YAZILAR

Tebliğ Ahlâkı -Bir Özeleştiri-

Genelde insanlığın, özelde Müslümanların yaşadığı en büyük problemlerden biri de iletişim bozukluğu ve sağlıksız
diyalogdur.

“O (Kur’an), âlemler için yalnızca bir hatırlatmadır.” (Sad Suresi, 87.ayet)

Zikr’in yani vahy’in, bize bir hatırlatma olduğunu anlatan Rabbimiz, insanın ihanet edip bozduğu fıtratının formatını vahy ile atmamızı istemiştir. Her Müslümanın kendisini süper bir tebliğci görmesi yüzünden Allah’ın arı duru ve pak dini en büyük ihanete müslümanların cahilî çabaları ile uğramıştır. Müslümanların İslam’a İslam düşmanlarından daha fazla zarar vermesinin başlıca nedenlerinden birisi de dinin kaynağından değil de rivayetlerden öğrenilerek saldırganlığa ve ötekileştirmeye dayalı bir dinin yansıtılması hatta dayatılmasıdır.

Saldırgan ve bedevi insanları eğiten, birçoğunu toplum önderleri haline getiren ve dinin en güzel tebliğcisi olan Allah Resulü’ne arkadaş yoldaş yapan muvahhidlerin oluşmasında en büyük etken Allah Resulü’nün tebliğdeki Kur’an’i örnekliği ve davranışıdır.

Ama günümüzde Resulullah’ı örnek aldıklarını söyleyen yapılar topluma ve insanlığa olan saldırgan tavırları yüzünden insanlar dinden kaçar duruma gelmiştir.

Her şeyden önce Müslümanlar kendilerini hidayet edici bir konumda görmekten kurtulmalıdırlar.

‘’Sen sevdiğini hidayete erdiremezsin; bilakis, Allah dilediğine hidayet verir ve hidayete girecek olanları en iyi O bilir.’’ (Kassas Suresi, 56. Ayet)

İki satır kitap okuyup da dünyayı kurtarma triplerine giren Müslümanlar masalesef dünyayı kurtaralım derken kendi çocuklarını ve yakınlarını cehalete kurban vermişlerdir.

Her şeyden önce vahy ile sapasağlam donanmadan ve insanlara islamı tebliğ etmeden önce yaşamımızla ve davranışlarımızla insanların güvenini kazanmak zorundayız. İnsanların güvenini kazanmadan anlatacağımız her şey anlamsız olacaktır.

Tebliğ çok veballi bir iştir. İnsanlara kafamızdaki dini anlatmak yerine onları dinin asıl kaynağı olan Kur’an’a yönlendirmek, en sağlıklı davranıştır. İnsanlara kendi algımızı empoze etmek yerine kendilerinin akletmelerini sağlamaya çalışmak daha isabetli bir davranış olacaktır.

‘’Sen, Rabbin yoluna hikmet ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel şekilde mücadele et. Çünkü Rabbin, kendi yolundan sapanları en iyi bilendir ve O, hidayete erenleri de en iyi bilendir.” (Nahl, 125. Ayet)

Rabbimiz elçilerine tebliğ konusunda nasıl davranacaklarını vahy ile bildirmiştir.

Gelmiş geçmiş en zalim insanlar listesinde en başlarda yerini alan bebek katili Firavuna elçisi Musa Nebi’yi yollayan Allah, o zalimle bile güzel sözlerle diyalog kurmasını istemiştir. Yumuşak söz, karşı tarafın kin ve öfkesini tahrik etmez, onların kibir ve gurur hislerini uyandırmaz. Aksine kalpleri yatıştırır, düşünmeyi ve ibret almayı telkin eder.

“Firavna gidin. Çünkü o, iyiden iyiye azdı. Ona tatlı dille konuşun. Belki o, aklını başına alır veya korkar.” (Taha, 43-44. Ayetler)

İnsanlara iyilik mantığına dayanan tebliğ, eğer ki Rabbanî yöntem kullanılmazsa insanlığa yapılmış en büyük kötülüğe dönüşür.

Müslüman bir tebliğci ahlakî donanıma sahip olduktan sonra iyi bir toplum mühendisi ve pedagog olmalıdır. İslam, bir okul ise Müslümanlıkta ömür boyu süren bir talebeliktir. Tebliğci her şeyden önce iyi bir eğitici olmak zorundadır.

Peygamber örnekliği kılık kıyafetten öte peygamberin ahlaki yapısını ve insanlarla diyaloğunu örnek almaktır. Kuran bize bu konuda yeterli doneleri fazlası ile vermektedir.

“(Ey Muhammed!) Sen, Rabbin yoluna hikmet ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel şekilde mücadele et. Çünkü Rabbin, kendi yolundan sapanları en iyi bilendir ve O, hidayete erenleri de en iyi bilendir.” (Nahl suresi 125.ayet)

Resulullah’ın 23 yıl süren gayretleri ve tebliğinin başarıya ulaşmasını yine Kur’an bize şöyle anlatmaktadır;

“(Ey Muhammed!) Sen, Allah’tan bir rahmet ile onlara yumuşak davrandın! Şayet sen kaba, katı yürekli olsaydın, hiç şüphesiz, etrafından dağılıp giderlerdi.” (Âl-i İmran Suresi, 159.Ayet)

Bu ayet, davetçinin merhametli ve güler yüzlü olmasının önemi üzerinde durmaktadır. Soğuk ve katı yürekli insanlardan hiç kimsenin hoşlanmadığı bir gerçektir. Merhamet ve tatlı dil her zaman cazibe merkezi olmuştur.

Tebliğde her zaman güzel sözlerle hitap etmeliyiz. Çünkü aksi davranış insanların arasını açacak ve şeytan sevinecektir.

“Kullarıma söyle, sözün en güzelini söylesinler. Doğrusu şeytan aralarını bozmak ister. Şüphesiz şeytan insanın apaçık düşmanıdır.” (İsra, 53. Ayet)

Vahy’den anladığımız şudur ki, sadece tebliğ değil her türlü diyaloglarımızda insanlara en güzel biçimde iletişim kurmak
zorundayız.

İletişim konusu eğer ki halledilebilirse Tevhid temelli dinimizi insanlara tebliğ edebiliriz. Kendi düşüncemizi dayatmadan insanları dinin asıl kaynağına yönlendirerek tabi ki…

Yapacağımız en büyük fayda Kur’an’ın anlaşılmasının önündeki engelleri kaldırmak olacaktır.

‘’Peygamber’in üzerine düşen sadece duyurmadır. Allah, açıkladıklarınızı da gizlediklerinizi de bilir.’’ (Maide, 99. Ayet)

“Benim yapabileceğim, sadece Allah’tan size duyuru yapmak ve O’nun elçilik görevlerini yerine getirmektir…..” (Cin, 23. Ayet)

Peygamberin bile görevi sadece tebliğ iken herkes haddini bilecek ve daha ötesine gitmeyecek.

Bu yazı ayrıca bir özeleştiridir!

Her şeyin doğrusunu bilen Allah’tır.

Erkan ERDOĞAN

Tepkinizi İfade Edin
Like
Love
Haha
Wow
Sad
Angry

* Kaynak belirtmek suretiyle alıntı yapılabilir.
* Yazarın düşüncesi, sitenin genel düşüncesinden farklı olabilir (Düşünce farklılığı zenginliğimizdir).
* Yazının tüm sorumluluğu yazarın şahsına aittir.

Erkan Erdoğan

Erkan Erdoğan, Araştırma - İnceleme, İslam kategorilerinde eserler yazmış bir yazardır. Rivayetten Vahye kitabının yazarıdır.

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu