DENEMELER

Güz Öğretisi

Bilmemek nasıl da güvenilir bir yalancıdır. Hiçbir şey bilmemek nasıl da inandırır kendini masum olduğuna. Bilmenin ateşini kim elinde tutabilir dakikalar, saatler, yıllarca. Bilmek nasıl yontar kalbimi, nasıl bağlar dilimi, nasıl da açar ağzımı?

Bir kelebeğin kanat çırpışının kalbimdeki denizi kabartabildiği doğru mu? Şu okyanus kalbimin içine sığar mı? Rabbim gök, bir kelimeye sığar mı? Karşıki dağın köklerinden habersiz olmam dağın umurunda mı? Her oluş, her halükarda, her şeye rağmen şu oluş, işler mi eskiyen ellerime?

Bir su kenarındayım. Güneş damlalarla kaynaşmış. Damla güneşe ne veriyor, güneş damlaya ne anlatıyor? Kırlangıçlar Rabbim, ne güzel bir uçuş vermişsin onlara. Uçmuyorlar da var oluyorlar. Atik, estetik bir iz kalıyor havada, rüzgar getiriyor o izi bizim balkona. İçime çektiğim nefes, bir anımsama gibi unuttuğum bir şey. Sanki savaşırken unuttuk yaşamayı. Metroya yetişirken neden kaçıyor insan? Yemeği yediye yetiştirirken neye aç kalıyor?

Bir çay saati olsa telaşsız. Kendim gelse de otursak, bakışsak. Sorsam kendime, “Nasılsın?” Ben olsam bu soruya gücenirim. Gücenmeler güvercinlere dönüştü, artık oldular, onları gökyüzüne salabilirim.

Her şey yerli yerinde güzel. Yaşamayı güzel kılan şey nedir ki? Yaşama bu yerli yerindeliği veren nedir? Sonbahar geldi. Sanki ben de sonbahara geldim. Ağaçların yapraklarını bırakışını seyrediyorum hayranlıkla. Bırakmak, nasıl da güvenli görünüyor yapraklara bakınca. Çocukken çok tutar insan, gençken çok biriktirir. Bırakmalar mevsimi geldi. Bırakmak nasıl da güvenli. Bize bırakmayı değil, tutmayı öğrettiler Rabbim, biriktirmeyi, kazanmayı, üst üste yığmayı, dolaplara tıkıştırmayı… Ne kendimize yer bıraktık dünyada ne de bir başkasına. Çocuklara bir ev bırakalım, araba bırakalım, para bırakalım derken, çocukların ömrüne de ağdık bilmeden; onlar adına, onlar için de yaşadık bu hayatı. Buna bencillik demek üstünkörü bir yorum olur. Bu açlığa benziyor daha çok. Yaşanmamışlığın yaşamaya duyduğu açlık, olmamışlığın olmaya duyduğu açlık. Bencillikten daha derin, yası tutulmamış yaşanmamışlıkların, öfkesi alevlenmemiş haksızlıkların, hakkı olanı yaşamak için başka yaşamlara sızması, başkalarının yaşamından aşırması, meşru yaşamına izin verilmeyenlerin, kendinden zayıf olanların yaşamını gayrimeşru olarak yaşaması.

Jung diyor ki, “Ruhunun yoksunluğunu fark etmeyen ve onu dışarıda arayan için ulvi bilgilerle dolu bir kitap dahi zehirli bir meyveye dönüşebilir çünkü açlık, ruhu dayanılmaz olanı yiyen bir canavara çevirir ve ruh bununla zehirlenir.”

Varlığın ve yokluğun birbirinden ayrılamaz şeyler olduğunu idrak ederken, tokluğun da açlığa denk sonuçları olduğunu anlarız. Dünyanın yuvarlak yaratılışı, yani bir sembol olarak bu yuvarlaklığın dengeden gayrısını gözetmemesi, bize zenginle fakirin aslında aynı madalyonun farklı yüzlerini yansıttığını söyler. Fazla toklukla açlığa varmamız, fazla bilgiyle cahil kalışımız, fazla fedakarlıkla kötü olmamız, fazla besin üretip satmakla mineral eksikliği çekmemiz, fazla haşır neşir olmakla yalnız olmamız, hep dünyanın yuvarlak oluşundan. Yolun biraz sağı, biraz solu. Ne yana fazla gitsek zıt kutbuna varmak an meselesi.

Bildiklerini unutmalı insan. En ulvi bilgileri bile bir canavar edasıyla yiyen bir ruh tanıyabilir mi kendini? Bireylerin birer birer Truth and Justice filmindeki kahramana dönüştüğünü, çoktan dönüştüğünü, o dönüşümden çıkamadığını bilen insan, unutmalı tüm bildiklerini. Unutan insan öğrenmeye Sen’den mi başlar, kendinden mi Rabbim? Bile bile Seni unutan, unuta unuta bulur mu kendini?

Şimdi, aklıma yürüyen kurtarma senaryolarını yere bırakıyorum. Kurtarıcılara bağladığım ümidi çözüyorum. Sonbahardayız. Güvenle bırakıyor ağaçlar yapraklarını. Güvenle uykuya çekiliyor bazı hayvanlar. Islak odun kokusu tütüyor çayımda. Sarıldığım, tutunduğum, koruduğum şeylerin esaretinden Sana sığınıyorum. Bırakmak güvenli. Sonbahardayız. Unutmak güvenli. Tutunduğumuz her şey kaygıyı besliyor. Ne yaprak korkuyor düşmekten, ne ağaç direniyor bırakışa. Turuncu bir “La!” bürüyor her yeri. Sonbahardayız. Bırakmanın mevsimi. Yanlış olanı unutmanın mevsimi. Teslimiyetin mevsimi.

Vesselam.

Tepkinizi İfade Edin
Like
Love
Haha
Wow
Sad
Angry

* Kaynak belirtmek suretiyle alıntı yapılabilir.
* Yazarın düşüncesi, sitenin genel düşüncesinden farklı olabilir (Düşünce farklılığı zenginliğimizdir).
* Yazının tüm sorumluluğu yazarın şahsına aittir.

mimhece

Ses-Söz-Arpacık
5 1 Oy
Gönderiyi Puanla
Abone ol
Bildir
guest
0 Yorum
Satır İçi Geri Bildirimler
Tüm yorumları gör

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
0
Düşüncelerinizi bildirmek ister misiniz, lütfen yorum yapınx