Allah tanımı gereği en mükemmel varlıktır. Bunun anlamı, mükemmelliğe yorumlanabilecek bütün özelliklere en üst düzeyde sahiptir ve eksikliğe yorumlanabilecek bütün özelliklerden de münezzehtir. Kendisinde hiçbir kusur bulunmaz ve bütün kemal vasıflara sahiptir. Dolayısıyla bu kemal vasıflardan birisi de Onun bilgi konusundaki mükemmelliğidir. Allah her şeyi bilir, Onun bilgisinde hiçbir eksiklik yoktur. Herhangi bir konudaki cehalet Ona atfedilemez.
Bu durum Kur’an’da birçok yerde ifade edilmektedir: “Allah sizin gizlediklerinizi de açığa vurduklarınızı da bilir.” Maide 5/99
“Gaybın anahtarları Allah’ın yanındadır; onları O’ndan başkası bilmez. O karada ve denizde ne varsa bilir, O’nun ilmi dışında bir yaprak bile düşmez. O yerin karanlıkları içindeki tek bir taneyi dahi bilir. Yaş ve kuru ne varsa hepsi apaçık bir kitaptadır.” En’am 6/59
“O’nun ilmi her şeyi kuşatmıştır.” Ta’ha 20/98
Allah en mükemmel varlık olduğu için her şeyi bilir. Onun her şeyi bilmesi Allah için bir mükemmellik unsuruyken insan açısından ise bir irade sorununu gündeme getirir. Kulun işleyeceği kötülüğü bilen Yüce Allah’ın onu iyilikle sorumlu tutması ahlaki bir ikilem meydana getirmektedir. Bu tutum, Allah’ın iyi ve adil olmasıyla bir çelişki içeriyor gibi görünmektedir. Ancak olumlu vasıfların tamamını en mükemmel şekilde kendisinde barındıran Allah elbette bundan münezzehtir.
Söz konusu problemi bilginin bağlayıcılığı üzerinden ele almak daha doğru bir yaklaşım olacaktır. Herhangi bir şeyin bilgisinin, bilinen şeyin gerçekleşmesi üzerinde etkisi yoktur. Başka bir ifadeyle bilginin bağlayıcılık ve zorunluluk içeren bir yönü bulunmamaktadır. Örneğin bir yazılım uzmanının sistemi aksayan bir programın bozulacağını bilmesi, o programı yazılım uzmanı olan kişinin bozduğu anlamına gelmemektedir. Veya gelmekte olan soğuk hava dalgasının yağmur bırakacağını bilen bir meteoroloji uzmanı, yağmurun yağmasının sebebi tabii ki değildir. Bilakis bu tespitleri yapabilen bilim insanlarının alanında yetkin ve bilgi sahibi oldukları çıkarımına ulaşılır. -Belki bunların bilgi değil kuvvetli bir zan olduğu düşünülebilir ancak bu, Allah ile insan arasındaki gayb alemine ilişkin bilgi farkından kaynaklanmaktadır.-
Yukarıdaki örneklerin sayısını çoğaltmak mümkün olmakla beraber görülmekte ki başka bir kişinin iradesine yönelik sahip olunan bilgi, kişinin iradesinin etken sebebi olamaz. Aynı şekilde Allah’ın, insanların iradelerinin bilgisine sahip olması da onların iradelerini şekillendirmez. İnsanlar fiillerine kendi iradeleri sonucu diledikleri gibi yön verirler. Allah’ın bu iradelerin bilgisine sahip olması ise Onun kudret sahibi en mükemmel varlık olması ile ilişkilendirilmektedir. Çünkü bunun aksi bir durumda Allah’ın bilmemesi söz konusu olurdu fakat bilgisizlik ve cehalet gibi kusurlar Allah’a izafe edilemez.
Ancak ben bu yazıyı farklı bir yere taşımak istiyorum. Allah’ın yüceliği ve aşkınlığı ile bütün mükemmel vasıfları kendisinde toplaması Onun her şeyin bilgisine sahip olduğu anlamına gelmektedir. O halde Allah’ın insanların işleyeceği fiilleri bilmesi bu fiilleri insan için mecburi kılmasa da onların gerçekleşmesini kaçınılmaz hale getirir. Yani Allah’ın gelecek zaman için bildiği bilginin dışına çıkılması katiyen mümkün değildir. Allah x kişisinin y tarihinde işe gideceği bilgisine sahipse x kişisinin y tarihinde işe gitmesi kaçınılmazdır. Burada Allah’ın bilgisi insanın eyleminden önce gelmektedir. O halde doğru önermeleri uygun yerlerle birleştirdiğimizde Allah’ın her şeyi bilmesinin insanın bu fiilleri gerçekleştirmesinden önce olduğu sonucuna ulaşılmaktadır. Bu bağlamda insanın kendi iradesiyle kaçınılmaz bir şekilde gerçekleştireceği bütün fiillerin Allah’ın ilminde önceden tamamlanmış olması ihtimali gündeme gelmektedir. Yani Allah’ın bizim geleceğimize dair bilgisinin varlığı, söz konusu geleceğin varlığından önceyse o halde insanın aslında kendi özgür iradesiyle fakat ‘belirli’ bir geleceğe doğru gitmekte olduğu sonucuna ulaşılır. Bu ise zaman illüzyonu içerisine tâbi olan insanın, fiillerini yapmakta olduğunu değil o fiillere şahit olmakta olduğunu ortaya koyar.
Anlattıklarımın özeti şu ki insan kendi iradesiyle kendisi için bilinen bir geleceğe doğru kaçınılmaz bir şekilde yürümektedir. Bu yolculuğunda insanın özgür iradesinin varlığını kesinlikle savunmama rağmen Allah’ın yüceliğinin, olayları ürpertici bir noktaya doğru sürüklediği düşüncesi hiç de yadsınılmayacak bir seviyededir.
Müslüm Zunluoğlu
* Kaynak belirtmek suretiyle alıntı yapılabilir.
* Yazarın düşüncesi, sitenin genel düşüncesinden farklı olabilir (Düşünce farklılığı zenginliğimizdir).
* Yazının tüm sorumluluğu yazarın şahsına aittir.