İlahiyat Fakülteleri Üzerinden Eğitim Sistemi Eleştirisi
İlahiyat fakültelerinde tefsirden hadise, kelamdan fıkha, Arapçadan Kur’an’a bir dönemde onlarca ders görülür. Ve bu derslerle beraber öğrencilerin İslam’i alanda kendilerini geliştirmeleri hedeflenir. Ancak amaç her ne kadar doğru olsa da amaca giden yolda izlenilen yöntemin bazı eksikleri de bulunmaktadır.
Bu eksiklerin başında genel eğitim sistemimiz içinde de birçok yönden eleştirilen “ezberci eğitim” gelir. Ezberle eğitim birbirinden farklı şeylerdir ve birbirini tamamlayamaz, birbirinin yerine kullanılamazlar. Gelecek nesillerin ıslahı onlara analitik düşünme kazandırmakla gerçekleşebilir. Bu çok boyutlu düşünme ise sorgulamakla, fikir üretmekle, eleştirmekle mümkündür. Ezberci eğitim gençlerimizin pratik düşünce yetilerini ellerinden almakta ve farklı yetenekleri tek tip bir sınıflamaya tabi tutmaktadır.
Her mevsimin kendine has güzelliği varken bu gereksiz tasnifin amacı ne olabilir?
Görünmeyeni görmenin, bilinmeyeni bulmanın pahası kelimelerle tarif edilemez.. Ve bu, ezberlemekten daha elzem ve daha kıymetlidir..
İlahiyat fakültelerinde de –benim gördüğüm kadarıyla- durum çok da farklı değil. Sözgelimi İslam Hukuku dersinde Aile Hukuku başlığı altında feraiz(miras hukuku) dersi işlenir. Ve bu feraiz dersinde de öğrencilere 40 hal ezberletilir. Ders matematik endeksli olduğu için bu 40 hal orantısını bilmezseniz işlem yapamayacağınızdan ezber bu noktada kabul edilebilir. Bunun yanısıra öğrencilere miras hukukunun tüm detaylarının Kur’an’da yer aldığından bahsedilir. Ve işlem çözmeyle koskoca dönem biter.
*Öğrenciler 40 halin hepsini ezberler.
“Öğrenciler 40 hali değişik yerlerde gerektiği gibi kullanma becerisine sahiptirler.
*Ve öğrenciler bu oranların temelde Kur’an’a dayandığını bilirler.
Ancak hiçbirisi, Kur’an’da mirasla ilgili ayetleri açıp 40 hal ile karşılaştırarak ezberini öğrenmeye çeviremez. Ve yine hiçbiri konuyu incelerken farklı ayetlerde farklı durumlar için sözü edilen oranlamalar konusunda beyin fırtınası yürütemez. Tüm bilgi ezberlediği şeyler ile sınırlıdır.. Oysa bizim için değerli olan şey bu bilgilerin kaynağına inmek, kaynağından birebir görmek ve sorgulamak, bu dalın hangi gerekçeyle sistemleştiğini bilmek, bir nevi bilgiyi bulmak olmalıdır. Tüm bunlarla beraber de okuduğumuz ilmin mutlaka geleceğe dair söyleyeceği bir şey vardır ve bu hitap aranmalıdır. Geçmiş ve gelecek bir yerde buluşturulmalı, asla birbirinden ayrı ve kopuk değerlendirilmemelidir.
Onlarca dersten onlarca sayfa ezberletmekle verilen bir eğitim ancak diploma alana kadar sürebilir. Diplomadan sonra bu eğitim bir balon gibi söner. “Bir atanayım, daha da kitabı elime alırsam iki olsun” diyen birçok öğrenciyi maalesef içinde bulunduğumuz sistem üretmektedir.
Allah aşkına, insanı kitap okumaktan uzaklaştıran okul mu olur?
Oysa öğretmenlerin hedefi ezberletmek değil öğretmek olmalıdır. Bir öğretmen, yeni bir şey öğrendiğinde öğrencisinin gözlerinde beliren parıltıya ortak olabilmelidir. Bizzat içinde yaşıyor olduğumuz bu bilgi çağında bilgi aktarmaya değil bilgi üretebilmeye değer vermelidir. Şahısları değil fikirleri konuşabilmelidir. Geçmişi öğrencinin önüne serip bırakmamalı, orda öğrencinin bulup kullanabileceği bir şeylerin olduğuna inandırmalıdır. Aksi takdirde “Matematik hayatımda ne işime yarayacak ki” diyen, “Banane kardeşim alimlerin/filozofların/düşünürlerin ne düşündüğünden!” diyen, çekirdek çıtlayarak tarih okuyan ama okuduğu tarihten zerre faydalanamayan, yıllarca İngilizce/Arapça dersi görüp sınavdan sonra 2 kelime yabancı dil konuşamayan milyon tane insan yetiştirirsiniz ve bunun da vebali maalesef sizde kalır.
İşte bu yüzden öğretmenlik çok kutsal bir meslektir.
* Kaynak belirtmek suretiyle alıntı yapılabilir.
* Yazarın düşüncesi, sitenin genel düşüncesinden farklı olabilir (Düşünce farklılığı zenginliğimizdir).
* Yazının tüm sorumluluğu yazarın şahsına aittir.