Deniz hayatın en iyi aynası gibi gelir bana. Bazen dalgalı, bazen durgun, bazen taşlı, bazen kumlu, bazen yosunlu ve her zaman tuzlu.
Bazen dalgalı hani hayatımıza ansızın gelen sorunlar gibi kamçılar resmen insanı. Korkmaz ve kaçmazsanız bir daha ki sefer daha güçlü olursunuz hayata karşı. Ama insan sınırlarını da öğrenir bu azgın suda. Gücünüzü ve güçsüzlüğünüzü…
Yumruklar sizi… Ringe çıkmış azgın bir boksçu gibi. Yorulursunuz gücünüz biter.
Sınırlısın ey insan sınırlarını öğren. Çünkü insan kendini yeterli görünce azar.
Bazen durgun. Hani birbirinin aynı olduğu günler vardır. Ne iyi, ne kötü. Zaman durmuş gibi durur deniz. Ama zaman hiçbir vakit durmaz. Avına odaklanmış yılan gibi süzülür ve kayar avuçlarınızdan. O durgun olduğu günlerde başkalarının hayatına dönmek gerek belki yüzümüzü. Hastaların ya da cenazesi olanların, boşananın belki, ya da fakirin, yolda kalmışın, buhran denizine dalmışın. Hani buyuruyor ya Rahman “İyilik, yönünüzü doğuya ya da batıya dönmeniz değildir; asıl iyilik” der ve anlatır Bakara suresinde.
Anacığım o bilge ve gün yüzü görmüş haliyle “ah yalan dünya ne oldum değil ne olacağım demeli insan” der. Arkadaşlıktan dostluğa açılan kapı da budur. Sen de hayat durgunken arkadaşının hayatındaki değişimlerinde yanında olmalı. Olumlu, başarılı değişimlerini olgun bir yürekle “gurur duyuyorum seninle” diyebilmeli, kötü ve olumsuz şeyler olduğundaysa “yanındayım, yakınındayım” diyebilmeli. Öyle bakmalı ki gözlerine iyi günde, kötü günde, yargılamadan, suçlamadan, kıskanmadan. Sonra bu bakış bir ömür başta taç gibi taşınmalı.
Bazen kumludur. Ne yapsanız tutamazsınız avuçlarınızda. Akacaksa akacak gidecekse gidecektir. Belki de hayat iki dalga arası kuma yazı yazdığınız an kadar kısadır. Sizden önce kaç nesil yaşadı, güneş böyle keskin baktı yüzüne, yüzler hızla değişti, ama güneş hala orada.Herhalde aramızda en uzun yaşayan o.
Ve çoğu zaman tuzludur. Anadolu’da bir söz vardır. “Tadım, tuzum hiç kalmadı” derler. Ya da doğrusu Anadolu lehçesiyle “dadım, duzum heç galmadı” der analar. O, gün yüzü görmemiş halleriyle. Demek ki tuz önemli. Şeker değil tuz. Tuz huzurdur, mutluluktur, sağlıktır, kanaattir. Ocakta kaynayan çorba, sofradaki aştır, bir yün yatak, bir hırka, birazda burukluktur.
* Kaynak belirtmek suretiyle alıntı yapılabilir.
* Yazarın düşüncesi, sitenin genel düşüncesinden farklı olabilir (Düşünce farklılığı zenginliğimizdir).
* Yazının tüm sorumluluğu yazarın şahsına aittir.