Asa, Musa ve Ejderha
Camı kıran, kırdıran ve camcı da aynı cephenin adamları. Birisi sorun üretiyor sonra sorunu üreten cephenin diğer adamları kendilerini çözüm olarak gösteriyor. Güncel küresel sistemin fotoğrafı bu. Hepsi küresel “müstekbir” bir yapının adamları. “Muktedir” arayacaksak işte bu yapının kendisi tam tamına muktedir dir. Halkı parçalara ayırıyor, hepsini birbirine kırdırıyor. Ortaya çıkan terörün “panzehiri bende” deyip emeklerimize çörekleniyor ve tüm yerel kaynaklarımızı sömürüyorlar. Bu yolla Batı, Ortadoğuda halklarımızın tüm emeklerini böylesi çalıyor ve büyük imparatorluklarını, tiranlıklarını bu yöntemle ayakta tutuyorlar. Kur’an bu sistemin işleyişinin nasıl olduğu ile ilgili ne diyor bir bakalım;
O ülkede Firavun kendini büyüklük duygusuna kaptırmış ve ülke halkını kastlara, sınıflara ayırmıştı. (Öyle ki,) onlardan bir kısmını iyice hor ve güçsüz görmek istiyor (ve bunun için de) erkek çocuklarını öldürüyor, (yalnız) kadınlarını sağ bırakıyordu: çünkü o, gerçekten de, (yeryüzünde) bozgunculuk çıkarmak isteyen kimselerdendi. (Kasas-4)
İşte bu sisteme kafa tutmak var ya! inanılmaz büyük bir onurdur. Çünkü bu kavga çok eski, bu kavganın taraflarında adı geçen yiğitler, yüzaydınlığı elçiler, peygamberlerdir. Musa bunu başardı. Bu sistemin karşısında durmanın anahtarlarını Allah bize Kur’anda muhteşem örneklerle vermektedir. Peki ama bu günde işleyen bu sistemi Biz nasıl kırıp parçalayacağız?
İlla bir peygamber mi gelmesi gerekiyor? Mesih mi gelsin, Mehdi mi bekleyeceğiz!
yok kardeşim. Biz kendi işimizi kendimiz göreceğiz. Biz Allah’ın bize bahşettiği irade ve sorumluluğun farkındayız.
İki şeye ihtiyacımız var;
Bir; Asa ve bu asayı tutan alınterine dayalı tertemiz bir el.
İki; Her türlü yalan ve manipülasyon yılanlarını yutan bir Ejderha.
Nedir bunlar? hemen bakalım. Baştan söyleyeyim benim “asa”m ile “ejderha”m biraz farklı ve klasik tefsirlerde rastlanan cinsten değiller. Benim sözkonusu edilen araçlardan anladığım güncel ve sosyal hayatın içinden alınmadır. Çünkü Kur’an, SOSYOLOJİK SORUNLARIN NEDENLERİNİ ve ÇÖZÜMLERİNİ sunan bir kitaptır. Kur’an Kıssaları, uykudan önce okunan masallar olsun diye değil, daima uyanıkken okunması için söz eder. Başlayalım;
Musa sarayda işlerin ters gittiğini farkedip varoşlara daldığında anladı yeryüzündeki asıl meseleyi. İnsanoğlunun yeryüzünde varlık nedeni bir beşer önünde eğilmek yahut bir beşerin gırtlak ve işkembesini genişletmek değildi, bunu gördü. Firavun, kitleler halinde beslediği insanlığa yalnızca ekmek veriyordu. Onları kendi tiranlığının garantisi olarak çalıştırıyor, sömürüyordu. Musa’nın daha düne kadar sarayda yediği lokmalar şimdi bir bir boğazına diziliyordu. Çünkü karşısında bir sömürü düzeni, zulüm düzeni vardı. Mısır’ın dillere destan ihtişamı işte bu zalimliğin üzerinde yükseliyordu. Musa ilk defa Mısır’da başgösteren milliyetçilik krizi nedeniyle Allah’a yaklaşma yolunun milli değerler olduğu zannıyla adımlar attı. Kan bağının evrensel değerler taşımadığını görünce de iş işten geçmiş, katil olmuştu. Medyen’e kaçışın nedeni buydu. Medyende kendisine yuva kurması çoluk çocuğa karışması bir süre sonra yürek yangınını söndürememiş, geride bıraktığı mazlumlar tek derdi olmuştu.
Musa!
yürek yangınını hissediyorum kardeşim! Sen var ya tam benim kafada bir adammışsın…
Bir haber geldi dönemin Firavunu ölmüş, Mısır’da siyasi bir boşluk oluşmuştu, döndü Musa. Varoşların ezilmiş halkından bir “ejderha” yarattı. Musa katildi ama asla kirli işlere bulaşmamış, haram yememiş birisiydi ve onun elleri bu ölçüde pırıl pırıl parlıyordu. Şimdi o elin tutacağı ve zulüm deryasını yaracak bir “asa”ya ihtiyaç vardı. Musa “asa”yı da varoşlarda buldu, Emek! Emeğe dayalı bir güç ve zalime başkaldıran büyük bir kitle.
Aman Ya Rabbi! bildiğin onbinler ayaklandı. Musa onlara şunu söyledi; “Rab size yalnızca EKMEK değil ÖZGÜRLÜK de vaadediyor” Muhteşem! Köleler artık kendilerini değil çocuklarının geleceğini de düşler olmuştu. Özgürlük demek gelecek demekti, yarınlar demekti, yarınlar çok güzel olacak demekti. Gözünü budaktan sakınmayan kitleler Musa’nın elinde kaskatı bir asa oldu. Zulmü yaracak, zulmün üstesinden gelecek güç işte bu güçtü.
Yetmezdi, yetmedi de. Firavun ve avanesi kölelerin değil kölelerin iş gücü sayesindeki zenginliği asla bırakamazdı. Her gün bu kitleyi avucunda tutmak için yalanlar, sahte haberler, kulaktan kulağa yayılan fısıltılarla halka korku yayıyor, “Firavunun Dünyanın Efendisi!, Tek Sahibi! ve Tek Ekber’i olduğunu işliyordu. Halkı korkutmak ve bir yandan aldatmak için medyası, algı operasyonları, iç güçleri, dış güçleri derken işin sonuna gelindi. İşte Musa’nın beyaz eli ve asasının mücadelesini boşa çıkarmayacak ikinci itici güç bu yılanları yutan DÜRÜSTLÜK, ADALET ve MERHAMET ile hareket edilen sabır ve sebata dayalı dik duruştu. Yalan söylenmeyecek, adam kafalanmayacak, adam kayırılmayacak, asla düşmanın argümanları kullanılmayacaktı. Düşmanın her haberine balıklama atlanmayacak, korku ve paranoyalarına aldırış edilmeyecekti.
Ne yaptılarsa Firavun ve Sihirbazlarının yılanlarını işte ortaya çıkan bu dik duruş yedi bitirdi. Firavunun sahte yılanlarını, hayatın gerçek değerleri üzerine kurulu Musa’nın ejderhası yerle bir etti.
Musa geçti gitti, İsa da. Onlardan öncesi de sonrası da. Hepsine selam olsun!
Ah iki gözüm Muhammed’im de geçti gitti bu dünyadan.
Onlar öldüler diye bu dava bitti mi yarım mı kaldı şimdi!
Asla!…
Biz topuklarımız üzre asla geri dönmeyeceğiz. Zalime dün de başkaldırdık, bugün de başkaldıracağız, yarın da. Harama bulaşmamış beyaz ellerimizde asa ile “Dünya’nın beşten büyük olduğunu” bu sahte tanrılara göstereceğiz. Onların tüm yılanlarını BİRLİK, BERABERLİK ve KARDEŞLİK EJDERHASI’yla yerle bir edeceğiz.
* Kaynak belirtmek suretiyle alıntı yapılabilir.
* Yazarın düşüncesi, sitenin genel düşüncesinden farklı olabilir (Düşünce farklılığı zenginliğimizdir).
* Yazının tüm sorumluluğu yazarın şahsına aittir.