Evlerimiz Çok Soğuk
Koşa koşa geldiğimiz, özlemini çektiğimiz, huzur bulduğumuz, huzur duyduğumuz evlerimiz yok artık.
Sıcacık içimimizi ısıtan, dertlerimizi erittiğimiz, birbirimize kanat-kol olduğumuz evlerimiz…
21.yy’lın mirası da bu olsa gerek…
Okulu-okumayı değerlerimiz güçlensin, bilgi donanımımız genişlesin, ahlakımız, kişiliğimiz, karakterimiz daha güzelleşsin, daha genişlesin diye bir kaygımızın olmadığı bir okul ve okuma şekli gerekirken; içinden çıktığımız kabukların bize hep değersiz ve modası geçmiş bir sistem olarak gösterildiği; asırlık kadim kültürümüzün değersiz kılınıp yerle yeksan edildiği bir eğitim… bir özenti… bir savurganlık… Saygı ve sevginin pirim yapmadığı bir sistem. Hiçbir değer ölçüsüne kayıtlı kalmayan bir öğreti.
Vasat, orta bir yol bulamadık kendimize. Eskiden ezdiğimiz, baskıladığımız, öfke ile değersizlikle doldurduğumuz nesillerimize”öz güven “veriyoruz diye bütün otoritemizi, bütün değer yargılarımızı, bütün selahiyetimizi onların ellerine sunduk.
Başkaları gibi yürümek istedik olmadı, dönüp kendi yürüyüşümüze baktık ne yazık ki kendi yürüyüşümüzü de unuttuk. Ne oralı, ne buralı olduk. Baştan aşağı yaralı olduk.
Evlerimizde çocuklarımızı yetiştiren analarımız yok artık. Evi ısıtan, sıcacık bir yuvaya dönüştüren, ocakların yandığı, sıcacık lezzetli yemeklerin pişirildiği, ne olursa olsun mutlaka aile fertlerinin bir sofrada buluştuğu, aileyi bir arada tutan analarımız…
Onları da saldık sokaklara,kendi ayaklarının üzerinde dursun diye. Oysa ne ayaklar varmış kadınlarımızda… Kendi ayaklarını kullansınlar diye sokağa saldığımız kadınlarımız”ana”olmaktan çıktılar”aman”oldular. Başka ayaklar kullanmağa başladılar.
Hani”yuvayı dişi kuş yapar “dı?! Şimdilerde dişi kuşlarımız erkekleşti, yuvalarımız da viran oldu. Erkekle kadın karışımı bişey oldu. Ben cinsiyet ya da biyolojik olarak demiyorum. Sosyal olarak… Daha çok gürleyen, daha çok erkeklere meydan okuyan, daha çok benim param diyen, daha çok benim mesleğim senin mesleğini ezer diyen, daha çok sen kimsin? diyen, daha çok bu dünyanın “enn” leri benim diyen, daha çok ben de seninle eşitim lakin senden üstünüm diyen, bir erkeğe bile yakışmayan kabalıkta;çok tuhaf bir eş… kadın… ana modeli oluşturduk.
Elbette istisnalar kaideyi bozmaz. Lakin istisnalar da kendilerini ortaya çıkarmaktan aciz, ya ürktü, ya korktu, ya kendini değersizleştirdi.
Evlerimiz artık ısınmıyor. Herkes birbirlerine-birilerine birşeyler ispat etme peşinde.
Analarımız yine evlatlarını yetiştirseydi ve biz sağlam analar nasıl yetişir onun ızdırabını çekseydik.
Evlatlarımız sağlam bir aile yapısının içerisinde nasıl büyür onun eğitimlerini vere bilseydik.
Ebeveynleri nasıl ailenin sarsılmaz direği olduğunun bilinci ve sorumluluğunu vere bilseydik.
Okusun diye sokağa saldığımız genç kızlarımıza, erkek çocuklarımıza daha kaliteli bir fert, bir eş ve bir anne – baba nasıl olunurun eğitimini görsel ve yaşatsal olarak vere bilseydik ilk önce…
Evlerimiz ısınmıyor artık… Çocuklarımızı başkalarının yetiştirdiği, hiçbir şeyine dikkat edilmeyen, hiçbir değer üretmeyen kişilere teslim ettik. Anneannelerin-babaannelerin yorgun el ve yüreklerine bıraktık. Kendi çocuklarına gösteremedikleri fazla sevgi ve toleransla boğdular bebeleri… Bir yetiştiricisi olarak en az 40 yaş var aralarında. Eğitimsiz, karınları doyan;manevi olgulara kapalı, sadece açlığını öyle zararlı nevalelerle dolduran, abuk subuk şeylerle akıl midesini doyurduğumuz nesillerin çok değil 20 yıl sonra acayip nesillere gebe olduklarını düşünmek istemiyorum bile…
Evlerimiz artık ısınmıyor. Geçmişin dar eğitimiyle, yenilerin bol eğitimsizliğini toplayıp ikiye bölsek nasıl olur diyorum?!
Artık ısınsın evlerimiz, yuvalarımız, yüreklerimiz, saygılarımız, sevgilerimiz değer yargılarımız.
Isınsınn…
İclalgül Gölgeli
Malatya
* Kaynak belirtmek suretiyle alıntı yapılabilir.
* Yazarın düşüncesi, sitenin genel düşüncesinden farklı olabilir (Düşünce farklılığı zenginliğimizdir).
* Yazının tüm sorumluluğu yazarın şahsına aittir.