Büyük Putu Kim Kırmak İster?
Her ne kadar ilk bebeklik hallerimizi hatırlayamıyorsak da etrafımızdaki bebeklere, küçük çocuklara dikkatlice odaklandığımız zaman anlıyoruz ki insanoğlu tamamen nötür/ kutbiyetsiz bir şekilde/yapıda/donanımda bu dünya hayatına başlıyor ve de zamanla ailesi, çevresi, sosyal grupları ve toplum yavaş yavaş kendi yerleşik inanç ve kültürüne göre bizleri işliyor, eğitiyor… Eninde sonunda isteyerek ve/ya istemeyerek kendi toplumumuza göre duygusal, zihinsel , duyusal, sezgisel, inançsal, kültürel, sosyal, özel ve genel kodlar ile şekilleniyoruz… Artık akleden/rüşdümüzü almış bir yaşa geldiğimizde de kalıplaşmış ve bizde yapısallaşmış çok şeye sahip oluyoruz ilk hallerimizin aksine!…
Zıt kutuplarla donatılmış bir halde yargılamayı, eleştirmeyi, hor görmeyi, ötekileştirmeyi, yok saymayı, tahammülsüzlüğü, aşağılamayı … öğrenirken sorumsuzca kendimizi de üstün ve eksiksiz görmeyi, kendimizi mükemmel addetmeyi, bildiğimizin tek doğru olduğundan emin olmayı, kibir ve gurur ile bencillikleri artırmayı da meziyet sayarız…
Sonra sonra da ait olduğumuz toplumun içinde yoğurularak yavaş yavaş yok olsak da boğulsak da yaşadığımız toplum/ca hüküm verip /yargılayarak/ yaşayarak devam etmeyi tercih ederiz zira ne kadar zorluğu veya yanlışı da barındırsa “ el/alem “ denilen örfün hakimler jürisi oluşmuştur ve de pek az insan bu jürinin kararları dışında kendine has ve özgür bir hayatı tercih edebilir! Pek az!…
“El/alem ne der !?…” kaygısı hatta korkusu insanları “ kendi olmayı/ kendini gerçekleştirmeyi “ neredeyse imkansız kılar. Zira o toplum, kendi olmak isteyen ve/ya tercih eden şahsiyetleri asla oldukları gibi kabul etmek istemez , dışlar ve ezerek mahalle baskısına maruz bırakır!…
Burada da her insan için iki seçenek vardır: Ya kendini reddederek saygınlık, ilgi alâka, fırsat ve kabul bulabilmek için toplum ve yasalarına tabi olur ki bunun sonucunda kendini arayanlar için büyük anksiyete, acı, ızdırap ve bunalımlar beraberinde gelebilir… Ya da kendi olmayı tercih ederek, bir çok şeye karşı durma cesaretini göstererek, aykırı da olsa bir çok açıdan zarar görecek ve kısıtlanacak da olsa hakikat gördüğü yol/ duruş için mücadele ederek hay’atını yönlendirecektir .
Bu bir tercihtir ve de “ kararlarımız kaderimizdir!”
Sizce insanlar hangi yolu tercih ederler…?
Tarihin ilerleyişine ve toplumların yapısına baktığımız zaman çoğunlukla ilk seçimin yani toplumsal saygınlığın, kendi olmaktan çok daha önemli olduğunu görüyoruz!
Oysa ki her bir mesaj/ vahiy/ resul / önder / kahraman… içinde yaşanılan toplumun bozulmuş/ yanlış / haksız tutum ve davranışları nedeniyle gelmiştir… O toplumlara karşı çıktıkları için tarihe iz bırakmışlardır… Çok severek, överek ve takdir ederek andığımız bu insanların yolundan gitmekse çok zor gelir insanoğluna nedense…!?
Tüm putları bir baltayla kıran İbrahim (as) ise büyük putu kırmamış ve insanlara bırakmıştı … Zira o büyük putu o kıramazdı ! Büyük putu ( yani kendi nefsini/ id’ ini / hevâsını ) kırabilecekler kişilerin ta kendisi idi!!!…
Belki de ilk geldiğimiz zamanlar gibi hay’ata, olaylara ve insanlara nötür bakabilmeyi tekrar öğrendiğimiz zaman hem biz kendimiz olabilir hem de dünya çok daha yaşanılası bir yer olabilir…
Kendimiz olma yolunda yapılması gereken ilk ve en önemli yol “büyük putu kırmaktan” geçmekte…
Haydi kolay gelsin her birimize de…
Selametle efendim… 🐢🌾
Peri’han Taşdemir Taylı
* Kaynak belirtmek suretiyle alıntı yapılabilir.
* Yazarın düşüncesi, sitenin genel düşüncesinden farklı olabilir (Düşünce farklılığı zenginliğimizdir).
* Yazının tüm sorumluluğu yazarın şahsına aittir.