YAZILAR

Şeytanın Adımları

İnsan soyu yemek için değil satmak için avlanmaya başladığında tarihin ibresi bugüne dönmüştü bile. Bugün, dünyanın yarısı açlıktan ölüyor kalan diğer yarısı tokluktan. Afrika’da insanlık açlık ile mücadele ederken Amerika’da insan soyunun en çetin kavgası obezite ile. Peki ters giden ne ?

Yüce Rahman’ın insanı kullanma kılavuzu olarak lütfettiği Kur’an’a bir bakmakta fayda var; biz nerede yanlış yaptık?

Öncelikle bir şeyi hatırlatmak istiyorum, Kur’an’ın hiçbir yerinde bir devlet önerisi yoktur fakat Kur’an muhteşem bir sistem kurucudur. Sistem dediysem kapitalizmden sosyalizme, liberalizmden komünizme insan soyunun defaatle deneyip yine yeniden yanıldığı toplumsal bir organizasyon önerisidir kastım.

Buradan devam edelim:

Kuranda dört yerde geçen bir terkip var; “la tettebiu hutuvati’ş-şeytani” (Bakara 208, 268; En’am 142, Nur 21). Şeytanın adımlarını takip etmeyin olarak meallendirilen bu terkibe bir bakalım.
* Geçtiği dört ayetin üçünde yeme içme ile alakalı birinde fuhuş ile alakalı.
* Ayette geçen ve “adımlarını” diye çevrilen hutuva, metot anlamına gelir.

Kur’an bir sistem öneriyor ve bu sistemde yeme içme ile alakalı bir şerh düşüyor: “yeme içme konusunda şeytanın metotlarını takip etmeyin”.

TDK’da metot kelimesine bir bakalım: Bir amaca erişmek için önceden yapılmış bir plana göre izlenen, tutulan yol, usul, sistem, prosedür. Amaç ne? Doymak.

Çok yakın bir zamanda ilahiyat camiasında ismi pek mühim bir profesör yapay etin İslamî olarak yenmesinde bir sakınca olmadığını belirterek konuya gerekçe olarak şu “basit prensibi”(!)  öne sürdü: “Bir şeyin haram olması için Kur’an’da haram olduğunun gösterilmesi gerekir. Kur’an’da böyle bir etin haram olduğu çıkartılabilecek bir ayet yok. Dolayısıyla tüketimi otomatikman helal oluyor. Gönül rahatlığıyla tüketilebilir.”

Bırakın şeytanın metotlarını, şeytana bile metot öğreten bir sistemin içinde bu bakış açısı belki doğru olabilir ama ya bundan sonrası? Su savaşlarının ve gıda krizinin eşiğine gelen insanlık ayrıca kıtlıkla da baş etmek zorunda. Rızka kendini kefil sunan Rezzak, Kur’an’a bu şerhi boşuna düşmüş olamaz.

Yapay et yememize lüzum yok, geceden market kapılarında kuyruğa girip sıvı yağ stoklamamıza, GDO’lu sebze meyve yememize, dünyanın bir ucundakini doyurabilmek için diğer ucundakini açlıktan öldürmemize lüzum yok. Tarlada 1 liraya satılan domatesi pazarda 20 TL’ye almamıza lüzum yok ve en önemlisi doymak için yediklerimiz yüzünden amansız hastalıklara düşüp ölmemize lüzum yok.

Ama yeme içme konusunda daha insani, daha Rahmanî, daha sürdürülebilir bir sistem kurmamız elzem. Kur’an’ı bir sistem kurucu olarak yeniden ele almamız, Kur’an’ın bizden aslında ne yapmamızı istediğini bir kez daha sorgulamamız elzem.

Metotlarımızı sorgulamamız elzem.

Nebahat ESER












Tepkinizi İfade Edin
Like
Love
Haha
Wow
Sad
Angry

* Kaynak belirtmek suretiyle alıntı yapılabilir.
* Yazarın düşüncesi, sitenin genel düşüncesinden farklı olabilir (Düşünce farklılığı zenginliğimizdir).
* Yazının tüm sorumluluğu yazarın şahsına aittir.

3 2 Oy
Gönderiyi Puanla
Abone ol
Bildir
guest
0 Yorum
Satır İçi Geri Bildirimler
Tüm yorumları gör

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
0
Düşüncelerinizi bildirmek ister misiniz, lütfen yorum yapınx