Cep Telefonu – Neslihan Hümeyra
İnsanoğlunun dünya serüveni binlerce yıl durağan, yavaş ve minik değişimler yaşayarak ilerliyor. Ama buna son yüz yılı katmıyoruz. Son yüz yıldaki değişimler son bin yılda yaşanmadı. Tarım toplumundan sanayi toplumuna geçti dünya ve sonunda teknoloji dünyanın direksiyonunu ele aldı.
Teknoloji hızla gelen çığ gibi yıkıp geçiyor. Özellikle bizim gibi değişime açık ülkelerde bu çok hızlı oluyor. Tu kaka etmek istemiyorum; çokça faydalanıyoruz. Hayatımızda artık vazgeçilmez olan bir sürü teknolojik eşyamız var. Benim eleştirim cep telefonuna. Daha doğrusu onun kullanımıyla ilgili.
Sayın Nevzat Tarhan’ın da dediği gibi “Bilgi toplumunda insan her zamankinden daha hızlı, teknolojiyle birçok şeyi elde edebiliyor fakat tarım toplumundaki huzuru ve dengeyi sunamıyor.”
İletişim organı olan cep telefonlarıyla daha çok iletişime geçmesi gereken insan nesli, daha fazla asosyaller üretiyor. Pek amacına hizmet ediyor gibi görünmüyor. İnsan sürekli geride bıraktıklarını özlüyor. Gelecek her zaman korkutuyor. Televizyonun karşısında film izlerken oluşturduğumuz ortak alanları bile özlüyoruz. Bireysellik hızla artıyor.
Dünyanın bir yerinde yeni bir kriz çıktığında, bu krizi kimi zaman bizim ruhumuz bile duymadan; bazen teğet geçerek, bazen bir miktar sarsarak geçerdi. Ama cep telefonları sayesinde artık her bir sorun dünyanın tamamını ilgilendiriyor.
Birçok bağımlılığın yayılmasında farkında olmasak ta bizi koruyan din ve gelenekler vardı. Fakat artık onlar da bu görevi yerine getiremiyorlar. Teknoloji bağımlılığı,önüne duran tüm setleri yıktı geçti. Bazı bağımlılıklar yalnızlıktan, bazıları ergenlikten, bazısı cehaletten, inançsızlıktan ve kimisi zenginlikten beslenirdi. İlk kez teknoloji bağımlılığında hiçbir istisna kalmadı. Tüm inançları, ideolojileri, kültür ve gelenekleri yıktı geçti. Ve maalesef benim ülkemde hala insanlar: “sorun ne?”bile demiyor.
Minicik bir oyuncağın üzerinde bile üç yaş, beş yaş uyarısı verilirken. Kimse ellerine verdiğimiz cep telefonları için yaş sınırı aramıyor.
Sokağı tehlikeli bulduğumuz için asla sokağa yalnız salmadığımız çocuklarımızı, bir ucu dünyaya açılan koca bir pencerenin önünde yapayalnız bırakıyoruz. Bu pencere bir dokunmayla sınırların çok ötesine geçiyor ve iyi kötü demeden her şeyi ayaklarının altına seriyor.
Hafta içinde bir okulun spor gösterisi seçmelerinde bulundum.Yedi yaşında ve takla atamayan çocuklarla doluydu salon. Çocuğun fıtratında yerinde duramamak vardır. Elini ayağını bağlasan yine de hareket etmenin bir yolunu bulur. Bu çocuklara bu yaşa kadar takla atmayı öğrenmesini engellemiş olan nasıl bir emirdi? Bu emrin sahibini tanıyorum “Ekran…” Çünkü kendi kuzularımdan da bildiğim ellerinde bir ekran olmadığı sürece ne yaparsan yap durmuyorlar. Aklıma Albert Einstein içler acıtan sözü geliyor: “Korkarım ki bir gün teknoloji, insan iletişiminin ve yakınlaşmasının önüne geçecek ve aptal bir nesil ortaya çıkacak.”
Sevgi ve muhabbetle.
* Kaynak belirtmek suretiyle alıntı yapılabilir.
* Yazarın düşüncesi, sitenin genel düşüncesinden farklı olabilir (Düşünce farklılığı zenginliğimizdir).
* Yazının tüm sorumluluğu yazarın şahsına aittir.