Kur’an Çalışmaları Vakfı’nın düzenlemiş olduğu Kur’an Vahiy Sempozyumuna katılan Prof. Dr. M.Said Hatiboğlu Peygamberin gaybı bilemeyeceğini söyleyerek Peygamberin ağzından her çıkan vahiydir algısını eleştirdi.
İşte Hatiboğlu’nun sempozyumdaki tebliğinden bazı bölümler:
Ben 1953’te girdim İlahiyat Fakültesine. Burdur’un ilk talebesi bendim. Ve anladım ki İlahiyat Fakültesi açıldığında tefsir, hadis okutacak bir tek Türk Profesör bulamadıkları için dogmatik eğimler kürsüsü kurmuşlar. İlk tefsir kürsüsünü rahmetli Tayyip hocamız kurdu. Sonra hadis kürsüsünü kurdu. Sonra biz fakirleri asistanı olarak aldı. Şimdi zannediyorum ki Türkiye’de en yaşlı hadis hocası benim… Ben lisedeyken doktora tezi yazmama sebep olan bir hadise ceyran etti. Ömer Nasuhi Bilmen hocamız çıkmış Ramazan ayında uyurken yemek yemek orucu bozar demişti.
Bende bu soruyla talebelerime anket yaptım. Sınıfta bozulmaz hocam diyenler oldu. Ama Ömer Nasuhi hocanın yazdığı cevap bozulurdu. Herkesin evinde bu ilmihal vardır, lütfen bakın…
Şimdi kafam attı benim, yahu dedim kendi kendime ‘mantık dini olarak savunduğumuz müdafaa ettiğimiz İslamiyet böyle şey söyler mi?’ Nasıl olsa İlahiyata gideceğim, ben orda bu meseleyi tetkik ederim dedim. Ve bir fırsat düştü tetkik ettim, hikayesi uzun. Bütün delilleriyle gösterdim. ‘İslami Mükellefiyet Anlayışı ve Buna Aykırı Bir Maliki, Hanefi Kıyası’ makalemin ismi bu, boş bir zamanınızda lütfen okuyun.
İslam adına yapılmış mantık fecaatlerini orada görürsünüz. Bunlar bizi neye götürdü. Doktora tezimi dedim ben ‘İslami Tenkit Zihniyeti’ üzerinde hazırlayayım. Tayyip hocama anlattım, kabul buyurdu. Ve kendi çapımda hazırladım. Ve orada da gördüm ki Resulullah (A.S) gibi dünyanın en büyük insanını dahi tenkitten geçiren Müslümanlar var, Sahabeler var. Ama hangi sebeple tenkit ediyorlar. Vahyin dışında… O’nu da vahyin talimatı ile bir beşer olarak kabul etmişler. Vahyin dışında hata yapabileceğini teslim etmişler. Sahabe böyle bir zümre.
Ama biz O’nun ve Asrı Saadetinin nasıl takdim edildiğini gördük. Peygamberimizin her konuştuğu vahiydir diyen bir ulema zümresiyle karşılaştık. Mesela İbn-i Hazm der ki; Hazreti Resul buyurdu ki insanlar arasında en sevdiğim Aişe’dir. Şimdi İbn-i Hazm hükmünü veriyor. Bu hüküm vahiydir diyor. Durum bu kadar vahim…
Bu hükümleri bizim usul-ü hadise dahi geçirdiler. Ve dediler ki Peygamberimizin söylediği her şey vahiydir. Bir hatıramı anlatayım. Şimdi Profesör olan bir zat ben vaktiyle Diyanet İşleri Din İşleri Yüksek Kurulunda Fakültemizin temsilcisi olarak bulunuyorum. 1998’de oradan emekli ettiler beni. Emekliliğime 5-10 gün kala, benim sorumluluğumda olan uzmanım Doktora tezini getirdi. Diyanet’e teklif etmiş basılması için. Ben önce kabul etmedim, ayıp olur dedim. Siz yapın dedim öteki hocalarımıza. Ama 15 gün sonra mecbur kaldılar yine bana getirdiler. Tezde Peygamberin her söylediği vahiydir diyor. Şimdi ben hiç kızmadım bildiğim için çağırın şu zatı dedim. Şimdi profesördür kendisi ismini söylemeyeyim. Yahu dedim, farz edelim ki Peygamber Efendimiz Hz. Aişe’ye ‘Ya Aişe ben tuvalete gidiyorum’ dememiş midir diye sordum. Evet demiştir dedi. Ee bu vahiy mi dedim. Şunu Allah aşkına değiştir dedim.
Bu bizim usül kitaplarımızda da vardır, bizim bazı hadis profesörlerimiz de aynı şeyi söylemektedirler. Biz maalesef o büyük Peygamberi tahrif etmekte birinci sırayı almış bir nesiliz. Resulullah’ı Kur’an tarif ediyor ama biz ona kani değiliz. Senin anlattığın gibi değil ya Cenab-ı Hak diyoruz sanki. Peygamber senin anlattığından daha yücedir diyoruz. Mesela ne diyoruz, “beşerdir, bizim gibi affedersin tabii ihtiyaçlarını görür.”
BÖYLE BİR PEYGAMBER YOK
Ama bizim kitaplarımızda ne yazılıdır, peygamberlerin kazuratı şusu busu olduğu yerde parfüm haline gelir. Veyahut yer yarılır içine girer. Geçenlerde bir hadis Profesörümüz yeniden tercüme etmiş. Gazali’nin Kitab-uş Şifa’sına baktım acaba dedim bu konuda ne diyor?
Türkiye’nin hadis Profesörü ‘Peygamber efendimizden çıkan her şey temizdir’ diyor. Bütün şeyleri dahil. Allah allah acaba bir not düştü mü diye baktım katiyen bir not yok. Aynı şeyi sadece hadisçiler değil hukuk allameleri dediğimiz adamlar da yaptı. Zuheyli diye Ezher mezunu bir Profesörümüz diyorki Peygamberin kazuratı, sidiği, kusmuğu, sümüğü şusu busu hepsi neymiş tahirmiş. Allah’tan korkun. Böyle bir Peygamber yok. Böyle bir din de olamaz. Peki bunların kaynağı ne?
Ben Doktora tezimden sonra Emeviler ve Abbasiler zamanında ki siyasi hadiselerle hadis münasebetlerini inceledim. Ve orada gördüm ki Peygamberimizden sonra ki devirlerde İslam ümmetinde cereyan eden her türlü siyasi akıdevi hadisenin bir aksi hadislerde var. Bunun olmaması için ne olması lazım Peygamber efendimizin gaybi bilmemesi lazım. Ama biz bilmiyor diyebilir miyiz, imkanı var mı, güya her şeyi biliyor peygamberimiz. Bunun üzerine biraz emek sarfettim işte o ‘Kur’an Dışı Vahiy’ denen kitabı yazmak cürretinde bulundum.
RESULULLAH’IN VAHİY DIŞINDA GAYBI BİLMESİ MÜMKÜN DEĞİLDİR
Şimdi bu sahalarla ilgili olan arkadaşlarımızdan, hocalarımızdan istirhamım şu, lütfen ciddiyetle okuyun benim hatalarım varsa ikaz edin. Ölmeden düzeltme imkanı bulayım.
Ama halen aynı kanaatteyim. Resulullah’ın vahiy dışında gaybi bilmesi mümkün değildir. İstihbalden bilmesi mümkün değildir. Dayandığımız kaynaklar yine bizim kitaplarımızda olan kaynaklar.
Hz. Aişe validemiz diyor ki: “Kim peygamberin gaybden haber verdiğini söylerse yalan söylüyordur”. Ama biz ne söyledik? ‘Gelecekte olan her şeyi peygamberimiz haber verir’ dedik. Bu sahada misal olarak hilafetin Kureyşiliği meselesini inceledim. Ne demekti bu? Güya peygamber efendimiz buyurmuş ki ‘Halife Kureyş’tendir.’ Kureyş denilince akan sular duruluyor. O kabilenin dışında senin halife seçmen mümkün olmuyor. Çünkü onlara göre bu bir vahiydir. Ama işin acınacak tarafı bu iddiayı ileri süren alimlerimizin ekseriyeti kelam alimleridir, akaid alimleridir. Maturidi’sinden tut Eş’ari’sinden tut İbn-i Teymiye’sinden tut say sayabildiğin kadar. Yakınlarda bir Abdül Cebbar’ın kitabını okumuştum da tekrar okuma imkanı buldum o da aynı şeyi söylüyor. Şimdi bunun dayandığı yanlış nedir? İlk hilafet seçiminin yanlış anlatılması hadisesidir. Bu alimlerimiz diyorlar ki, işte bildiğiniz husus Peygamber efendimiz vefat etmişler, Ensar toplanmış, Muhacirler halife seçecekler. Önce Ensar davranmış bir halife seçmiş ama Hazreti Ebubekir ile Ömer ve bazıları geldikleri zaman yahu demiş siz ne yapıyorsunuz? Siz halife olamazsınız, peygamberin emri var ‘Halife Kureyş’tendir.’ Bu hükmü duyunca akan sular duruyor. Hemen hilafetten vazgeçmişler vesaire vesaire bu %100 yanlıştır. Böyle bir şey yoktur. Böyle bir şey vuku bulmamıştır.
Hilal Haber
* Kaynak belirtmek suretiyle alıntı yapılabilir.
* Yazarın düşüncesi, sitenin genel düşüncesinden farklı olabilir (Düşünce farklılığı zenginliğimizdir).
* Yazının tüm sorumluluğu yazarın şahsına aittir.