DENEMELER

Bir Gece Ansızın Düşünebilirim

Olmak nedir? Ben bir elmanın ol’masına şahitlik ettim. Bahçedeki elma ağacında yediğim misketler günden güne değişirdi. Onları yeşil renkteyken yemeyi severdim. Elma olmuş, olmamış ne demektir, bilirim. Bu kadarını bilirim. “Ol!” dediğinde olan neydi Rabbim?

Olmuş şiirleri okumayı severim. Olmuş şiir nedir, bilmem, içimde bir yer şiiri okurken, bu şiir olmuş bile demeden bilir olmuş bir şiiri.

Olmuş, olmamış hakkında ahkam kesemem. Gördüğüm: elmanın elma olmak ya da düşüp toprağa karışmak dışında pek seçeneği yok. İnsan öyle değil. İnsan, insan olmanın dışına çıkabiliyor. Ol emri, insana ulaştığında, olmak için bizden ne bekliyor? İnsanda olan seçme ayrıcalığı mı? Ol dediğini olamadığımız hakkında sarf edilen sözler evreni kaç tur dolaştı, Sen bilirsin. Her bir insana ayrı ayrı “ol!” emri düştüğünü varsayarak, “Ol!” emrini pause tuşunda bekleten, demleyen iradeli varlıklar olarak insanlar, ol emrinden bir emanet yüklenmiş olabilirler mi? Kim bilir? Emanete sorumluluk diyenler vardır, çocuktur o, diyenler vardır, belki de o, senin “Ol!” emrindir. Olmak Senin emrinle, benim elimde midir?

Olmamışlığımızı unutup olmuş bir elbise giydiğimizi biliyorum. Yürünmesi gereken yolu bırakıp başka yollara nike ayakkabılar yakıştırdığımız da oldu. Gözlüklerimizle entelektüel göründüğümüz falan, filan. Olmayı bir görünüme indirdiğimiz doğrudur, çünkü olmaya çıkacak bir idrakin yoksunları idik. Pek çok sebep vardı, pek çok mazeret. Gözün kendisini göremediği doğru. Gördüğümüze benzettik kendimizi, kendimizi görebilmek için. Olduk mu? Çocuklar çok güzel çocuk oluyorlar, yetişkinler çok zor yetişkin oluyorlar. Çocuklara çocuk olmak çok yakışıyor, yetişkinler zorlanıyor; yetişkinler zorlanıyor, çocuklar olgunlaşıyor. Ol emrin yerde kalmıyor Rabbim. Olunacaksa biri mutlaka oluyor. Abla, dönüşüveriyor anneye, annenin yokluğunda. Birileri, birilerinin yerine oluyor. Adamlığın olmadığı yerde kadın erkek oluveriyor. Ol emrin yerde kalmıyor Rabbim. Kimi sorumluluk der emanetine, kimi çocuklar emanettir der. “Olmak” düşüyor bize. Her iş geliyor elimizden, olmak nedir, bir onu bilmiyoruz işte.

Sonbahar oldu, kış olacak nasipse. İnsana düşen mevsimler var. Kışı atlayıp baharda rötar yapan yetişkinlik, ergenliğinin nesnesine dönüşürse, olmak kime düşüyor? Adam olmak, hanımefendi olmak, çocuk olmak kime düşüyor? Eksik kalan uykum bile her dakika haraç isterken benden, eksik kalan çocukluk izin verir mi yetişkinin yetkinliğine?

Bilemezsiniz, babamın çocukluğunu biliyorum. Ölmeden önce konuştu benimle babamın çocukluğu. Hep aramızdaydı, bizimleydi. Çocukluğum hatırladı, ben seyrettim, kafamda anılardan bir film oynadı. Olmak için nasıl savaş verdiğini anladım çocukluğun, budansa da, yolunsa da nasıl kanatlandığını yetişkinliğe. Eksikleriyle gelip konuyor omuzlarımıza çocukluk, benim hakkımı ver diyor, kimse veremedi, bari sen ver, ver de dönüşeyim bir meyveye, yeteneğe, projeye, eyleme, yetkinliğe.

Böyle. Metrekareye düşen “Ol!” emri sayısını bilmiyorum. Kierkegard’ın bir sorusunu mırıldanıyorum bu gece, hisse senedi niyetine dağıtıyorum onu: ”İnsan sadece başkaları için değil, kendi için de bir gizem olmalı. Kendime bakıyorum, kendimi inceliyorum; bundan sıkılınca vakit geçsin diye bir puro yakıp düşünüyorum: Tanrı benimle ne kastetmiş olabilir? Ben ne için varım burada? Bu dünyada sadece benim yapabileceğim, parmak izim gibi bana ait bir şey var, bir varoluş var. Onu iyi kılmanın, değerli kılmanın derdinde olmalıyım.”

Vesselam.

Tepkinizi İfade Edin
Like
Love
Haha
Wow
Sad
Angry

* Kaynak belirtmek suretiyle alıntı yapılabilir.
* Yazarın düşüncesi, sitenin genel düşüncesinden farklı olabilir (Düşünce farklılığı zenginliğimizdir).
* Yazının tüm sorumluluğu yazarın şahsına aittir.

mimhece

Ses-Söz-Arpacık
0 0 Oy
Gönderiyi Puanla
Abone ol
Bildir
guest
0 Yorum
Satır İçi Geri Bildirimler
Tüm yorumları gör

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
0
Düşüncelerinizi bildirmek ister misiniz, lütfen yorum yapınx