Hayat, Hayata Yaptığınız Katkı Kadar Anlamlı Olur!
Merhum Hasan ONAT Hoca’nın; “Hayat, HAYAT’a yaptığınız katkı kadar ANLAMLI olur!” dediği gibi kendini tanıyan insanın hayata hayat katması gerekmez mi?
“İki günü bir eşit olan ziyandadır!” diye buyuran bir peygamberin ümmeti olarak bu söz hakkında ne düşünüyorsunuz?
Ve yine “Bir işten yorulduğunda başka hayırlı bir işe koyul!” buyuran Rabbimizin bu sözü hakkındaki görüş ve düşünceleriniz nelerdir?
Eskiden olsa her güne, her haftaya, her aya dolu dolu toplantılar, etkinlikler, faaliyetler, çalışmalar sıkıştırırdık.
Yorulma nedir bilmezdik. Yaptığımız işlerde menfaat ve çıkar ilişkileri gözetmezdik. Fedakarlıkta zirve işler yapardık. Birbirimizi Allah(cc) için sever ve birbirimize Allah(cc) için buğz ederdik.
Parolamız,
“Hayat iman ve cihattır!” idi.
“Genç; İnancı ve ideali uğruna fedakarlık yapabilendir!” tarifleri yapardık.
Ebu Eyyup El Ensari’yi İstanbul’a getiren ruhu hep aramızda diri tutma çabasında olurduk.
“Kenarı Dicle’de bir kurt kapsa koyunu, gelir adl-i ilahi sorarsan onu!” diyen Hz. Ömer(ra)’in yolunu yol bilmiştik.
Düşeni kaldırır, ağlayanı güldürür, ihtiyacı olanın ihtiyacını giderir, yoru yoksulu öksüzü yetimi görür gözetirdik.
Her birimiz her bir cephede koşturur, hangi dinden hangi milletten, hangi ırktan, hangi renkten, hangi mezhepten hangi meşrepten olursa olsun tüm insanlığın mutlu olması önceliklerimiz arasında idi.
İyinin, güzelin, doğrunun, faydalının, hak ve hakikatin hakimiyeti için kötülüğün, çirkinliğin, yanlışın ve batılın yok olması için gücümüz nisbetinde çalışır çabalardık.
Ne oldu bize böyle?
Külli iyiliğe katkılarımız, buluşlarımız ve üretkenliğimiz nerede? Gücümüz, bilimimiz ve edebiyatımız nerede?
Bilge kişilik Aliya İzzetbegoviç’in sorduğu şu soru ne kadar da önemli;
“Ne zaman ruhumuza, aklımıza ve başarılarımıza vurgu yapmaya başlayacağız?”
Ne zaman neslimizin menfaatini nefsimizin menfaatinin önüne geçirecek, kabuğa değil öze, niceliğe değil niteliğe, maddeye değil manaya, cürufa değil cevhere, bedene değil ruha ne zaman yöneleceğiz?
Hayatımızın hangi evresinde Allah(cc)ile, Resulü(sav) ile, kitabı Kur’an ile, doğa ile, insanlar ile, olaylar ile ve hatta ölüm ne zaman barışık yaşayacağız?.
Her gün İslam’a müşerref olmuş insanların yeni hidayet haberleri bizi mutlu etmeye devam ediyor. Bizlerinde aklımızı, ruhumuzu ve tüm benliğimizi her an hidayetin nuru ile buluşturmanın vakti hala gelmedi mi?..
Selam ve dua ile!
Hüseyin Emre AKTAŞ
* Kaynak belirtmek suretiyle alıntı yapılabilir.
* Yazarın düşüncesi, sitenin genel düşüncesinden farklı olabilir (Düşünce farklılığı zenginliğimizdir).
* Yazının tüm sorumluluğu yazarın şahsına aittir.
https://www.instagram.com/p/CgrP2KBDBvR/?igshid=YmMyMTA2M2Y=