FADDALNA kelimesi, Türkçe meallerde genellikle “ÜSTÜN KILDIK” şeklinde tercüme ediliyor. ALLAH-U TEALA birçok ayette İsrailoğulları’nın “faddal” kılındığını ifade etmiştir. Buradaki ifade üstün kılınmak mıdır ?
Bu ayetler de Türkçe meallerde genellikle “İsrailoğulları’nı üstün kıldık” diye tercüme edilmiş. İsrailoğulları’nın bugün de üstün olduklarını içlerine sindiremeyenlerin veya “Madem ki İsrailoğulları üstündü, o zaman yeni peygamberler, dolayısıyla Hz.Muhammed’in peygamberliğinin ve Kur’an’ın gelmesinin ne anlamı var ?” sorusuna muhatab olmamak için, metinde olmadığı halde “bir zamanlar” ifadesi eklenmiştir.
Gördüğünüz gibi bir yanlış ifade insanoğluna kaç tane yanlış yaptırıyor. Şimdi ilgili ayetlerden örneklere bakalım :
“Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimetimi ve sizi alemlerden FARKLI KILDIĞIMI hatırlayın.” BAKARA 47
“……Kendilerini temiz rızıklardan rızıklandırmıştık ve alemlerin üstüne geçirmiştik.” CASİYE 16
” Ey İsrailoğulları ! Size verdiğim nimetimi ve sizi alemlerden farklı kıldığımı hatırlayın.” BAKARA 122
“…..ALLAH sizi alemlerden farklı kılmış iken, ben size O’ndan başka ilah mı arayayım ! dedi.”ARAF 138-140
Bu ayetlerde ve benzeri ayetlerde ALLAH, İsrailoğulları’na vahiy ve başka nimetler de vererek, onları Firavun zulmünden kurtardığını ifade etmekte, dolayısıyla onlara bu nimetleri hatırlatmaktadır. İsrailoğulları’nın farklı kılınması (üstün değil) onlara verilen bu nimetler sayesindedir.
BU NİMETLERİN VERİLMESİ BİR AYRICALIK, BİR KAYIRMA DEĞİLDİR !
Bir yerde bir ayrıcalık varsa bir kayırma ve özel muamele söz konusu olur. Bu ayetlere sadece Musa ve kavmine ait olacak, bu nimetlerden başka topluluklar yararlanamayacak ; BU OLACAK ŞEY DEĞİLDİR.
Nitekim Musa peygamber, aynı ayetleri/vahyi Firavun ve toplumuna da götürmüştür.
Onlar ta işin başında bu ayetleri yalanlamışlar ve kabul etmemiştiler. Ayrıca ALLAH’ın nimet/vahiy göndermediği toplum mu var ki, biri diğerine üstün olsun. BU BİR ÜSLUP MESELESİ VE BİR İFADE BİÇİMİDİR. Aynen, Fil ve Kureyş Suresinde olduğu gibi.
Yani verilen nimetlerin hatırlatılmasıdır. Bu anlamda ALLAH, her topluma kendisini hatırlatacak nimetler sunmuştur. Bu nimetler onlara yapılan ayrıcalığı değil, ALLAH’ın tüm insanlar için geçerli olan GENEL SÜNNETİNİ ifade etmektedir. Bu anlamda bir üstünlükten değil ancak bir farklılıktan, farklı donanımdan söz edilebilir.
Bu bağlamda insanlarla ilgili olarak İsra Suresinin 21. ayetinde ;
“Bak ! Bir kısmını diğerinden nasıl ayırmışız/farklı kılmışız………”
Kelimenin “faddale” şeklindeki kullanımlarında ise “sahip olunan, mal, mülk, imkan gibi farklı şey” anlamında kullanılıyor. Nisa Suresi’nin 32. ayeti buna güzel bir örnektir. Erkeklerin üstünlüğüne delil olarak aktarılan ayette de aynı kullanımın bulunduğunu ifade edelim.
“Bir de ALLAH’ın bazınıza diğerinden fazla verdiği şeyleri (ma FADDALE Allahu bihi ba’dukum ala ba’din) istemeyin. Erkeklere çalışmalarından bir pay, kadınlara da çalışmalarından bir pay vardır…….”
(Ayrıca bkz : 16/71, 4/95)
Kur’an’ın anlatımında insanlar arasındaki en büyük farklılık(üstünlük) şu ayetle dile gelmiştir ;
“Ey insanlar! Muhakkak ki Biz, sizi bir erkek ve bir kadından yarattık. Ve sizi milletler ve kabileler kıldık ki, birbirinizle tanışasınız(tanıyasınız). Muhakkak ki ALLAH’ın indinde EN ÇOK KERİM OLANINIZ (ikram olunanınız, en şerefli olanınız), (ırk ya da soy olarak değil) EN ÇOK TAKVA SAHİBİ OLANINIZDIR. Muhakkak ki Allah, en iyi bilen ve haberdar olandır.”
HUCURAT SURESİ 13
Yine bu bağlamda rasullerin bazısının bazısından üstün/farklı olması durumu da budur.
“…….O’na İshak ve Yakub’u ihsan ettik ve her birini hidayete erdirdik. Nuh’u da daha önce hidayete erdirmiştik, O’nun soyundan Davud’u, Süleyman’ı, Eyyub’u, Yusuf’u, Musa’yı, Harun’u da…İşte iyi işler yapanları böyle mükafatlandırırız. Zekeriyya’yı, Yahya’yı, İsa’yı ve İlyas’ı da… Hepsi iyilerdendir. İsmail’i Elyesa’yı, Yunus’u ve Lut’u da…(FADDALNA ale’l-alemin) alemlere faddal/farklı kıldı………(ENAM 83-87)
Enam Suresinin bu ayetleri neredeyse, Kur’an’da adı geçen bütün peygamberler sayılarak, alemlere “FADDAL” oldukları ifade edilmiştir. Ayrıca Nisa 162-167. ayetleri de aynı şeyleri ifade etmektedir.
Geleneksel kültürde, rasul, kendisine kitap verilen ve bir şeriat getiren;
Nebi ise kendisine kitap ve şeriat verilmeyen peygamber anlamında kullanılmıştır.
Bu tanımlamanın Kur’an’i bir dayanağı olmadığı gibi, Harun dahil, kendisine ilahi metin anlamında kitap verilmeyen birçok peygamber HEM RASUL OLARAK HEM DE NEBİ OLARAK isimlendirilmiştir. Kur’an’da, rasul ve nebi arasında böyle bir ayırım yoktur.
Bu bağlamda yanlış anlamalara yol açan bir konuda peygamberlerin birbirine üstünlüğü meselesidir. Geleneksel kültür içinde bu konular iç içe girmiş durumda dile getirilmektedir.
“Peygamberler arasında alt-üst ilişkisi var ve bu nedenle, ALLAH, rasulleri ile bu alt-üst ilişkisine göre konuşmaktadır. Bizim peygamberimiz Hz.Muhammed ise bu alt-üst ilişkisinin en tepe noktasında bulunduğu için ALLAH onunla bütün vahiy şekilleri ile konuşmuştur” denilmektedir.
Mesela konumuzla alakalı “DERECAT” kelimeside , günlük Türkçe’de kullanılan “derece”, “kademe” anlamında kullanılmamaktadır.
İlgili kelime, Kur’an’da ancak çok dolaylı bir şekilde böyle bir anlam çağrıştırsa da, bir bütünlük içerisinde ele aldığımızda “KONUM, DURUM” anlamlarında kullanıldığı ; genelde nötr bir anlama sahipken cümle içinde durumu ve birlikte kullanıldığı kelimelere göre onlarla uyumlu olarak yeni anlamlar kazanır.
“O sizi yeryüzünün halifeleri kıldı ve size verdikleriyle sizi denemek için kiminizi kiminize göre DERECAT ile fevkine çıkarır. Şüphesiz senin Rabbin, sonuçlandırması pek çabuk olandır ve şüphesiz O, bağışlayandır, esirgeyendir.” ENAM SURESİ 165
Bu ayette, yeryüzünde halife kılınan kullar arasında bir alt-üst ilişkisinden değil, yani bazılarının diğerlerinden daha değerli ve kıymetli olduğu anlamında değil; FARKLI KONUMLARDA, FARKLI DURUMLARDA bulunduklarından, bu durumlara göre, yani, bu insanların rızk karşısındaki konumlarına göre imtihan olacakları ifade edilmektedir.
“Bak ! Bir kısmını diğerinden nasıl ayırmışız/farklı kılmışız ve elbette ahiret KONUMU (deracat) olarak daha büyük, hem de içinde barındırdıkları açısından da daha büyüktür” İSRA SURESİ 21
Bu ayette DERACAT kelimesi, ahiretin konumunu, durumunu anlatan bir ifade olarak kullanılıyor. Burada bir üstünlükten çok, cennet ve cehennemi de ifade edecek şekilde mevcut durumu anlatılıyor. Bir dünya ve ahiret karşılaştırması yapılarak, dünyanın ahiret karşısındaki konumu ortaya konuyor.
Konuya bu boyuttan baktığımızda “üstün kılmak olarak çevrilen” aşağıda vereceğimiz İsra Suresi’nin 55. ayetinin önce geleneksel çevirisini verip, sonra Kur’an’ın bağlamına daha uygun olarak gördüğümüz meallendirmeyi vereceğiz. Önce,örnek olarak Diyanet Meali’nden ;
“Hem Rabbin göklerde ve yerde kim varsa daha iyi bilir. Andolsun, peygamberlerin bir kısmını bir kısmına üstün kıldık(faddalnâ). Dâvûd’a da Zebûr’u verdik.”
Faddalna’nın Kur’an’la bütünlük arz eden çevirisi ile şöyle olmalıdır ;
“Hem Rabbin göklerde ve yerde kim varsa daha iyi bilir. Andolsun , peygamberlerin bir kısmını bir kısmından farklı kıldık (birinde olup diğerinde olmayan meziyetler verdik). Davud’a da Zebur’u verdik.”
Peygamberler arasında ast-üst ilişki kurulmamasına yönelik iki ayet verirsek ;
“Allah’a ve peygamberlerine iman edenler ve onlardan hiçbirini diğerlerinden ayırmayanlara gelince, işte onlara Allah mükâfatlarını verecektir. Allah, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.” NİSA SURESİ 152
“Peygamber, Rabbinden kendisine indirilene iman etti, mü’minler de (iman ettiler). Her biri; Allah’a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine iman ettiler ve şöyle dediler: “Onun peygamberlerinden HİÇBİRİNİ (DİĞERİNDEN) AYIRT ETMEYİZ.” Şöyle de dediler: “İşittik ve itaat ettik. Ey Rabbimiz! Senden bağışlama dileriz. Sonunda dönüş yalnız sanadır.”
BAKARA SURESİ 285
Vahiyle alakalı şu ufak notuda düşmek isteriz;
Kur’an’da vahyi tanımlamak için farklı ifade biçimlerinin kullanılmış olması, birbirinden farklı birçok vahiy türü olduğunu anlatmak için değil, vahiy olgusunu tekrar tekrar izah etmek içindir.
Konunun gayb olması, dolaylı bir anlatım kullanılmasını zorunlu kılmış, bu nedenle farklı ifade biçimleri kullanılmıştır. Farklı ifade biçimleri, insanın algılama sahası dışından gelen ve o şekilde gerçekleşen bir olguyu, insani bir duruma indirmekle ve onu daha iyi anlatmakla ilgilidir. Çünkü gayb alanına ait bir konu, ancak benzetmeli bir anlatımla dile getirilebilir.
Herşeyin en doğrusunu ALLAH bilmektedir !
* Kaynak belirtmek suretiyle alıntı yapılabilir.
* Yazarın düşüncesi, sitenin genel düşüncesinden farklı olabilir (Düşünce farklılığı zenginliğimizdir).
* Yazının tüm sorumluluğu yazarın şahsına aittir.