Oruç Tutan mı, Yoksa Tutmayan mı Diğerine Saygı Duymalı?
Şimdi buradan bakılınca görülen ne kadar farklı şeyler var aslında. Siz ne görüyorsanız ben de onu görüyor değilim.
Örneğin oruç tutanla, tutmayan aynı şeyleri yaşamıyor. Bir hayat tarzı tutturmuş gidiyor herkes. Görünen o ki kimse kimseye karışmıyor. Herkes dilediğini yapsın. Zaten kaderimiz bu: Dileyebilmek yetisi. Ne dilediğinize bakarak ne olduğunuza yahut ne olmadığınıza bakılacak. Bakacak olan biz insanlar da değiliz üstelik.
Her ramazan ayında oruç tutmak yahut tutmamakla ilgili bir sorun çıkıyor. Birileri bunun olmasını dört gözle bekliyor neredeyse. Yahu bırakın insanlar nasıl istiyorlarsa öyle yapsınlar.
Genelde mesele oruç tutan insanlarla tutmayanlar arasındaymış gibi görünse de ben öyle olduğuna inanmıyorum. Oruç tutanın tutmayana üstünlüğünü biz tartacak değiliz. Kimin oruç tutup tutmadığının çetelesini tutacak olan da biz değiliz.
Yalnız oruç tutmadığım yahut tutamadığım günlerde nasıl davranmam gerektiğine dair kendime baktığım oldu. Ne yapmalıyım, diye sordum kendime. Sahi ne yapmalıyım? Neden oruç tutmadığımı izah etmeye mi çalışmalıyım yoksa kendi halimde mi takılmalıyım? Yahut, benim oruç tutmamdan kime ne mi, demeliyim? Bunu diyemem zira Müslüman olduğumu beyan etmişim öyleyse sorular gelecektir.
Hiç beni tanımayan bir toplulukta nasıl davranmalıyım örneğin. İstanbul’a gittiğimi farz ediyorum. Ne yapacağım? Herkes gibi ortalık yerde hiç ramazan değilmiş gibi mi davranacağım? Herkes öyle davranıyor, biliyorum. Yine biliyorum ki ramazan ayındayız ve oruç tutanlar görünmeseler de aramızdalar. Şöyle ki, oruç tutan görünmez yani oruçlu olduğunu beyan etmeden birinin oruçlu olduğunu anlayamazsınız. Diğer taraftan oruç tutmayan bunu görülebilen bir yerde izhar ediyorsa bu belli olur. Bu dengeyi nasıl kuracağız?
Oruç tutmayanın mı tutanın mı anlayışla karşılanmaya daha çok ihtiyacı var? Her ikisinin de anlayışa ihtiyacı var.
Biri için karşısında yiyip içen bir insanın olması nefsinin istekleri açısından bir sıkıntı olacaksa… Diğeri için de sanki suç işliyormuşcasına köşe bucak beslenme ihtiyacını giderme durumu var.
Buraya kadar sorun yok aslında.
Beslenme ihtiyacından öteye geçildiğinde belki göze batar bir durum oluşuyor diyeceksiniz. Sigara içen veya bu sıcakta sürekli su içme ihtiyacı olan birisi için düşünün. Gerçi artık sigara içen insanlar için kapalı alanlar yasaklandı ve artık sigara içen insanlar ikinci sınıf insan olarak görülüyor. Kendime bakarak söylersem evet, sigara içmek diğer insanlardan eksikli olmaktır. En azından sağlığımızı eksiltiyoruz. Ne yapmalı? Nasıl yapmalı da oruç tutanla tutmayan veya tutamayan karşılıklı dengeyi kurabilmeli?
Oruç tutanlar açısından, tutmayanları saygısız olarak addedenler için şöyle bir ikilem ortaya çıkıyor: Niçin bu insanların namazına, zekatına, haccına da müdahale etmiyorsunuz? Pek çok insan namaz da kılmıyor. Müdahale etmek yahut diş bilemek ibadet edenler için bir hak mıdır? Bırakın insanlar diledikleri gibi oruçsuz olduklarını ilan edebilsinler. Bundan niçin incinelim, gocunalım? İyiliği emredip kötülükten sakındırma meselesinde hangi şeyi düzgün yaptık da buna gözümüzü diktik? Bu meseleyi niçin göze batar hale sokuyoruz?
Sahiden anlamaya çalışıyorum. Yoksa ben de rahatsız oluyorum karşımda buz gibi su içilmesinden. Nihayetinde insanız ve canımız çekiyor. İşin sırrı burada değil mi? Ben cennette miyim ki her şeyin benim istediğim gibi olması için uğraşıyorum? O da değil, sadece oruç konusunda böyle haybeye uğraşıyorum. Kendime bakıyorum birkaç ibadetimi yerine getirebiliyorum diye başka bir şeye mi dönüştüm ya da ayrıcalık sahibi mi oldum? Elbette değil. Hiçbir zorlukla karşılaşmadan cennet gibi ortamda bu orucu tutacaksınız diye bir emir de duymadım. Oruç tutmayanlara katlanabilirim o zaman, hatta mecburum. Onlar da bize katlanıyorlar belki nereden biliyorsunuz?
İşin diğer tarafına da bakalım…
Sadece oruçlular mı oruçsuzlara baskı yapıyor? Yok, değil. Bile isteye yüzüme duman üflemiyor ve ısrarla benim de su içmemi istemiyorsa sorun yok. Yoksa işim varsa o kişiyle onun yemek masasında bile görüşüp konuşurum. Ha, diyeceksiniz eskiden Ermeni çocukları bile elinde yiyecekle sokağa salınmazmış… Ne yapalım peki o insanları nasıl diriltelim? Ve o insanların saygı duyduğu Müslüman profilini nereden inşa etmeye başlayalım? İşte düğüm burada, buradan çözmeye başlayalım.
Mustafa Uysal
* Kaynak belirtmek suretiyle alıntı yapılabilir.
* Yazarın düşüncesi, sitenin genel düşüncesinden farklı olabilir (Düşünce farklılığı zenginliğimizdir).
* Yazının tüm sorumluluğu yazarın şahsına aittir.