Sünnet, sözcüğün etimolojisinin de ifade ettiği gibi “orijinal, özgün, sürekli, doğru, işlek, güvenli yol” anlamına gelir.*1 Sünnet, genellikle “fiilî olana” verilen isimdir. Bir hareketin sünnet adını alabilmesi için şu vasıfları taşıması gerekir: 1. Orijinallik, 2. Süreklilik, 3. Şuurluluk, 4. Olumluluk, 5. Örneklik, 6. Doğruluk, 7. Mutedillik, 8. Kuralsallık. (*2)
Bu lügavî tahlilden sonra, sünnetin şer’î anlamını tespit daha kolay olacaktır. Fakat mevcut sayısız tanıma bir tanım daha ilave etmek yerine, sözün özünü temsil ettiği için Şatıbi’nin tanımını nakletmeyi uygun buluyoruz. Şatıbi’ye göre “Sünnet, Kur’an’ın beyanıdır” (*3) Bunun iki anlamı vardır:
1- Sünneti Kur’an’la eşitlemekten sakınmak: Sünneti Kur’an’a eşit saymanın tehlikesi, sünneti tamamen dışlamanın tehlikesinden daha az değildir.
2- Rasulullah’ın ortaya koyduğu her eylemin sünnet olmadığı: Zaten bunun tersini iddia etmek, akla da nakle de aykırı olacaktır. Çünkü, Hz. Peygamber yaşadığı için yaşamayı, uyuduğu için uyumayı, yiyip içtiği için yiyip içmeyi, güldüğü için gülmeyi, ağladığı için ağlamayı, kan aldırdığı için kan aldırmayı, ateşli hastalık geçirdiği için ateşli hastalık geçirmeyi hiç kimse mücerret olarak sünnet kapsamında değerlendirmemiştir. Yukarıdaki tanım, aslında Kur’an’ın zımni tanımıdır ve bu tanımın gerçekleştirmek istediği amaç, yine Kur’an tarafından vurgulanan Hz. Peygamber’in örneklik misyonu gereğidir.
Hz. Peygamber’in, gerçekte sünnet olarak değerlendirilmemesi gereken birçok eylem ve davranışına “sünnet” damgasının vurulması yeni bir şey değildir. Bir anlama problemi olan bu tavır, daha ilk kuşakla birlikte başlamıştır. Hz. Peygamber’in bu tür yanlış anlamalara anında müdahale ettiğini görüyoruz. Şu örnekte olduğu gibi:
“Her kim kurban keserse üç günden fazla elinde tutmasın.” *4 Bir yıl sonraki kurban bayramında bazı kimseler Hz. Peygamber’e gelerek “Ya Rasulallah, insanlar daha önceleri kestikleri kurbandan yararlanabiliyorlardı, yağını eritip derisinden su tulumu yapıyorlardı.” deyince, “Şimdi ne olmuş, insanları bu yıl bundan alıkoyacak bir şey mi var?” diye sorması üzerine, kendisine bir yıl önceki yasağı hatırlatılmış, o da şöyle buyurmuştur: “İnsanlar geçen yıl sıkıntıdaydı, kurban etlerinin herkese ulaşması için böyle bir yasak getirdim.” *5
Yine bir seferinde cemaatle namaz kılarken, Rasulullah Cebrail tarafından ayakkabısına pislik bulaştığı haberini alarak ayakkabısını çıkarmış, bunun üzerine cemaat de aynısını yapmıştı. Namazdan sonra Rasulullah, kendi gerekçesini açıklayarak, kendisinin maksatlı olarak yaptığı bir davranışın başkalarınca maksadı bilinmeden, sırf kendisi yaptı diye taklit edilmesine karşı çıkmıştı. *6
DİPNOTLAR:
1. a.g.e. ilgili madde. Krş. Firuzâbâdî, Kamus ve İbn Faris, Mekayis.
2. Bkz. Mehmet Görmez, Sünnet ve Hadisin Anlaşılması ve Yorumlanmasında “Metodoloji Sorunu, s. 222-224.”
3. el-Muvafakat 3/353
4. Buhari, Edahi 76.16, 5/2115; Müslim, Edahi 35.5, 3/1563
5. Müslim, Edahi 35.5, 3/1563.
6. Ebu Davud, Salat, 90, 1/175.
Mustafa İslamoğlu | Üç Muhammet Sf. 235-237
* Kaynak belirtmek suretiyle alıntı yapılabilir.
* Yazarın düşüncesi, sitenin genel düşüncesinden farklı olabilir (Düşünce farklılığı zenginliğimizdir).
* Yazının tüm sorumluluğu yazarın şahsına aittir.