Anneliğimi kutladım bugün sessiz, usulca… Bir çocuğun gözüne yaş, bir annenin gönlüne gam doldurmadan kutladım anneliğimi. Annelik yanına en çok bilgelik katılınca güzel.
Birçok şarkı birçok şiir hep aşkı anlatır. Kazanmayı, kaybetmeyi, özlemeyi, hasreti hep aşk üzerinden anlatır. Peki diğer kayıplarımız daha mı az acıtıyor içimizi, yüreğimizi, iki kaburga kemiğimizi, hatıralarımızın en derinini en ücra köşesini. Mesela en muhtaç olduğu an annesini kaybetmesi bir bebeğin ve annesinin göğsünden gelecek sütü kaybetmesi, o kokuyu şefkati, aidiyeti, masumiyeti kaybetmesi, ya da babasını, gücünü, kuvvetini, tüm sermayesini, arkasındaki dağı, omuzlarına çıkacağı tepeyi kaybetmesi. Daha mı az kayıptır şu darı dünyada.
Ya gözlerinde ışığı gördüğün evladını kaybetmek. Minik avuçları, tatlı gülüşleri, seninkinden çok taze, günahsız, hızlı hızlı çarpan kalbi. Tüm geleceğini kaybetmek. 20’li yaşların sonunda tattığım en değerli duygu annelikti. Zaten yarısı şefkat, yarısı kaygı olan garip bir duygu annelik. Avucunuzun içinde atan o minicik kalp tüm geleceğiniz, sermayeniz, mirasınız, gözbebeğiniz.
Kaybetmek mi? Bir de buradan bakmalı bence. Aşk mı? Bir de buradan bakmalı belki. Anneler günü mü? Hasret, hüzün, ölüm buradan bakmalı mı?
Şarkılar baştan söylense keşke. Şiirler baştan yazılsa. Ve şair dese ki:
En miniğime…
Bir matruşka gibi içimden çıkan “ins”e.
* Kaynak belirtmek suretiyle alıntı yapılabilir.
* Yazarın düşüncesi, sitenin genel düşüncesinden farklı olabilir (Düşünce farklılığı zenginliğimizdir).
* Yazının tüm sorumluluğu yazarın şahsına aittir.