YAZILAR

İlahi Mahkeme

Değerli arkadaşlar bugün facebook’ta paylaşılan bir yazıyı sizlerle paylaşmak istedim ve ardından benim yazı hakkındaki eleştiri ve değerlendirmelerimi ekledim,

İLAHİ MAHKEME

Bir adam ölmüş ve
öbür dünyada yargılanmak üzere
sırasını bekliyormuş.
Sıra kendisine gelip
mahkeme salonuna girdiğinde
bir de ne görsün?
Yargıç kürsüsünde
bir insan oturuyor.
Tanık sandalyesinde ise
Tanrı yerini almış.
Adam şaşkın,
“Aman Tanrım, bu nasıl oluyor?
Beni
senin yargılayacağını
sanmıştım.
Oysa orada hakim olarak
bir insan oturuyor.”
Tanrı gülümsemiş,
“Ben hiçbir zaman
sizi yargılamadım.
Sonsuz sevgimle,
ne yapmayı seçtiyseniz,
sizi seçiminizde özgür bıraktım.
Bana yargılamak değil,
sevmek yakışır.
Çünkü ben saf sevgiyim.
Sizi kendimden yarattığım için
sizi yargılamak
kendimi yargılamak olur.
Ayrıca
benim yargılamama
ne gerek var ki?
Her şeyi bilen ben
sadece burada tanıklık ediyorum.
Dünyada olduğu gibi
burada da
insanlar tarafından
yargılanıyorsunuz.
Birazdan salonu hayattayken,
senin zarar verdiğin,
hoşgörülü davranmadığın, yargıladığın,
kalplerini kırdığın insanlar
dolduracak.
Onlara kendini affettirmeye çalış.
Onlar seni affederse ne ala. Çünkü cennetin yolu
onların affından geçiyor.” demiş.
Adam merakla sormuş:
“Peki ya affetmezlerse ne olacak?
”Tanrı yine sevgiyle gülümsemiş,
“Ben cenneti de,
cehennemi de
yeryüzünde yarattım.
Seni tekrar
yeryüzüne göndereceğim.
Orada
öyle bir yaşam süreceksin ki,
tüm yaptığın kötülükler,
verdiğin zararlar
sana aynen yaşatılacak.
Yani ettiğini bulacaksın.
Ama bunun amacı
sana ceza vermek değil.
Sadece
o insanların hissettiklerini
bizzat yaşayıp anlaman,
yaptığın kötülüklerin
bilincine varman.
İşte o zaman sen
kendini affetmiş olacaksın.”
Adam bir süre düşünmüş,
“Peki, cennet nasıl bir yer?”
diye sormuş Tanrı’ya.
“Cennet,
bir yer değil,
bir bilinç düzeyidir evladım.
Dünyada
mutlu,
huzur ve
sevgi dolu,
insanlara
destek olmaktan
haz duyan,
yarattığım canlı ve cansız
her varlığa
saygı göstermeyi
bilen insanlar var ya,
işte onlar,
dünyada cenneti
yeniden yaratmaları için
geri gönderdiğim cennetliklerdir.
Cennet de
dünyadan başka yerde değil.”
demiş Tanrı.
“Ama kutsal kitap
bana öyle öğretmedi.” diye
karşı çıkmış adam.
“Kutsal olan tek şey yaşamdır.
Ben o kitapları kutsal kılmadım.
Siz kıldınız.
Her şeye
sevgi ile bakmasını
bilerek yaşayan insan,
en büyük ibadeti yapandır.”
demiş Tanrı.
“Peki dünyaya döndüğümde
doğru yola görmemde
yardımcı olacak mısın?”
diye sormuş adam.
“Ben bunun için
siz insanların içine
“vicdan” denen
bir pusula koydum.
Eğer bu pusulanın
etrafına ördüğünüz
kalın
bencillik duvarlarını
yıkarsanız,
vicdanınızın
yani benim sesimi
kolaylıkla işitebilirsiniz.”
“Peki biz insanlara
ne kadar yakında bulunuyorsun?”
diye sormuş adam.
“Hem size
şah damarınızdan daha yakınım,
hem de
düşman olduğunuz kadar
sizden uzağım.” demiş Tanrı.
“Çünkü
düşmanlarınız da Ben’im.
Siz de Ben’im.”
“Yani
mahkeme salonunda
insanlara
hiç mi hesap sormuyorsun
Tanrı’m?”
“Sadece iki sorum oluyor
tüm insanlara.” diye
gülmüş tanrı.
“Dünya okulunda
ne kadar sevmeyi öğrendiniz?
Ne kadar bilgi kazandınız?”
“Hayatta
küçük şeylerin keyfini çıkarın.
Çünkü bir gün
geriye dönüp bakacak ve
aslında
büyük şeyler olduğunu
fark edeceksiniz.”
Okuduysan seviliyorsun…????

Bu yazıyı paylaşıp takdirle karşılayan arkadaşıma bir değerlendirme yazısı yazmış ve emek vermiştim. Anında benim yazımı okuyup silmiş. Elimden geldiğince bende sizler için yeniden kısa ve öz olarak tekrar yazmak istedim;

Hak ile batıl ancak bu kadar harmanlanıp sunulabilir.

İlk okunduğunda ilimsiz insanlara sevimli gibi gelen ancak zehrini saklayıp bilinç altlarına kusan bir bakış açısı yerleştiren bir yazı.

İnsanı, ‘yarı ilah’; ilahı ise ‘yarı insan’ gösteren bir yazı. Aman Allah’ım tam da İblis’in Hz. Adem ve eşi Hz. Havva ya;

“__Allah’a and olsun ki ben sizin iyiliğinizi düşünen birisiyim”. Diyerek kandırması gibi, ‘insanları Allah adına aldatmak nasıl olur’a bir örnek babından.

Dikkat ederseniz yazı baştan sona zandan oluşan menkıbelerden oluşmakta. Oysa yüce Allah Kur’an’ı Kerim’de “_ zan hiç bir zaman gerçeğin yerini tutmaz.” buyurmaktadır.

Bu tür menkıbeler genelde tarikat ve tasavvuf kitaplarında, Mesnevi de Risale-i Nur vb. külliyatlarda bulunur. Acı olan iman iddiasında bulunan bir çok kardeşimiz İslam’a Kur’an’ı Kerim kapısından girmek yerine, bu saydığım kapılar ve benzeri kapılardan girmektedirler. Onlar bu tarz anlatımlara alışık olduklarından dolayı yazıda çok da büyük bir hata görmeyip rahatça paylaşabiliyorlar.

Onlar için adeta Kur’an ölülere hitap ediyor gibi, Kur’an’ı sadece mezarlıklarda okuyorlar. Yaşayanlara ise bu tarz içi hurafe ve şirk dolu, bu tarz güzelleme ve uydurmalar bulunan diğer kitaplar kalıyor.

Beni en çok üzen ve yaralayan dünya klasiklerine verdiğimiz önemi inancımızın kaynağı olan Kur’an’ı Kerim’e veremeyişimiz. Siz hiç dünya klasiklerini vs. anlamadığı dilde okuyanı gördünüz mü?

Ancak gelin görün ki asıl sınavına tabi tutulacağımız, mânen ölmüş kalpleri, vicdanları diriltmek için gönderilen hayat kitabımız Kur’an-ı Kerim’i anlamadan okuyup sevap alma, sevap gönderme peşindeyiz.

Sağlamasını bilmediğiniz bir problemin sonucunun doğru mu? Yanlış mı? olduğunu nereden bileceksiniz? Yüce Kur’an’ı Kerim müminlerin inançlarının, ilimlerinin ve problemlerinin sağlama kitabıdır.

Bugün iman iddiasında bulunan, ancak Kur’an’ı anlamaya ve yaşamaya dönük çalışmaları kınayanlar, her ne kadar destekler gibi görünseler de hakikatte din düşmanlarına sevgi beslemektedirler tıpkı celladına aşık olan mahkumlar gibi.

Her şey sadece aşk ve sevgi olsaydı yaşadığımız dünya böyle olmaz, aşık olduğu bir insanı hırsı uğruna böyle katletmez, hunharca öldürmezdi insanlar.

Yüce Allah adaletin hakimidir, hurafelerin değil.

Saygılarımla!
EMİNE AKTAŞ

Tepkinizi İfade Edin
Like
Love
Haha
Wow
Sad
Angry

* Kaynak belirtmek suretiyle alıntı yapılabilir.
* Yazarın düşüncesi, sitenin genel düşüncesinden farklı olabilir (Düşünce farklılığı zenginliğimizdir).
* Yazının tüm sorumluluğu yazarın şahsına aittir.

Emine Aktaş

Emine Aktaş, 1971 yılında Sivas'ın Kangal ilçesinde dünyaya geldi. İlkokul, ortaokul ve liseyi Kangal'da tamamladıktan sonra Eskişehir Anadolu Üniversitesi İktisat Fakültesini kazandı fakat başörtüsü mağduru olarak okul hayatına son vermek zorunda kaldı. . Kangal'da verdiği mücadeleler, tehditlerle son bulunca iki kardeş bir anne olarak, Sivas'a hicret etti. 10 yıl kadar koyu tarikat müntesibiyken tanıştığı Yaşar Nuri Öztürk ve Muhammed Esed mealiyle tamamen Kur'an'a adanan bir hayat, aktif çalışma ve araştırmalarıyla kendi eğitimini devam ettirmiştir. 90'lı yıllarda aktif siyasi hayatı da yaşayan Emine Aktaş, 2000'li yıllardan sonra tamamen Kur'an'i çalışmalara kendini adamıştır. . Eğitim ve araştırmalarına sivil olarak devam eden Emine AKTAŞ, Sivas Ab-ı Hayat Dergisi Yazı İşleri Müdürü, Araştırmacı, Yazar, Senarist, Yönetmen ve aynı zamanda organizatör olarak hayata değer katmaya, emek üretmeye gayret etmeye devam etmektedir.

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu