DİNİN GÜNCELLEŞTİRİLMESİ
Öncelikle şu soruyla başlayalım. Din dediğimiz olgu yoruma açık ve birikimli ilerleyen bir olgu mudur yoksa durağan ve statik bir kavram mı?
Bu soruya cevabımız çok büyük ihtimalle “Dinin bir kısmı olduğu gibi anlaşılmaya elverişlidir ancak bir kısmı ise farklı birtakım yorumlara açıktır” gibisinden bir cevap olacaktır. Söz gelimi Kur’an da Allah’ın birliği hususu, üzerinde farklı yorum dahi yapılamayacak kesinlikte ve keskinlikte bir konu iken Kur’anda ki yeminlerin mahiyeti konusunda aynı şeyi söylememiz mümkün değildir. Yeminler hakkında yapılan birçok farklı yorum vardır ve hala da yapılagelmektedir.
Yine söz gelimi Allah’tan başka ilah edinilmeyeceği çok net bir mesele iken Kur’an da hikmet kavramından, hurufu mukattalardan vb neyin kastedildiği birtakım müphem ibareleri beraberinde getirir.
İslam medeniyet havzamızda işte bu yoruma açık konular üzerinden birçok akım ortaya çıktı, farklı fikir ifade edenler hep bu yumuşak noktaları kullanarak farklı fikirlerini dile getirdiler. Bir fırka falanca meselede hüküm budur dedi, başka bir fırka filanca meselede hüküm şudur dedi, başka bir fırka başka bir şey söyledi. Buraya kadar hiçbir problem yok. Olması gereken buydu. Ama zaman geçtikçe bu akımların “yorumlarından” ön plana çıkanlar, toplum nezdinde bir itibar ve saygınlık kazandı. Bu itibar ve saygınlığın yadsınılmaz sonuçlarından en barizi ise “yorumların üzerinden bir din inşa edilmesi sürecinin başlaması” oldu. Bu öne çıkan yorumlar zamanla din olarak benimsendi ve ün kazandı. İşte asıl problem tam olarak buydu.
Ve bu sorun şu an bile günümüzün büyük sorunlarından bir tanesidir.
Ve ben, bu yaygın kabullerin başladığı dönemden çok sonra yaşayan biri olarak şunu ifade etmeliyim. Dinin güncelleştirilmesi demek Kuran’ın veya Sünnetin güncelleştirilmesi demek değildir. Güncelleştirilmesi gereken yoruma açık meselelerimizdir ve kullandığımız dilimizdir. En basitinden 21.yüzyıl fıkhının, kuyuya düşen eşeğin suyu kirletip kirletmediğini araştırmaktan ibaret olmadığını anlamamız lazım çünkü 21.yüzyılın fıkhı ötenaziye bir çözüm bulmaktır, bir fikir sunmaktır. İçinde bulunduğu kültürün ve zamanın ortamından şekillenen bu üslubu 21.yüzyılın teknoloji çağına uyarlamamız, tabiri caizse güncellememiz su götürmez bir gerçekliktir. Bugünün fıkıh dilini kullananların büyük çoğunluğunun atladığı konu tam olarak budur.
Dinin güncelleştirilmesi demek kelam ilminin güncelleştirilmesi demektir. Çünkü kelam ilmine en yoğun saldırıların geldiği maddeci akım 20.yüzyıl verileriyle görüşünü temellendirirken bizim kelamımız hala ve maalesef yüzyıllar öncesinin ilmi verileriyle bu saldırılara cevap verme çabası içindedir. Dinin güncelleştirilmesi, Kuran’ın yorum yapmaya müsaade ettiği meselelere dair yapılan yorumlardan faydalanmak ama onları din kabul etmemek, her birisinin kendi çağından kopup geldiğini bilmek ve kendi çağımızın sorunlarına çözüm üretebilmektir.
Bu “güncelleştirme” sorununa en sağlıklı bakış açısı şahsi kanaatimce budur.
Selam ve dua ile..
Müslüm Zunluoğlu
* Kaynak belirtmek suretiyle alıntı yapılabilir.
* Yazarın düşüncesi, sitenin genel düşüncesinden farklı olabilir (Düşünce farklılığı zenginliğimizdir).
* Yazının tüm sorumluluğu yazarın şahsına aittir.