YAZILAR

Batınilik her ne kadar bu gün İslam ile bütünleşmiş olarak görünse de…

Batınilik her ne kadar bu gün İslam ile bütünleşmiş olarak görünse de, İslam’dan daha önce ortaya çıkmış bir inançtır, bir okuldur, bir ekoldür. İslam geldikten sonra uygun zemin bulunca kendisini tekrarlamış ve İslam çerçevesi içerisinde faaliyetlerini sürdürmüştür.

Çoğu zaman da tasavvuf ile karıştırılır. Her ne kadar benzer yönleri olsa da aynı değillerdir. Fakat İslam üzerinden kendisini tekrarlaması tasavvuf sayesinde olmuş.

Hatta öyle ki uzunca bir süre Müslümanlar batıniliği farklı bir din olarak da görmüşler. Yazının devamında bu konuya tekrardan değinilecektir.

Tanım olarak baktığımız zaman

BATIN: bir şeyin içi, ortası, bilinmeyen yüzü, içyüzü.

BÂTINİLİK: Bâtınîlik ya da Bâtın’îyye; İslamda Kur’an ayetlerinin görünür anlamlarının dışında, daha derinde gerçek anlamları bulunduğu inancına ve ayetleri buna göre yorumlayan akıma Bâtınîlik, bu düşünceyi benimseyen kişiye de Bâtınî denir.

Bâtıniler, her zâhirin bir bâtını olduğu ve Kur’an’daki her âyetin de gizli bir yorumu bulunduğunu ileri sürerek bunun da, ancak Tanrı ile aralarında gizli bir sır ve özel bir bağ bulunan mâsumların bildiğine inanırlar…

Ortaya çıkışına baktığımız zaman,

  • Bâtıni kaynaklara göre Bâtınîlik, altıncı imam; Câ’fer-i Sâdık zamanından başlamak üzere temelleri atılmış, ilkeleri belirlenmiş ve oğlu İsmail ile uygulamaya konulmuş bir ekol olarak görülmektedir.
  • Ehl-i sünnet ve Mutezileye göre ise Bâtınîlik, Sabiîlik ve Mecûsilik gibi eski İran ve Hint kültürleriyle, eski Yunan’dan, Hıristiyan ve Yahudilikten esinlenerek İslâm’ı parçalama gayret ve arzusu ile oluşturulmuş uydurma bir dindir.
  • Son dönemlerde konuyla ilgilenen araştırmacılara göre de Bâtınîlik, kaynağı Yeni Eflâtunculuk ve Yeni Pisagorculuk gibi felsefi akımlara dayanan bir felsefî akım olarak görülmektedir.

Bâtınîliğin başlıca görüşleri nedir diye baktığımızda,

  • Metotsuz Yorum (Te’vil): Bâtınîlerde yorumun sınırı ve ölçüsü yoktur. Dozaj tamamen kaçırılmış bir te’vil anlayışının egemen olduğu görülmektedir. Ancak maksat malum olduğundan dolayı bütün yorumlar aynı noktaya çıkmaktadır. Yani tefsir adı altında Kuranın tahrifi söz konusu…

Buna birkaç örnek verecek olursak

  • Batıni Şiilere göre bakara süresi 67-73 ayetlerinde bahsedilen inek kesiminden kasıt hz. Aişedir !!!
  • Yasak kılınan içki ve kumarın Ebu Bekir ve Ömer olduğunu söylemişler.
  • اِنَّا كُلَّ شَيْءٍ خَلَقْنَاهُ بِقَدَرٍ Şüphesiz biz, her şeyi bir ölçüye göre yarattık ayetini  ِنَّا كُلَّ شَيْءٍ biz her şeyiz/Her şey Allah’tır, diye çevirebiliyorlar.

Yani Batınilikte ayetlerin nüzul sebebinin hiçbir önemi yoktur. İstediği ayeti istediği şey için kullanabiliyorlar.

Yine derler ki;

Zahir kabuktur, batın özdür, hakikat ise gizlidir.

Onun için Batınilik şifreci ve sırcıdır. Hakikat bilgisi gizlidir. Onu herkes anlayamaz derler. Ve onun için bilgi herkese açıklanmaz derler.
Bu durum Hakikati tekelleştirmektir. Bu da onların seçkinci olduğunu gösterir.

Oysa İslam’da böyle bir durum söz konusu olamaz.

  • “İnsanlar için haccı ilan et! Yaya olarak veya uzak yollardan gelen yorgun develer üzerinde sana gelsinler.” hac 27

Ayetinden de anlaşılacağı gibi ayırım yapılamaz.

  • الٓرٰ۠ كِتَابٌ اُحْكِمَتْ اٰيَاتُهُ ثُمَّ فُصِّلَتْ مِنْ لَدُنْ حَك۪يمٍ خَب۪يرٍۙ
    Elif, lâm, râ. Bu, hikmet sahibi ve her şeyden haberdar olan Allah tarafından âyetleri önce sağlam kılınmış, sonra da detaylandırılıp açıklanmış bir kitaptır. Hud 1.
  • كِتَابٌ فُصِّلَتْ اٰيَاتُهُ قُرْاٰنًا عَرَبِيًّا لِقَوْمٍ يَعْلَمُونَۙ Fussilet 3
    Bilen bir topluluk için, Arapça bir Kuran olarak ayetleri açıklanmış bir kitaptır.
  • وَكَذٰلِكَ اَنْزَلْنَاهُ اٰيَاتٍ بَيِّنَاتٍۙ وَاَنَّ اللّٰهَ يَهْد۪ي مَنْ يُر۪يدُ
    İşte böyle biz, Kur’ân’ı apaçık âyetler halinde indirdik. Şüphesiz Allah dileyeni doğru yola iletir. Hac 16.
  • ثُمَّ اِنَّ عَلَيْنَا بَيَانَهُۜ  Sonra onu açıklamak da yalnız bize düşer. Kıyame 19

Yukarıdaki ayet örneklerinden de anlaşılacağı gibi Kuran açık ve anlaşılır bir kitaptır.

Kuranı birilerinin insafına bıraktığınız zaman ortaya çok yanlışlıklar çıkar. Örnek verecek olursak,

  • انَّ اللّٰهَ يَأْمُرُ بِالْعَدْلِ وَالْاِحْسَانِ وَا۪يتَٓائِ ذِي الْقُرْبٰى وَيَنْهٰى عَنِ الْفَحْشَٓاءِ وَالْمُنْكَرِ وَالْبَغْيِۚ يَعِظُكُمْ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ  
    Muhakkak ki Allah, adaleti, iyiliği, akrabaya yardım etmeyi emreder, çirkin işleri, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.

Ayetini saptırarak;

  • İhsan, fatımadır
    Kurba, hasan-hüseyindir
    Fahşa, Ebu Bekirdir
    Münker, Ömerdir

Demişler ve ayeti

  • Muhakkak ki Allah, adaleti, Fatıma’ya,  Hasan ve Hüseyin’e yardım etmeyi emreder, Ebubekir ve Ömer’den sizi men eder. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.

 Şeklinde çevirmişler. Bu hakikate saldırıdan başka bir şey olamaz…

Yine Kuranda Namaz yoktur Salat vardır diyerek maide suresinin 6. Ayetini

“Ey iman etmiş kişiler! 
Salâta [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olma kurumlarına] doğru kalktığınız/toplum içine çıktığınız zaman, hemen yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayın. Başlarınızı ve iki topuğa kadar ayaklarınızı el ile silin. Ve eğer cünüp/aşırı şehvet nedeniyle aklınız başında olmayacak durumda iseniz temizlik üstüne temizlik yapın [cinsel ilişkiye girin, orgazm olun ve yıkanın]. Ve eğer hasta iseniz yahut yolculukta iseniz yahut sizden birisi tuvaletten gelmişse yahut kadınlarla temaslaştıysanız/cinsel ilişkiye girdiyseniz, sonra da su bulamamışsanız, hemen temiz bir toprağa yönelin. Sonra da temiz topraktan yüzlerinizi ve ellerinizi el ile silin. Allah size herhangi bir güçlük çıkarmak istemez, fakat sizi temizlemek ve kendinize verilen nimetlerin karşılığını ödemeniz için üzerinizdeki nimetini tamamlamak ister.” (h. Yılmaz)

Şeklinde çevirmek zulümden başka bir şey değildir.

Diğer aşırılıklarına baktığımız zaman

  • Peygamberler ve özellikle de imamlar hakkında aşırı inanç beslemeleri (gulüvv):
    Bâtınî düşünce içerisinde, Peygamberle ilgili inançlarda bir aşırılık söz konusudur. Peygamber, yaratılış nazariyesi kapsamında akl-ı küll’dür. İnsanlara Tanrı’dan aldıkları buyrukların zâhirini açıklamıştır, mucizeleri gerçek değildir.
  • Peygamberler, esasında Bâtınîliği hazırlayan unsurlardır. Tanrı akl-ı kül’e mukabil nefs-i kül’ü yaratmıştır. Nefs-i kül ise her devirde gerçek söz sahibi olan imamdır. İmam, mâsumdur, günahsızdır. Peygamberin şeriatı üzerine gelir ve yedi nesilde bir devr eder. Peygamber nâtıktır, konuşandır; imam ise sâmittir, susandır. İmam kendini gizlemiştir. Her nâtıkın bir sâmiti olduğundan dolayı her peygamberin bir imamı bulunmaktadır. Hz. Musa’nın imamı Hârun, Hz.Muhammed’in imamı Ali’dir, hz. İbrahimin imamı da İsmaildir.

(Akl-ı küll, tasavvuf düşüncesinde, kendisini yaratanı kavramayı başarmış olan akıldır ama yaradan olamamıştır…! Yani öze vakıf olamamıştır.
Nefsi küll, kâinatı oluşturan cevher…)

Diyerek Allah’ın seçtiği Nebilerini küçümserler.

Hulûl ve ittihad:

  • Bâtınî itikadın temel özelliklerinden birisi olup  bütün fırkalarda müşterektir.  Hulul, Tanrı’nın bir bedene girmesidir. Bâtınî açıdan hulûl, Tanrı’nın imamın bedenine girmesi ve kâinatı bu şekilde sevk ve idare etmesidir.
  • İttihad ise iki şeyin birbirine girmesidir. Yani Tanrı’nın imamın bedenine girmesi, imamın da Tanrı’nın varlığında erimesi, ulûhileşmesi, imamın tanrılaşmasıdır.
  • İlk olarak yazılı kaynaklarda ALLAH ETE KEMİĞE BÜRÜNDÜ İSA DİYE GÖRÜNDÜ olarak kayda geçmiş. (bazı kaynaklarda da Tanrı vişnu, şiva vs. diye göründü olarak geçmekte.)
  • Reankarnaston:
  • Bâtınîlerin bir kısmında reankarnasyon inancı olduğundan ahiret inancı yoktur. Bâtınî anlayışta ölümle birlikte ceset çürür ve toprağa karışarak tekrar döner. Ruh ise kişinin durumuna göre ya başka bir kişinin bedenine, ya da bazı hayvanların bedenlerine girer.

Yunus’un bir şiiri ile devam edecek olursak;

Ete kemiğe büründüm… Yunus diye göründüm.
Sıyırın eti kemiği, işte onun sesi, işte onun kendisi.

Ol kadiri kün feye kün, lutfedici sübhan benem.
Kesmeden rızkı veren cümlelere sultan benem.
Nutfeden Âdem yaradan, yumurtadan kuş türeten.
Kudret dilini söyleten, zikreyleten sübhan benem.
 
Hem batinem hem zahirem, hem evvelem hem ahirem.
Bu cümlesini yaratıp tertib eden Yezdan benem.
Yoktur anda tercüman, andaki iş bana ayan..
Bin bir adı vardır bir adı da Yunus, ol sahibi Kur’an benem.

(Yunus Emre; Kültür Bakanlığı, 1275 Kültür eserleri 161, sayfa 361)

Demiş fakat biz hadid suresiin 3. Ayetinden biliyoruz ki bu özellikler Allah’ın esmasıdır.

  • هُوَ الْاَوَّلُ وَالْاٰخِرُ وَالظَّاهِرُ وَالْبَاطِنُۚ وَهُوَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يمٌ
    O (aynı anda) el-Evvel ve el-Âhir’dir; ez-Zâhir ve el-Bâtın’dır; ve O her şeyi en iyi bilendir hadid 3

Yani görüyoruz ki Batınilik sadece İran sınırları içerisinde kalmamış, bu topraklara da uğramış.

Aynı durum Bayezid’i bestami, İbnul Arabi, Hallacı Mansur’larda da göze çarpıyor.

BAYEZİD-İ BİSTAMİ

  • Sultanul arifin lakaplı Bayezid-i bistami zerdüşt bir alimin torunudur. Hocası ebu ali es-Sindi isimli bir hindistanlıdır. 
  • Bayezide göre ‘ben ve Hak’ ayrımı tapmak tevhide aykırıdır. Hak onun dili ile konuşmaktadır.
  • Bayezidliğimden çıktım gördüm ki aşık, maşuk ve aşk birmiş…
  • Musa Allahı görmek istedi. Ben ise Allah’ı görmeyi değil, Allah beni görmeyi irade buyurdu.
  • Cehennem dediğin nedir ki, hırkamın ucuyla söndürürüm.
  • Öyle bir denize daldım ki, peygamberler onun sahilinde kaldı.
  • Siz ilminizi falancalardan, filancalardan aldınız ben ise Allahtan aldım. 

HALLAC-I MANSUR

  • Hallac bir Mecusi torunudur.Uzun bir Hindistan seferi olmuş.
  • Allahın ‘ilah ve insan tabiatlı’ olduğunu ortaya atmış.
  • İslam’a Enkarnasyon inancını sokan ilk kişidir.
  • Allah Ademi yaratmadan önce kendi zatına aşıktı. Bu yüzden kendinde kendisi için tecelli etti ve kendisine duyduğu aşkı zahiri olarak görmek istedi ve bundan dolayı isim ve sıfatlarını toptan ve mükemmel bir şekilde yansıtan Ademi yarattı.
  • Hallaca göre iblis en büyük muvahhittir.
  • Nuru Muhammedi düşüncesinin fikir babasıdır.
  • Hallacın ölümü Enel Hak demesinden değil, Karmatiler için ajanlık yapma sebebiyle öldürülmüş.

MUHYİDDİN İBNÜ’L-ARABİ

  • Vahdet-i vücut iddiası ile nam salmıştır.
  • Ledünni ilim ile velilerin gaybı bildiğini söyler. Mutlak gayba ulaştığını idda eder
  • Cehennem fani olup, oradakiler, uyuz köpeğin kaşınırken aldığı zefk gibi yanakken zevf alacaklar..
  • Firavun iman ehlidir.
  • Velilerin ismet sıfatı vardır.
  • Mekke müşriklerinin puta tapması yanlış değildir. Onlar öze vakıf olmuşlar.
  • Allah ile vasıtasız görüştüğünü söyler.
  • Âdem çamur ile su arasında iken kendisinin var olduğunu söylüyor.
  • Nübüvvet hakikatin zahiridir, velayet ise nübüvetin batınıdır der.

Bunlara karşı Kur’an ise

De ki: “Göklerde ve yerde Allah’tan başka kimse gaybı bilmez. Neml 65

İnkar edenler için elbette çetin bir azap vardır. İman edip iyi işler yapanlara da af ve büyük bir ödül vardır. Fatır 7

Firavun’a git! Çünkü o çok azdı. Naziat 17

Dedi ki: ‘O halde, Allah’ı bırakıp da sizlere yararı olmayan ve zararı dokunmayan şeylere mi tapıyorsunuz?‘ enbiya 66

Allah bir insanla ancak vahiy yoluyla veya perde arkasından konuşur, yahut bir elçi gönderip izniyle ona dilediğini vahyeder. O yücedir, hakîmdir. Şura 51. Der.

Benimsedikleri bir diğer inançta İbâhiliktir.

  • Her şeyi mübah sayma anlayışıdır. Bâtınîlere göre, dinin bâtınına sahip olan kişiden dinin zâhiri yönü düşer. Bu bakımdan dinin görünürdeki ibadet ve taatlarına uymanın bir anlamı ve önemi bulunmamaktadır. Esasında bâtınî davetin özünde var olan anlayışlardan biriside budur.

Ne yapsın ki adam cağız, kime ibadet edecek, kendine mi?

Oysa rabbimiz

  • وَجَعَلَن۪ي مُبَارَكاً اَيْنَ مَا كُنْتُۖ وَاَوْصَان۪ي بِالصَّلٰوةِ وَالزَّكٰوةِ مَا دُمْتُ حَياًّۖ
    «Nerede olursam olayım, O beni mübarek kıldı; yaşadığım sürece bana namazı ve zekâtı emretti.» (Meryem 31) der.

İslam’dan kopardığı diğer guruplar:

  • Ezidilik: şeytana tapanlar. Onu melek tavus olarak tasvir ederler.

Asıl sapma Adi B. Musafir ile oluyor. Bu şahıs tasavvuf ehli bir kişi ve  Abdulkadir Geylani’nin övdüğü kişi. Sonradan müritleri ile  birlikte şeytanı tavusu ekber kabul ederek ona tapar oldular..

  • Sihlik: kurucusu baba Nanak. Hindistan’da yaşayan bir topluluk. Nanak hacca giden büyük tasavvuf şeyhlerinden biridir. Şuan Hindistan’da Müslümanlara en büyük zulmü yapan zümre bunlar.
  • Kadiyaniler: Ahmet Kadıyani tarafından tarafından kurulmuş. Önce mehdiliğini ilan ediyor sonra sırasıyla mesih, peygamber ve en son ben ilahım diyor.
  • Şii dürziler: Lübnan ve Suriye’de yaşıyorlar. Müslümanlara karşı Hristiyanlarla iş birliği yapıyorlar. Kaim b. Emrillahı ilah kabul ediyorlar.
  • Bahailik: Merkezi Filistin’in Hayfa kentidir. İran’da Mirza Hüseyin Ali (ö. 1309/1892) tarafından kurulan ve görüşleri itibariyle İslâm kültürüne dayanmakla beraber İslâm dairesinden çıkmış bulunan bir mezhep.
  • Karmatiler: Karmatîlik, Şiîliğin İsmâilîyye mezhebinin Fâtımîler’in imâmlığını kabul etmeyen ve “Yediciler” olarak da bilinen koluna ait olan köktendinci bir mezhep…

İslam’da Batıniliğin yer bulmasının sebeplerine baktığımız zaman, göze çarpan ilk şey,

  • Aklın yerine Zannı koymalarıdır. Oysa Aklın olmadığı yerde dinden söz edilemez. Ve Zan olan dan din-hakikat olmaz.

Oysa Kur’an türevleri ile birlikte yaklaşık 700 yerde akla vurgu yapar.

Kur’an’dan uzaklaşmanın doğurduğu bir diğer sorun ise İBADET – UBUDİYET alanında oldu.

Aklın ve Kur’an’ın devreden çıkarıldığı yerde, Kur’an’ın emrettiği ibadetlerin yerini başka şeyler aldı…

Bu da kulluğu olumsuz yönde etkiledi.

Allah’ın esmasının anlaşılmaması Batiniliğin İslam’da yer edinmesine sebep olan bir diğer konudur.

Allah her şeye nasıl güç yetiriyor?
Allah her şeyle nasıl baş ediyor?
Allah her şeyi nasıl biliyor?
Allah’ın mutlak bilgisinin mahiyeti nedir?
Allah bütün varlığı nasıl yönetiyor, çekip çeviriyor?
Allah’ın sınırsız gücü nedir?
Allah bir anda nasıl her yerde olabiliyor?
Allah göğüslerdeki en mahrem sırları nasıl biliyor?

Gibi sorulara farklı yerlerden cevaplar aramak da bu durumu tetikledi…

Sonuç itibariyle Batınilik, asırlardır İslam dünyası içerisinde faaliyet gösteren fırkaların, gurupların adı olmakla birlikte, islam düşünce dünyası içerisinde olumsuz izler bırakmıştır. Aklı ve yedi gelip kitabı inkâr ederek yerine her şeyi tevil eden Masum imam teorisini ortaya koymakla imametin arkasına sığınılmış ve tenasüh, hulul, ibaha ve mehdi gibi kavramları himayesine alarak, dini ideolojilerine ve siyasi çıkarlarına alet eden insanlardan ibaret bir yapı tesis edilmiş.

Ve en son sunu diyerek konuyu kapatalım.

El-Batın olan Allah’tır.

  • Kuran’da tek yerde, Allaha isnatla isim formunda müstakil olarak kullanılır.
  • Zatı hiçbir göz tarafından görünmeyen, kendisi her sırra erip asla sırrına erilmeyen, zatı mutlak gayb olan eşsiz ve benzersiz, mutlak ve sonsuz özne demektir.
  • Gizlenmek, saklanmak, gözlerden uzak olmayı ifade eder.

Allahın batın olmasının anlamı :

  • Yaratılmışların görme yetilerine kapalıdır çünkü hiçbir göz onu kuşatamaz.
  • Spekülasyona kapalıdır.
  • Her şeyin iç yüzünü tüm gizliliği ile bilendir. Zira o her şeyi yaratandır.
  • Her şeyi yaratan o olduğu için ona batın olabilecek hiç bir şey yoktur.
  • Yarattıklarıyla zahir olan, zatıyla Batın olan Allah’tır.
  • Her şeyin sırrına eren, fakat sırrına erilmeyen Allah’tır.
  • Gözleri gören, fakat gözlere görünmeyen Allah’tır…

Nedim KURT

Tepkinizi İfade Edin
Like
Love
Haha
Wow
Sad
Angry

* Kaynak belirtmek suretiyle alıntı yapılabilir.
* Yazarın düşüncesi, sitenin genel düşüncesinden farklı olabilir (Düşünce farklılığı zenginliğimizdir).
* Yazının tüm sorumluluğu yazarın şahsına aittir.

3 2 Oy
Gönderiyi Puanla
Abone ol
Bildir
guest
0 Yorum
Satır İçi Geri Bildirimler
Tüm yorumları gör

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
0
Düşüncelerinizi bildirmek ister misiniz, lütfen yorum yapınx