DENEMELER

Anlamak mı Anlaşılmak mı…?

Sürekli içimizi kemiren, zihnimizin bizi uyardığı hatta zihin hileleri ile çoğunlukla ayarttığı bir konu bu anlaşılmak; nefsimize pek de hoş gelen…:

“ Ama beni anlamıyorlar!
Anlaşılmıyorum!
Anlaşılmak istiyorum!
Anlasınlar istiyorum!
Ama bu onların salt hayrına olanı!
Ancak anladıkları zaman…
…”

Peki ya biz, asıl biz ne zaman, nasıl ve neden anlaşılmayı bu kadar istiyoruz?!…

Gerçekten de “onların/ diğerlerinin” salt hayrı için mi yoksa derinlerde nefsimiz/ EGO’muz için de çabalıyor muyuz…? Henüz daha yeterince ol’gunlaşmamış olabilir miyiz…?!

Anlaşılmak ihtiyacının temelinde kişinin egosu yatar… Bu konuya daha derin bir şekilde yaklaşmak en çok da bizim hayrımıza ve yararımıza hizmet eder… Aile, akraba, sosyal, okul, iş ve yakın çevremiz ile olan ilişkilerimizde de genellikle anlaşılmak isteyip de anlaşılamadığımızı zannettiğimiz zaman hayal kırıklıkları, incinmeler, kızgınlıkkar, kırgınlıklar, alınganlıklar, yanlış anlamalar ve yorumlamalar, öfke, hüsran ve hüzün duyguları ile başbaşa kalırız… Oysa ki bizim anlayışımız ve bakış açımız kadar diğerlerinin de buna sahip olduğu bilincini ve beraberinde de saygı, sabır, hoşgörü ve tahammülü oluşturabileceğimiz anlardır bizlerin ilişkilerimizi sağlıklı yürütebildiğimiz zamanlar!!!… Şüphesiz ki anlaşılmak da çok güzel bir duygudur ama ona doğru yollardan ulaşırsak kalıcı, sürdürülebilir ve lezzetli bir hal alır.

Zira esas olanı “ anlaşılmak” değil “ anlamak” olmalıdır!

Meyilimiz, algımız, isteğimiz, yönelişimiz, gayret/emek ve mücadelemiz anlamak için olursa önce biz kendimizi değiştirip, dönüştürüp gelişerek olgunlaşır ve manidar tutumlar sergileriz ve böylelikle de doğru örneklik göstererek muhataplarımızın da anlamasına dair yol açmış oluruz…
Yani anlamaya yönelik gayretimiz içinde anlaşılmayı da beraberinde getirir ancak anlaşılmak merkezli algımızda her zaman anlamayı bulamayız; bekleyemeyiz de…

Kendinin farkında olan, doğruya, iyiliğe ve hayıra yönelmiş, kendi kendini gerçekleştirme yoluna düşmüş , varlığın/ yaratılışın/ yaratışın idrakinde… olan insan anlaşılmak isteğinden uzaklaşmış, dinginleşmiş, sessizleşerek dinlemeyi, anlamayı ve ol’mayı seçerek bilgelik yollarına düşmüştür… Yaradanı’nı anlamayı seçmiştir… Ve en çok da Yaradan’ı tarafından anlaşıldığından emin ve huzur içinde güvendedir…

Bu huzura ulaşan için artık anlaşılmak güdüsü kalmamıştır…

Sevgiyle Tefekkür Ehli…🌹🌹🌹
Peri’han Taşdemir Taylı…🌾🌾🌾

Tepkinizi İfade Edin
Like
Love
Haha
Wow
Sad
Angry

* Kaynak belirtmek suretiyle alıntı yapılabilir.
* Yazarın düşüncesi, sitenin genel düşüncesinden farklı olabilir (Düşünce farklılığı zenginliğimizdir).
* Yazının tüm sorumluluğu yazarın şahsına aittir.

0 0 Oy
Gönderiyi Puanla
Abone ol
Bildir
guest
0 Yorum
Satır İçi Geri Bildirimler
Tüm yorumları gör

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
0
Düşüncelerinizi bildirmek ister misiniz, lütfen yorum yapınx