Yandaki domates, konuyu trajikomik şekilde gösteriyor. Enine bir kesit alıp baktığınızda malta haçını görüyorsunuz. Dikine kesit aldığınızda ise sap kısmında “Allah” lafzı göze çarpıyor. Emin olunuz bu şekilde “arayışlara” girildiğinde, canlı-cansız her bir varlığın üzerindeki desenler ile dünyadaki bir çok alfabede, farklı farklı onlarca ilah ismine benzerlik bulmak mümkün olacaktır. Kendi inandığı tanrının üstünlüğünü bu şeklî delillerle açıklamaya çalışan mü’min, domates örneğindeki gibi çelişen durumlarda ne yapacaktır? Oysa mucize, varlıkların şekilleri değil, bizatihi var olmalarıdır. Yağmurun kuru toğrağa nasıl can verdiğini, aylarca ölü bulunan tabiatın baharın gelişiyle nasıl hızla bambaşka bir aleme dönüştüğünü, ölüden dirinin, diriden ölünün nasıl çıktığını, bir bebeğin gözünün önünde nasıl büyüyüp koca adam olduğunu, yediği-içtiği nimetlerdeki lezzetin sebebini, görmeyi, duymayı, koklamayı, hissetmeyi, sevmeyi ve daha onlarca “şey”i sormadan, sorgulamadan, anlamaya çalışmadan, sebep-sonuç ilişkilerini değerlendirmeden, emek vermeden kenara iten ve dağın taşın üzerinde adam silueti veya Yaradan’ın harflerini bulmaya çalışan kişinin imanı, bir illüzyondan ibaret kalacaktır. Bu bağlamda belki de materyalizm, kendine en çok dinde daha doğrusu iman iddiası güdenlerin hayatında yer buluyordur.
(Yazı fotoğrafı: Böhringer Friedrich)
* Kaynak belirtmek suretiyle alıntı yapılabilir.
* Yazarın düşüncesi, sitenin genel düşüncesinden farklı olabilir (Düşünce farklılığı zenginliğimizdir).
* Yazının tüm sorumluluğu yazarın şahsına aittir.