Malum, Kur’an’da bir MAYMUN anlatısı var.
Üç yerde geçiyor.
Bazı insanlara AŞAĞILIK MAYMUNLAR diyor Kur’an.
Yazının başlığını o ayetten aldık.
Üstelik bunun hem öncekiler hem de sonrakiler yani bütün zamanlar boyunca bir ibret ve öğüt olduğunu söylüyor. AŞAĞILIK MAYMUNLAR
Kim bu aşağılık maymunlar ? ..
Bu örnek ile bütün zamanlara gösterilmek istenen ibret ve verilmek istenen öğüt ne olabilir ? ..
Sana, bana, ona, memleketime, dünyaya ne diyor ? ..
Hayvanat bahçesindeki maymunların, bir zamanlar ALLAH’ın lanetine ve gazabına uğrayıp maymuna dönüşmüş insanlar olduğundan mı bahsediliyor ? ..
Bakalım, birlikte anlayacağız ..
Önce Kur’an’da geçtiği yerleri görelim:
Cumartesi yasağını çiğneyenleri hatırlayın. Onlara AŞAĞILIK MAYMUNLAR demiştik.
Böylece bunu hem öncekiler hem sonrakiler için bir ibret ve sakınanlar için öğüt yaptık.[BAKARA SURESİ 65,66. AYETLER]Kibirlenip de yasak edilen şeylerden vazgeçmeyince onlara AŞAĞILIK MAYMUNLAR OLUN dedik [ARAF SURESİ 166. AYET]
Allah katında bunlardan daha şiddetli bir cezayı hak edenleri size haber vereyim mi? Onlar Allah’ın lanet ettiği, çok kızdığı, kendilerini MAYMUNLARA ve DOMUZLARA dönüştürdüğü kimselerle tağuta tapanlardır. İşte bu doğru yoldan sapıp gitmiş olanları çok berbat bir yer bekliyor [MAİDE SURESİ 60. AYET]
Görüldüğü gibi ayetlerde bir cumartesi yasağından, bu günde yasak olanları yapanlardan, böylelerinin aşağılık MAYMUN, DOMUZ ve TAĞUTA tapan kimseler olduğundan ve şiddetli bir cezayı hak ettiklerinden bahsediliyor ..
MAYMUN OLMAK, DOMUZA DÖNÜŞMEK veya TAĞUTA TAPMAK’tan ne kastedildiğini anlamak için bu ayetlerin geçtiği yerlerdeki parağraflara bir göz atmak yeterlidir…
Yukarıdaki 2. sıradaki ayetten [ARAF SURESİ 166. AYET]‘ten hemen iki ayet sonra şöyle deniyor:
Bunlar kitaba varis oldukları halde NASIL OLSA KURTULMUŞUZ diyerek dünya MALINA dalıp gitmişlerdi. Doymak nedir bilmez, fazlası gelse yine isterlerdi. Oysa kitapta Allah hakkında gerçekten başka bir şey söylemeyeceklerine dair onlardan söz alınmamış mıydı? Tekrar tekrar okumamışlar mıydı kitabı? Ahiret yurdu Allah’ın öfkesini çekmekten sakınanlar için daha hayırlıdır. Bu akıl tutulması neden? [ARAF SURESİ 169. AYET]
Yine yukarıdaki 3. ayetten [MAİDE SURESİ 60. AYET]‘ten hemen bir ayet sonra da şöyle deniyor:
Onlardan birçoğunun günah, saldırganlık ve haram yiyicilikte birbirleriyle yarıştıklarını görürsün.
Yaptıkları ne berbat bir şey! Bari ruhbanları ve hahamları onları günahkarca sözlerden ve haram yiyicilikten alıkoysaydılar. Yaptıklardı ne berbat bir iş! Yahudiler ‘Allah’ın eli bağlıdır cimridir derler.
Asıl elleri bağlı olan kendileridir. Bu laflarından dolayı Allah onları lanetlemiştir.
Tam tersi Allah’ın iki eli de açıktır; dilediği şekilde infak eder [MAİDE SURESİ 62,63,64. AYETLER]
CUMARTESİ YASAĞI Erich Fromm’un enfes yorumuna göre aslında SAHİP OLMAMA MÜLKİYET EDİNMEME GÜNÜ demekti. O gün her hangi bir şeye sahip olmak için çalışılmayacak, altı gün boyunca sahip olunanlar yedinci günü infak edilecek, paylaşılacaktı.
CUMARTESİ YASAĞI İNFAK GÜNÜ YANİ PAYLAŞMA GÜNÜ DEMEKTİ ..
[İslam’da bu haftalık olmaktan çıkartılıp ANLIK GÜNLÜK vakte çekildi. Artık bunun vakti zamanı yoktu ve her an, her gün, her vakit sahip olunanların infak edilmesi, paylaşılması istendi ve cumartesi günü kaldırıldı]Erich Fromm’a göre VATANSIZLIK da sahip olmama ile ilgiliydi.
ALLAH’IN HALKI için bütün yeryüzü vatandı.
Bir yere sınır ÇİT çevirip burası benim diye sahiplenmek ve orada mülkiyet iddia etmek Tanrı ile yürüyen [İsra-el] bir halka yakışmazdı. Bilakis yeryüzündeki tüm sahiplenmelerin kaldırılması, evrensel adalet ve barış yurdunun [cennet]‘in kurulması için bütün yeryüzünün, bütün insanlara ait kılınması gerekirdi.
Fakat ne YERYÜZÜ VATANINI, ne ALLAH’IN HALKI OLMAYI ne de CUMARTESİ YASAĞINI anlamadılar.
Bu büyük ve yüce idealleri tam tersine kendi mülkiyetlerine geçirip tekellerine aldılar ve böylece bu yüce insanlık ülkülerini katlettiler ..
Cumartesi yasağını MÜLKİYET EDİNMEME SAHİP OLMAMA YASAĞINI delmek için akıllarınca şöyle formül bulmuşlardı: Cuma akşamından kıyıya ağı atıyorlar, pazar sabahı gelip ağı çekiyorlar ve balıklara sahip oluyorlardı. Böylece güya hem cumartesi yasağına riayet etmiş, hem de balıklardan vazgeçmemiş oluyorlardı. Böyle böyle giderek cumartesi yasağını hiç umursamamaya başladılar. Cumartesi günü açıktan balık tutmaya, alıp satmaya, depolamaya ve de yemeye başladılar.
Hâlbuki bu tür yasaklar onların nefislerine hâkim olmayı becerebilmeleri için ruhî bir terbiyeden başka bir şey değildi. Fakat onlar hırs, tamah ve açgözlülükleri yüzünden bir türlü yola gelmediler..
MAL MÜLK hırsı karakterlerini bozdu.
Aşırı kurnazlık zekâlarını da aldı.
Akılları tutuldu, vicdanları paslandı, yürekleri karardı.
Verdikleri sözle çeliştiler.
İşlerine gelmeyince şeriatların HUKUKLARINI çiğneyebildiler.
Arzu ve iştahlarına gem vuramayan böylesi tipler MAYMUN İŞTAHLI olmaları yüzünden perişan oldular.
Çünkü tıpkı bir maymun gibi davranıyorlardı ..
Hiçbir şeyde sebatları yoktu.
Şeriatı HUKUKU çıkarları uğruna ilk çiğneyen yine kendileri oluyordu.
İlmiyle amel etmeyenlere KİTAP YÜKLÜ EŞŞEKLER dendiği gibi böylesi açgözlü, muhteris tiplere de AŞAĞILIK MAYMUNLAR dendi..
Parağraflardaki ayetlerde geçen HARAM YİYİCİLİK [eklihumu’s-suht] ve ALLAH’IN ELİ BAĞLIDIR [yedu’llahi mağlûle] tabirlerine gelince ..
SUHT:
[Bel bellemek, kökünden kazımak] demek.
Haram, kirli kazanç, şaibeli yolla elde edilen para, rüşvet [suht] aç gözlü, obur, karnı geniş [suhut, meshût] kazımak suretiyle soyulmuş, giderilmiş şey [sahît] uğradığı her şeyi götüren bulut [sahîte] kelimeleri bu kökten ..
Görüldüğü gibi suht kavramı YOLSUZLUK EDEBİYATININ bütün kelime ve deyimlerini içine alıyor;
rüşvet, kara para, şaibe, haram, hortumlamak, yolmak, söğüşlemek, soyup soğana çevirmek, ne var yok götürmek, kökünü kurutmak, içini boşaltmak, gözü doymamak vs ..
Bunların hepsi ayette geçen ve sözlük anlamı YEMEK ve KAZANMAK demek olan [eklihumu’s-suht] deyiminin kapsamına giriyor…
Rivayete göre o günkü din adamları aynı zamanda hâkimlik de yaparlardı.
Baktıkları davalarda rüşvet karşılığı yalan beyanlara itibar ederlerdi.
Parası olanı ve hediye getireni isterse yalancı olsun haklı çıkarırlardı.
Yine din adamlarından aldıkları paralarla geçinen halktan fakir kimseler vardı.
Bunlar din adamlarını ekmek kapısı gibi görürler, onlardan aldıkları paralar sayesinde her dediklerine kafa sallarlardı. Bu sayede din adamı [ruhban, ahbar] istediği her yalanı söyler, istemediği birini yaftalayıp toplumdan dışlayabilirdi. [BKNZ; RAZİ]
Demek ki din/ticaret/siyaset döngüsünün, haram yiyicilik/kara para/rüşvet/ SUHT ve yalan/dolan/entrika KİZB üzerinden dönen bir çark olduğu anlaşılıyor..
İşte DOMUZA DÖNÜŞENLER ve TAĞUTA TAPANLAR bunlardı.
Ayette geçen domuzun aynen Türkçe’de kullanıldığı manada olduğu anlaşılıyor:
DEVLETİN MALI DENİZ YEMEYEN DOMUZ ! ..
TAĞUTA TAPANLAR ise haram yiyen, rüşvet, yolsuzluk ve yetim malı ile karnını dolduran, bunlarla zenginleşmiş maymun iştahlı ve domuz tıynetlilere kulluk kölelik edenler, menfaat gelecek diye onlara yalakalık yapanlar oluyor ..
ĞULUL:
Sözlükte BİR ŞEYİ GİZLİCE ALMAK demektir.
Elbise altından giyildiği için gizlenmiş elbise [ğılale] parfümün saçın diplerine sürüldüğü için gizlenmiş olması [ğılale fi’r-re’s] kendine ait olmayan ganimet vs. gizlice üzerine geçirme [ğulul] gizli dolap çevirme, hile, sahtekârlık, kin [ğıll] devenin tam kanmadan önünden suyunun alınması [iğlale’l-ibl] bir şeyin kâr ve gelirini alma, istismar ve sömürü [istiğlal] bir şeyin hâsılatı, geliri, ev kirası [el-ğulle]
Bütün bunlarda ortak anlam BİR ŞEYİN DİĞER ŞEYE GÖRÜLMEDEN DAHİL EDİLMESİDİR.
Buna gönümüzde en genel anlamıyla YOLSUZLUK diyoruz.
ALLAH’IN ELİ BAĞLIDIR derken kastettikleri Müslümanların fakirliğine bakarak DEMEK SİZ ALLAH YOLUNDASINIZMADEM ÖYLE O ALLAH’INIZ ÇOK CİMRİ OLMALI SİZİ NEDEN ZENGİN ETMİYOR ? ..
DEMEK Kİ DOĞRU YOLDA OLANLAR VE ALLAH’IN SEVGİLİ KULLARI SİZ DEĞİL BİZİM GİBİ ZENGİN OLANLARDIR derlerdi. Ayet bu iddiaya cevaptır. [bknz; Razi, Kurtubi, İbn Kesir, Taberi]
Bu kafaya göre ALLAH yoksullara değil zenginlere vermektedir.
Madem zengin olmuşlardır demek ki ALLAH öyle dilemiş ki zengin olmuşlardır.
ALLAH’ın yoksullara karşı eli bağlı, zenginlere açıktır
onun için nimetlerini -yolsuzluk yapar gibi- alttan alta zenginlere aktarmaktadır..
Bundan dolayıdır ki ALLAH’ın elinin zengine açık yoksula bağlı [cimri] iddiasını ifade için ayette [ğulul/mağlule] tabiri kullanılıyor..
Bu tabir [ĞULUL] Hz. Peygamber’in ganimet mallarını gizlice kendi zimmetine geçirdiği iddiası anlatılırken de kullanılır [AL’İ İMRAN SURESİ 161. AYET]‘te Savaşta elde edilen ve artık kamu malı haline gelen ganimetlerin dağıtımının gecikmesi sonucu, Hz. Peygamber hakkında ACABA GANİMETLERİ ZİMMETİNE Mİ GEÇİRDİ KENDİNE GİZLİCE PAYMI ÇIKARTIYOR NEDEN GANİMETLERİ HALA DAĞITMIYOR türünden şüpheleri izale için bu ayet yani [AL’İ İMRAN SURESİ 161. AYET] indi. Bu vesile ile Kuran’ın en temel ahlâkî ilkelerinden birisi daha vazedildi;
ĞULUL yani GİZLİCE ZİMMETE MAL GEÇİRMEK BÜYÜK BİR SUÇ VE GÜNAHTIR Nitekim daha açıklayıcı bir hadisinde Hz. Peygamber şöyle buyurur:
Yöneticilere verilen hediyeler ğulul [yolsuzluk, emanete hıyanet]‘tir [bknz: Müsned]
Şu halde ayette geçen ĞULUL kelimesi bugün yolsuzluk, hırsızlık, zimmete para geçirme, kamu malını peşkeş çekme, hileli alışveriş, evrakta sahtekârlık, nitelikli dolandırıcılık vs. dediğimiz şeyleri çağrıştırmaktadır. Bugün için YOLSUZLUK dediğimiz şeyin ta kendisidir.
Kur’an’ın kime AŞAĞILIK MAYMUNLAR OLUN , DOMUZA DÖNÜŞTÜRÜLENLER, TAĞUTA TAPANLAR dediği sanırım anlaşılıyor..
Görüldüğü gibi maymunluk, domuzluk ve tağutluk dünya malına dalmak, doymak nedir bilmeyip fazlası gelse yine istemek, günah, saldırganlık, haram yiyicilik ve eli bağlı olmak [cimrilik] ile ilgili ..
Çok ilginç ayette geçen MAYMUN [qırde] Arapça’da KENELENMEK anlamına geliyor..
Bir şeye KENE GİBİ YAPIŞMAK dediğimiz manayı çağrıştırır.
Maymunluk da mala, mülke, paraya, servete KENE GİBİ YAPIŞAN onu bir türlü bırakmayan demek oluyor.
Çok ilginç başka bir şey daha ..
Ayette AŞAĞILIK MAYMUNLAR OLUN denilen kişilere ASIL ONLARIN ELİ BAĞLI ALLAH’IN ELİ AÇIKTIR/GENİŞTİR DİLEDİĞİ ŞEKİLDE İNFAK EDER/VERİR denmesinin maymunla çok ilginç bir bağlantısı daha var..
Bakın nasıl ! ..
Asya’da maymun yakalamak için kullanılan bir çeşit tuzak vardır..
Bir Hindistan cevizi oyulur ve iple bir ağaca veya yerdeki bir kazığa bağlanır..
Hindistan cevizinin altına ince bir yarık açılır ve oradan içine tatlı bir yiyecek konur..
Bu yarık sadece maymunun elini açıkken sokacağı büyüklüktedir..
Yumruk yaptığında elini dışarı çıkaramaz..
Maymun tatlının kokusunu alır, yiyeceği yakalamak için elini içeri sokar..
Ama yiyecek elindeyken elini dışarı çıkarması imkansızdır..
Avcılar geldiğinde maymun çılgına döner ama kaçamaz..
Çünkü elindekini bırakmak istememektir..
Aslında maymunu tutsak eden hiçbir şeyi yoktur..
Onu sadece kendi bağımlılığının gücü tutsak etmiştir..
Yapması gereken tek şey elini açıp yiyeceği bırakmaktır..
Ama iştahı ve açgözlülüğü o kadar güçlüdür ki üç kuruşluk tatlıya sımsıkı sarılmakta, yumruğunu sıkıp [elini bağlayıp] bırakmamaktadır. Yumruğu da yarıktan çıkmamakta ve tuzağa bağlanıp kalmaktadır.
Elini açıp cevizden çekse tuzaktan çıkacak ve özgür olacak ..
Demek ki AŞAĞILIK MAYMUNLAR dünyanın malına mülküne bağlanıp kalanlar oluyor ! ..
Öyle ki bunlar her mala, paraya, servete MAYMUN İŞTAHI ile saldırırlar.
Mülkiyete karşı DOMUZ ŞEHVETİ içindedirler.
Yedikçe yerler, doymak bilmezler.
Zimmete para geçirip kenz yapmaktan [ğull] ve yolsuzluktan [suht] geçinirler.
İhtirasları öyle azgındır ki cumartesi günü dahil hiçbir yasak dinlemezler.
Yasakları şark kurnazlığı içinde kitabına uydururlar.
ALLAH ZENGİN OLDUĞUMUZ İÇİN BİZİ SEVİYOR NİMETLERİNİ ÜZERİMİZDE YANİ KULLARI ÜZERİNDE GÖRMEK İSTİYOR ONUN İÇİN BİZE derler.
ALLAH’ı da kendileri gibi zannederek YOKSUL OLDUĞUNUZA GÖRE DEMEK Kİ ALLAH SİZE VERMİYOR SİZE KARŞI ELİ BAĞLI derler.
Tuzağına düştükleri Hindistan cevizinden [mal mülk hırsından] gönüllerini kurtarıp da ellerini açarak [infak ederek yani ALLAH için vererek] özgür olamazlar.
Böyleleri için ALLAH’ın laneti ve gazabı bütün zamanlar boyunca;
şu gök kubbe varoldukça yankılanıp duracak:
AŞAĞILIK MAYMUNLAR OLUN
* Kaynak belirtmek suretiyle alıntı yapılabilir.
* Yazarın düşüncesi, sitenin genel düşüncesinden farklı olabilir (Düşünce farklılığı zenginliğimizdir).
* Yazının tüm sorumluluğu yazarın şahsına aittir.