YAZILAR

Söz uçar yazı kalır yazı uçar bilinç kalır.

Sözlü Kültür nesnel gerçekliğe uygun olmayan tüm olay ve durumları mümkün kılar. Sözlü kültürün vakti azdır ve ekonomik kullanılmalıdır. Bu nedenle Musa’nın on ile on beş yıl süren Firavun ile mücadelesini özetlemek için zihinlerimizde fantastik bir sahne kurar;

Bir tarafta Musa
bir tarafta Firavun ve adamları gözümüzün önünde canlanır.

Sahnenin diğer bir tarafına da o günün izleyicileri oturtulur ancak o gün ki izleyiciler Musa kıssasını tüm zamanlarda dinleyenler olur. Tüm siyasi, reel politik ve sosyal mücadele, sembollere yüklenerek bu sahnenin dekorları da hazır edilir ve gardını almış oyuncular için sahne;

bir taraf her türlü hile, yalan ve manipülasyon ile yılanlarını atar.
Musa ise kire pisliğe bulaşmamış ışıl ışıl bembeyaz eli ile ezilmiş kölelerden ejderhası ile yılanları yutar.
Musa mesajını verir, sahne toparlanır, seyirciler dağılır.

Kısacası söz uçar yazı kalır yazı uçar bilinç kalır.

Tüm anlatılanlar, kurulan sahne, oyuncular ya da dekorun detayları üzerinde biz kafa patlatalım diye yer verilmez kıssalarda.

Tüm sahne bir amaç için kurulur
mesaj verilir
daha sonra sahne toplanır.

Bu nedenle söz konusu olan asla sahne ve sahne içeriği değildir. Kur’an algı dünyamıza indirgemek istediği tüm soyut kavramları da böylesi üç boyutlu sahneler ile bize aktarır. Kur’an bize yardım etmek, algı dünyamızı inşa ederek üzerine vermek istediği mesajı yüklemek derdindedir. Bizler ise bu amacın tüm unsurlarını toplumların kullandığı kültürel bir dil olan mitolojilere, masallara veya efsanelere çevirdik. Kur’anın aktarım dilini ve din dilini, nesnel bir gerçeklikmiş gibi algılayıp güncel hayatta hiç bir zaman şahit olunamayacak durumları geçmişte yaşanmış varsaydık.

Peygamberlerimiz uçuyor,
ateşte yanmıyor,
denizi yarabiliyordu.
Biz ise onların nasıl uçtuğunu, nasıl yanmadığını ya da denizi yardığını tartışa durarak vermek istedikleri asıl mesajı daima gölgeledik.

Bu durum, ümmetin neden “her şeyi gökten beklediğini” ya da “bir kahramandan gelip bizi kurtarmasını bekliyor oluşu” sebebini açıklıyor niteliktedir.

Ümmetin tembelliğini besleyen en önemli bir diğer etken de bu işin böyle sürgitinden ekmek yiyen masalcıların olmasıdır.

İşimiz zor…

Hem algıyı düzelt,
hem ümmeti uyutan sahtekar masalcılarla çarpış.
Anlattıkları uyduruk masal dinini reddettiğin için bir de zındık damgası ye. Hadis düşmanı, peygamber düşmanı damgası ye.
Dedim ya işimiz zor ve yolumuz çok çetin…

Tepkinizi İfade Edin
Like
Love
Haha
Wow
Sad
Angry

* Kaynak belirtmek suretiyle alıntı yapılabilir.
* Yazarın düşüncesi, sitenin genel düşüncesinden farklı olabilir (Düşünce farklılığı zenginliğimizdir).
* Yazının tüm sorumluluğu yazarın şahsına aittir.

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu