ÇEVİRİ

Dengede Hayat Vardır

Sistem’in yaklaşımına sahip olmak sadece “ekonominin insan hayatına tercih edilmesine” benzemez. Bu, insan türü olarak önümüzde yatan karmaşık zorlukların basit bir karikatürü olurdu sadece.

Bu zorluklarla ilgili sorunları ikili dosyalara da indirgeyemeyiz; “sağ” veya “sol”, “komplo” veya “komplosuz”, “hümanizm” veya “kapitalizm” gibi. Kanımca, hiçbir grup bu pandemik durumla ilgili tam bir gerçeğe sahip değil. Kanımca, gerçeğe vardığını söyleyen herkes muhtemelen delirmiş.

Gerçek, büyük olasılıkla tüm farklı düşünce kampları arasında, (tıpkı içsel olarak ‘bireyler’ gibi, dışsal olarak da çeşitli toplumsal, politik ve entelektüel çizgiler halinde bölünmüş ‘insan yönetimi’ çeşitleri gibi) dağılmış durumdadır. Parçalanma Çağı’nda, benliğimizle ilgili olanın dışında elde ettiğimiz herhangi bir gerçek veya kesinlik türünün kolayca elde edilebileceğine inanmayı ancak bir şaka olarak algılarım, çünkü zaten, herhangi bir konuda ilk sonucumuz bu olurdu.

Parçalanmış gerçekliği, çarpık duygusal ve bilişsel bakış açılarını düşünürsek ve grupça düşünüyor olduğumuz gerçeğini (ki hepimiz grupça düşünüyoruz) hesaba katarsak önce kutuplaşmalardan bir geri adım atmalı ve öncelikle alçakgönüllülüğümüzle bütüne sahip olmadığımızı kavramaya çalışmalıyız. Kesinlik yanılsamasından… Merak psikolojisinin potansiyel genişliğine geçtikten sonra, açık bir şekilde düşünmeye ve gerçeği çökeltilerden ayırmaya başlayabiliriz.

Bu yüzden bana göre bir konu (ya da herhangi bir sorun!) ile ilgili olarak katı kutuplaşmalar hiçbir anlam ifade etmez. Bunlar sadece kontrol ve boyun eğdirme mekanizması olarak yararlıdır; asla gerçekliğin bir aracı değildir. Dünya bu tür bir düşünce ile hiç bir yere ulaşmadı ve şimdi sadece bize bakmanız yeterli sanıyorum.

Bu çılgınlığı anlamaya çalışırken sola ve sağa saldırmak, sonra iletişimi kapatmak ve önümüzdeki on yıllardır bizden ve çocuklarımızdan önce gelen bu muazzam zorluğun karmaşıklığını en aza indirgediğimizi sanarak (çünkü zaten kaba taslak bir gerçeğe sahip olduğumuzu hissediyoruz ya, belki bazı ince ayrıntıları eksik ama yine de büyük resmi anladığımızı düşünüyoruz) görüşleri, görünen gerçeğimize uymayan herkes ile alay etmek daha bir delilik değil de nedir peki? Bu salgın hakkındaki bakış açılarıyla ilgili olarak, belki de bir yabancının bir köşe yazısının iki cümlelik başlığını okumaktan dolayı, insanları hemen kutuya koyma eğilimine dikkat etmenizi isterim. Bu nasıl mümkün olabilir ki?

Farklı ve çeşitli söylemlerin yapay makyajlanması, düzleştirilmesi mümkündür. Sosyal medya bunu yapma eğiliminde olduğundan bu ortamın kendisiyle ilgili bir sorundur; aslında, göz göze ve yüz yüze olması muteber olan insan teması içeren iletişimler dışında tüm doğal olmayan iletişim biçimleri bunu yapma eğilimindedir. Bu konuşmaları doğal insan modlarıyla doğal ortamlarda gerçekleştiremediğimizde ses, göz teması, beden dili gibi iletişim ayrıntılarını kaybediyoruz.

Buna ek olarak, insan kitlelerinin kutuplaşmış, hasta ruhlarını avlayarak büyüyen “bir ana akım medya aygıtı”yla da uğraşıyoruz. Bunun doğru olduğunu biliyorsun değil mi? Bunu bilmelisin!

İdealizmi bir kenara bırakın: doğal koşullarda, gerçeği ararken, çoğu insan bir ‘denge’ bulana kadar bir süre iki uç arasında salınmalıdır. Genellikle bu, pürüzsüz veya harika hissedilecek bir bir süreç elbette değildir. Birkaç ay içinde kırmızı haplı insanlar ile sosyal adalet insanları arasında gidip gelebilirler ve bu tamamen doğaldır (belki de bazı arkadaşları ve aileleri için kafa karıştırıcı olsa da).

Sizi bilmiyorum ama bu ileri geri adımlar hayatımın hikayesi oldu. Tamamen sıkı eğitim ve mücadeleyi taahhüt eden minimalizm gibi nispeten sade bir hayat yaşamaktan… Şiir okuyan, aşk şarkıları yazan, çay içen ama süt ve gluten içermeyen ekler tatlısı yiyerek 25 kiloyu kolayca üzerine alan bir hayat arasında gidip geldim. Size karşı dürüst olmam gerekirse, süreçlerimi hiçbir şeyle takas etmem. Bana anlamlı bir yaşam, zengin bir arkadaş ağı, değer verdiğim bütünsel ( holistic) bir bakış açısı verdi. Kendi görüşlerimi geliştirmeden önce değişik fikir ve perspektiflerin manzarasını dikkatlice incelemek için kendime izin vermemiş olsaydım, bunlar mümkün olmazdı.

Arkadaşlar: Eğer tüm bu sanal alanı paylaşmayı kabul ettiysek, “gerçekleri” ararken geri bildirim, konuşma ve eleştiri için fikirlerimizi burada paylaşacağız elbette ama farklı düşünen insanlar için biraz esnek olmalı, birbirimizin süreçlerini takdir etmeliyiz ve alay etmek konusunda sakinleşmeliyiz .

Eğer bir an için küçük düşürmeyi ve karikatürleştirmeyi bırakabilir ve kendimize kalp seviyesinde bağlanabilirsek, bizimle aynı anda yavaş ve acı verici bir sıkışmalardan geçen milyarlarca insanın dünyalarını da görebileceğiz. Ofisimde her gün görüyorum. Hem de öyle çok ki. Birçoğumuzda, bu son birkaç ay içinde, iyileştirilemezlerse, onları hayatlarının geri kalanında psiko-biyolojik ve ruhsal olarak etkileyebilecek olan, onlara işkence eden bir endişe ve belirsizlik travması oluşmuş bile.

Bir mola verin. Herkesin çılgınca olan aşırılıkçılığının altındaki gizli motifleri anlamaya çalışın, spektrumun hangi tarafında görünürlerse görünsünler : çoğu için, 1) hayatta kalma güdüsü, 2) durumlarını ve davranışlarını yönlendiren güvenliği bulma arzusu ve dürtüsüdür. Diğerleri için ise, hayatlarının kontrolünü yitirdiklerini hissettikleri için onlara kesinlik sunabilecek her şeye sevgili gibi yapışmaları onlar için bir yaşam kaynağı olmuştur. Azınlık birkaçı içinse bunlar, konunun gerçeğine ulaşmak için özgür ve açık bir arayıştır.

‘Psiko-duygusal katılığı’ ister bir tür kapalı fikirlilik ve aşırı-rasyonelleşme yoluyla (ki bu bunaldığımızda kullandığımız faydalı bir ‘başa çıkma mekanizması’dır), ister gerçek ile orantısı daha bozuk bir komplo yaratmak suretiyle herşeye zarar verme ve tehlike etkisini yansıtma gibi aşırı teyakkuzluk hali olsun … bu davranış biçimlerinin her ikisi de dengede olmayan durumlarda ortaya çıkar. Ve inanın bu sorun değil, içinde bulunduğunuz şartlarda belki de normaldir.

Yaptığımız şifa çalışmalarında, duruma hızlı bir çözüm yoktur. Sadece yavaş ve ölçülü bir titrasyon, aşırı uçlar arasında iki ileri bir geri hareketler, bazılarının ‘Kahramanın Yolculuğu’ dediği şeyle, umarım hepimizin özlemini duyduğumuz dengeyi ve kesinliği bulabiliriz. Ve bu süreçte büyümek ve gelişmek te vardır.
..
Hiçbir şeyin kesin olmadığı, en bilge kadın veya erkeklerin şaşkına döndüğü bir dönemde, değişmez kalan şeyler İnanç, Ötekinin Mukaddesliği ve kendi sağlık yolculuğumuzu daha büyük bir uyum ve bütünlüğe doğru ileri taşımak için zorunlu olduğumuzdur. İnsanların kendi şartları ve süreçlerinde ilerlemeleri için onlara alan tanımayı, hepimiz kendimizi ve birbirimizi bu degisik alanlarda karşılamayı kabul etmeliyiz.

Mazen Atassi
Çeviri: Özlem ADIYAMAN

Tepkinizi İfade Edin
Like
Love
Haha
Wow
Sad
Angry

* Kaynak belirtmek suretiyle alıntı yapılabilir.
* Yazarın düşüncesi, sitenin genel düşüncesinden farklı olabilir (Düşünce farklılığı zenginliğimizdir).
* Yazının tüm sorumluluğu yazarın şahsına aittir.

Özlem Adıyaman

1975 Haziran'ıydı İstanbul’da doğmuşum. Bostancı’lıyım. İstek Vakfı Acıbadem Özel Deneme Lisesini İngilizce okudum. Marmara Üniversitesi İlahiyat fakültesini bitirdikten sonra Marmara Ortadoğu Araştırmaları Enstitüsünde Sosyoloji mastırımı tamamladım. Evlenip Amerika’ya yerleştim. Dört çocuğumuz oldu. Çocuk eğitimine yöneldim ve Montessori Öğretmenliği Enstitüsünü iki senede tamamladım. Çeşitli eğitim kuruluşlarında çalıştıktan sonra kendi ev şirketimi kurdum. Tercüme yapmaktan ise büyük zevk alıyorum ve bu benim için yaşamsal bir hobi oldu. Montessori Zone Evde Okul Öncesi Eğitim Yuvası www.montessoriturkish.info İnstagram @montessori_zone
5 1 Oy
Gönderiyi Puanla
Abone ol
Bildir
guest
0 Yorum
Satır İçi Geri Bildirimler
Tüm yorumları gör

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
0
Düşüncelerinizi bildirmek ister misiniz, lütfen yorum yapınx