Kader Nedir?
İslam dünyasının geri kalmasının en büyük sebeplerinden birisi de kader anlayışının yanlış anlaşılmasıdır. Alın yazısı da denen kader, Allah’ın yazdığı senaryoyu oynamak gibi algılanmaktadır. Hatta imanın şartlarından bile sayılmıştır.
Kader, yani alın yazısı “Allah’ın, kâinatta olmuş ve olacak her şeyi, bütün vasıflarıyla, bütün halleriyle daha onu yaratmadan önce, levh-i mahfuz denilen kader levhasında yazmış olmasıdır.” diye açıklanmıştır. Buda imanın altıncı şartı olmuştur.
Kader anlayışının tarihsel süreci incelenirse Emevilerin baskıcı ve faşizan yönetimlerinin halka dayatılması ve bu dayatmanın Allah’ın yazdığı yaşanması gereken bir yazgı olduğuna inancı kabul ettirilmiştir. Bunun sonucu olarak da halkın kendi geleceklerini kurtarma noktasında harekete geçmelerini engellemiş oldular. Böylece toplumlar uyutulmuş ve gelecek olan hayalı kahramanlar (mehdi,mesih) tarafından kurtarılacağı inancı yutturulmuştur. Bu hain tezgahta tabi ki satılık din adamlarının yani bel’amların payı çok büyüktür.
Geçmişte bu konular üzerinde bir hayli fikir yürütülmüş, Cebriye, Kaderiyye vs. gibi mezheplerde ortaya çıkmıştır. Olay artık mezhep seviyesine çıktığından sorgulanması bile büyük günah olarak algılanmıştır.
Kader konusunu izah edebilmek için Allah’a ait levhı mahfuz, (karalama tahtası) icat edilmiştir. Bu anlayışta Allah’a yalan atma, iftira etme, ne yaptığını bilmezlik isnat etme söz konusu olmuştur. Bu hezeyanların çoğu da maalesef Rasülüllah’a fatura edilmiştir. Peygamber adına uydurulan hadislerle iyice pekiştirilmiştir.
“K, D, R” kökünden Araplar “kudret” eksenli birçok sözcük türetmişlerdir. Bunlar, “kudret, ölçmek, deve kesmek, çömlekte et pişirmek” gibi anlamlardır. (Lisanul arab ve Taciul arus)
Kur’an’da geçen sözcükler genellikle “kudret” ve “ölçü/ ölçmek” anlamlarındadır. Bu sözcüklerden türemiş, Allah’ın iki tane ismi/ sıfatı vardır: “el Kadîr” ve “el Kâdir”. Allah’ın bu isimleri, hem çok güçlü hem de çok ölçülü davranan anlamlarını ifade ederler.
Kur’an’da kader, “K,d,r” harflerinden türeyen “kadr, kader” formları isim olarak kullanılıp anlamı “ölçü, miktar” demektir.
“Ve beklemediği yerden ona rızık verir. Kim ALLAH’a güvenirse O, ona yeter. ALLAH buyruğunu yerine getirendir. ALLAH her şey için bir ölçü koymuştur. (talak suresi 3. Ayet)”
“Şüphesiz ki bütün kuvvet ve güç elinde olan Allah’ı gereği gibi tanıyamadılar.(hac suresi 74.ayet)”
“Nitekim onlar Allah’ı hakkıyla takdir edemediler; oysa ki bütün yeryüzü Kıyamet Günü O’nun tasarrufundadır; gökler ise O’nun kudret eliyle dürülmüştür: Yüceler yücesi olan O, onların şirk koştukları her şeyin ötesinde aşkın bir varlıktır. (zümer suresi 67.ayet)”
“ALLAH’ın kendisine yasallaştırdığı bir konuda peygambere herhangi bir engel yoktur. Bu, öteden beri, gelmiş geçmişlere uygulanan ALLAH’ın sünneti (yasası) dır. ALLAH’ın emri, belirlenmiş ve kesinleşmiştir.(azhab suresi 38.ayet)”
Bakara/236, Ra’d/17, Hıcr/21, TaHa/40, Müminun/18, Şûra/27, Zuhruf/11, Kamer/49, Mürselat/22. Ayetleri de, konu hakkında bilgi verecek ayetlerdendir.
Kur’an’a göre Allah insanları yaratmış, onlara kitap ve elçi göndererek, akıl fikir vererek doğru yolu göstermiş ve inanç ve amel konusunda özgür bırakmıştır. Kimse makine değildir. Kimseye zorla bir şey yaptırılmamaktadır. Mesela, insan isteyince oturur, isteyince koşar, kimse komut vermeden kendi iradesi ile bunları yapar.
İki türlü insan davranışı vardır.
1-Kendi isteği dışında olanlar;
Bütün vücut hareketleri kan dolaşımı kalp atması vb. gibiler ve birde kendi müdahalesi olmayan olaylar, yani anne babasını seçememesi, milliyetini, ırkını, dilini, cinsiyetini, nerede doğacağı gibi durumlardır. Bunlarda insanın kendi dahili olmadığı için Allah katında da bir sorumluluğu yoktur.
2-Kendi isteği ile olanlar…
İnsanın kendi iradesi ile yaptığı bütün eylemlerdir. Bu eylemle ile Allah katında sorumludur. Eylemlerin sonunda sevap ve günah kazanmaktadır.
“Ve de ki: “O gerçek, Rabbinizdendir. O nedenle dileyen iman etsin, dileyen bilerek reddetsin / inanmasın.” Şüphesiz Biz, şirk koşarak yanlış, kendi zararlarına iş yapanlar için duvarları, çepeçevre onları içine almış bir ateş hazırladık. Ve eğer yağmur yağsın isterlerse, erimiş maden gibi yüzleri haşlayan bir su yağdırılır. O, ne kötü bir içecektir! Dayanma/ sığınma yeri olarak da ne kadar kötüdür! (kehf suresi 29.ayet)
Şüphesiz alâmetlerimiz/ göstergelerimiz hakkında doğruluktan ayrılıp inkâra sapan kimseler Bize gizli kalmazlar. O hâlde ateşe atılacak olan kişi mi daha hayırlıdır, yoksa kıyâmet günü güven içinde gelecek kişi mi? İstediğinizi yapın. Şüphesiz ki Allah, yaptığınız şeyleri en iyi görendir. (fussilet sütresi 40 ayet)
Şüphesiz Biz, insanı karışık bir nutfeden oluşturduk. Onu yıpratacağız/ yükümlülükler vereceğiz. Bu nedenle onu çok iyi işitici, çok iyi görücü yaptık; iyiyi kötüyü ayıracak bilgileri yollayarak bilgilendirdik. Şüphesiz Biz, ona yolu gösterdik, ister kendisine verilen nimetlerin karşılığını ödeyen biri olsun, ister nankör. (insan suresi 2/3.ayetler)
Konu ile ilgili Kur’an’da benzer bir çok ayet vardır.
Görüldüğü gibi insan, Cenab-ı Hak tarafından hayır veya şer yollarından herhangi birine gitmesi için zorlanmamış, kendisine iki yol gösterilmiş ve istediği yola gitmek hususunda da serbest bırakılmıştır. Zaten her insan hareketlerinde serbest olduğunu vicdanen bilir. Hiç bir baskı ve tesir altında kalmadan istediğini yapabildiğine bizzat kendisi şahittir.
Sonuç olarak şunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Allah herkesin kaderini kendisine vermiştir. Bu yüzden hesap sorma ile karşı karşıya kalacağız. Eğer ki Allah’ın yazdığını yaşayacak olsaydık Rabbimizin hesap sorması anlamsız olacaktı.
Her şeyin doğrusunu bilen Allah’tır.
Erkan ERDOĞAN
* Kaynak belirtmek suretiyle alıntı yapılabilir.
* Yazarın düşüncesi, sitenin genel düşüncesinden farklı olabilir (Düşünce farklılığı zenginliğimizdir).
* Yazının tüm sorumluluğu yazarın şahsına aittir.