YAZILAR

Hakikat Tekelciliği ve Mütevazilikten Yoksunluk Zarar Vericidir!

“Türkiye’de dini hayat, kliniklerde tedavi görmesi gereken meczuplar  tarafından ele geçirilmiştir!” diyen düşünür Atasoy Müftüoğlu’nun bu tesbiti bir hayli zamandır kafamı meşgul etmiştir. 

Zira yıllardır süregelen çeşitli tartışmalarda baş rol oynayan çeşitli aktörler vardır. Bunlar din adına gündem oluşturan ve fetvalar veren kimseler. Her birinin toplumda kariyeri ve karşılığı olan bu kimseler bazen alim, bazen düşünür, bazen bilim adamı, bazen Entelektüel kimlikle bazen de akademik ünvanla sorunlara çözüm bulmak için karşımıza çıkarlar. 

Bugün mültecilik, insan hakları, terör, ırkcılık, mezhepcilik, ırkcılık ve sömürgecilik gibi küresel sorunlar insanlığı kasıp kavurmaya devam etmektedir. Bu sorunların üstesinden gelmek, çeşitli sorumluluklar yüklenmek, elini taşın altına koymak ve rahatını bozmak her babayiğidin harcı değildir. 

Din adına konuşan, dindar gözüken dini hayata ayar vermeye çalışan ama dinden geçinen niceleri var.  Sormadan geçemeyeceğim.

Din bu anlatıcıların, yorumcuların, tebliğcilerin tekelinde midir?

Dini kendi tekellerinde tutan bu kesim din konusunda ne kadar yeterli ve yetkilidir?

Dinden geçinen bu tipler toplumun nabzını tutabilecek, toplumun ihtiyaclarını görebilecek bir duyarlılık hissine sahipler midir?  

Genelleme yapmak haksızlık olur. Din adına şarlatanlık yapan, din ve Allah adına aldatan ve dinden geçinenlere yöneliktir bu oklarımız. Bir yazar şu tesbitte bulunmuş; “Türkiye’de Din Profesyonel Meczupların tekelinden kurtarılmalıdır!”  Kim bu işini profesyonelce gören meczuplar?  Nereden beslenirler ve bu zemini nasıl bulurlar? Bu derin konu. Burada bunun içinden çıkabilmek imkansız. 

Ama benim derdim şu an din adına piyasada dolaşıpta, “Hocayım!” diye geçinipte hem de dinden geçinipte toplum olarak üslup bozukluklarına şahit olduğumuz A, B, C farketmez hocalarla ilgilidir. 

Müslümanların çok daha önemli meseleleri varken sığ gündemler oluşturarak tutunmaya çalışmak abesle iştigaldir. 

Kimse “Ayranım ekşi!” demiyor. Herkes ak sütten çıkmış ak kaşık. Her konuşan kendisini hakikatin merkezine oturtmuş.  Fakat hakikat bilinci kaybına maruz kalmış, kutsallarından koparılan bireyler ve toplumlar hiç mi hiç umurlarında değil. Yeter ki etraflarında bir kaç kişi olsun “Ağam Paşam!” diyerek dalkavukluk yapsınlar. Yeter ki tazgahları dağılmasın. Yeter ki kendilerine ve müntesiplerine sunulan saltanatvari yaşama halel gelmesin. 

Bu mudur din?

Ya da dindarın gündemi bu mu olmalıdır?

Her geçen gün artan suç oranları bizleri uykumuzdan etmesi gerekmez mi?

Biz bu gerçeklerden kaçarak hala nasıl birbirimizi ötekileştirme ve hırpalama çabası içerine gireriz? Allah’tan korkmak gerekir.

Mensubu olduğumuz İslam dini değişmez değerler silsilesi taşıyan bir dindir. Dinin bu değerleri değişmeyeceğine göre bize düşen din dilimizi ve üslubumu değiştirmektir. Bu işin sözcülüğünü ve liderliğini yapanlar düne göre değil dine göre bu üsluplarını geliştirmeliler.

Prof. Dr. Ali BARDAKOĞLU’nun şu tesbitini yerinde buluyorum: “İslam alimleri son dönemlerde öfkeli ve hırçın, din dili ayrıştırıcı ve ideolojik oldu!” Peki soruyorum sizlere! Var mı bir müslümana öfke seli sunan bu alimlerimizin toplumların kanayan yarası haline gelen esrarkeş, eroinman, alkolik, kumarbaz ve fuhuş sektörünün açtığı yaraları daha aza indirmeye dair plan ve projeleri?

Bu öfke patlaması hep müslümana, neden?

Zalimler, hainlere, katillere ve kafirlere dur deme cesareti ortaya koyabilen kaç kişi var acaba bunların içinde? Bize Mü’minlere şefkat ve merhametle davranan, zalimlere karşı ise hasım kesilen hocalar lazım artık. 

Bize farklılıklarımızı zenginlik bilecek hocalar lazım artık. 

Bize suni gündemler oluşturan hocalar değil gerçek gündemleri takip ederek sorunlara vahyi pencereden/perspektiften bakabilen hocalar lazım artık. 

Burada Prof. Dr. Murat SÜLÜN Hoca’nın 2016’da İstanbul’da yapılan bir Sempozyum’da yaptığı tesbiti aktarmam gerektiğini düşünüyorum; “İnsanların birbirini ötekileştirmesinin altında,  vahyin billur kaynağı, elçileri yada dini değerler değil, aksine dinlerin insanı arındırmaya çalıştığı şeytani dürtüler yani bencillik, çıkarcılık, dünyaperestlik, makam-mevki hırsı, baş olma tutkusu gibi saikler yatmaktadır!”   

Din kimsenin tekelinde değildir.

Hepimiz hakikat erleri/neferleri olmak için kolları sıvamalıyız. Başka çaresi yok. Dip yapmış insanlığın tek kurtuluş çaresi İslam’dan başkası değildir. 

İnsan, Allah’ın şaheseridir. Bu şaheser akıl, irade, bilinç, ruh, vicdan ve fıtrat gibi yeti/donatı ile sorumluluk yüklenmiştir. Bu sorumluluk bilinci bizi bir yandan insan kalmaya iterken diğer yandan Müslümanca değer üretemeye itmektedir.  

İnsanoğlu; halife olmanın getirdiği sorumluluk bilinciyle her şeyi Allah’ın emaneti olarak algılamalı karaya, havaya, denize ve tüm tabiata iyi davranmalıdır.

Bu iki esasa dayanmayan, bunları birbirinden ayıran yada birine diğerinden fazla önem veren dindarlık algısı eksiktir.

Bir başka ifadeyle; kişinin Allah’a ne kadar yakın yada uzak olduğu, O’nun yarattıkları ile ne kadar sulh içerisinde olup olmadığı ile ölçülebilir!

Özetle din adına konuşanlar üsluplarını gözden geçirmeli kaybettikleri hoşgörü ve mütevazi karakteri yakalamalıdırlar. Ve yine din adına gündemi değerlendirenler hakikatin sahibi oldukları iddiasından vazgeçip hakikate talip olmalı, fikre ve düşünceye karşı tahammulsüzlükten vazgeçmeliler. Yoksa işimiz zor. 

Bu din bize işi kolay kılmak için gelmişken işi zorlaştıranlara, sulandıranlara ve teferruata boğanlara prim vermemek gerekiyor. 

Güç ve iktidar sahibi yalnızca Allah’tır. Allah’tan başka hiç bir kimseye uluhiyet ve ubudiyet gerekmiyor. 

Bizler sözün her türlüsünü dinlemeli ve en güzeline tabi olmalıyız. 

Tek hakikat Allah’tan gelendir.  O’nun dışında her söz, herkes sorgulanabilir ve sorgulanmalıdır. Vahiyden yoksun kafalar bilsinler ki Rabbimiz akletmeyenlerin başlarına pisliği boca edecektir. (Yunus Suresi 100. Ayet)

Duamı tekrarlayarak konuyu noktalamak istiyorum! “Rabbim içimizde ki beyinsiz/meczuplar yüzünden bizleri helak etme!” 

Hüseyin Emre AKTAŞ

Tepkinizi İfade Edin
Like
Love
Haha
Wow
Sad
Angry

* Kaynak belirtmek suretiyle alıntı yapılabilir.
* Yazarın düşüncesi, sitenin genel düşüncesinden farklı olabilir (Düşünce farklılığı zenginliğimizdir).
* Yazının tüm sorumluluğu yazarın şahsına aittir.

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu