Bırak acı girsin içeriye
Elmas nasıl yontulmadan mükemmelleşmezse insan da acı çekmeden olgunlaşamaz. Konfüçyüs
Dünya denen yer kürede her gün yüzlerce iyi şey ama onun kat be katı kadar acı olaylar oluyor. İnsan denen canlı özellikle son yıllarda tamamen kendisinin ve kendi doğurduklarının bekasına yöneldi. Bu böyle devam ederse insan soyunun yok olması yakındır. Çünkü yaratılmış hiçbir canlı yaşamını sadece kendi neslinin bekasına adamamıştır. Hele ki bu kadar donanımlı olan insan… Kendimize yer yüzünü acılarından uzak bir dünya kurmaya çalışıyoruz. Özellikle çocuklarımıza sunduğumuz bir gül bahçesi var dikenleri bile toplanmış. Güvenliği artırılmış kaleler içinde acıya şahitlik etmeden yaşamak istiyoruz. Güvenli araçlarımızda huzurumuzu bozmak isteyen her görüntüye söylenerek hızla uzaklaşıyoruz. Tek bir korkumuz var dünya adına: o da acının bir yerden bir şekilde bize bulaşması. Yoksa bunun dışında hiçbir acı aslında tam da bizi ilgilendirmiyor. Savaşlar varmış, göç edenler varmış, şiddet artmış, tecavüzler, cinayetler varmış. Tek bir korku var toplumda: ya bela bana bulaşırsa. Halbuki William Shakespeare’ın dediği gibi baksak bazı acılar ilaç yerine geçerler. Toplumsal acıları sarmamızın yolu da acılarımıza şahitlik etmektir.
Şimdiye kadar hiçbir öğretinin yolu zevkten ve sefadan geçmedi. İnsan dünyaya sadece mutlu olmak için gelmiş olamaz; olmuyor da zaten. Ve sadece kendi yaşadıklarından tecrübeler edinecekse bu düpedüz aptallık olur. Korunaklı kalelerimizden çıkaralım başımızı. Bir gün belki sadece yarım saat her gün yanından geçip gittiğimiz, camımızı sıkıca kapatıp üzerine perdeyi çektiğimiz dünyayı seyredelim: Neler oluyor. İzlediğimiz programlara anlamlı acılar koyalım. Kendi çocuğumuzun yaşında ama sokaklardaki çocukları görelim. Hayatı altüst olmuş yetişkinleri görelim. Bir kez göz göze gelmeyi deneyelim. Bir kez merhaba demeyi. Belki onlarında en az sizin kadar merak edilecek hayatları vardır kim bilir.
Ülkemize gelen bir turisti merak ettiğimiz kadar bir mülteciyi de merak edelim. Hastanelere gidelim mesela. Her gün büyütüp taptığımız dertlerimizin o servislerin içine giremeyecek kadar ufak olduğunu görelim. Yetimhanelere gidelim mesela. Küçücük yüreklerin kaldırdığı acının karşısında saygıyla eğilelim. Acı çekmek için seçilmiş olmanız gerekmiyor; acıyı haketmeniz de…
Bırakalım acı girsin içeriye, gözlerimiz dolsun, kalbimize merhamet tohumları atılsın. Acıyı gördüğümüz yerde kör, sağır, lal muamelesi yapmaktan vazgeçelim. Ve acıya uzatalım elimizi. Zorlukların içindeki rahmeti görelim ve merhamete bulanalım.
Bırakalım acı girsin içeriye…
* Kaynak belirtmek suretiyle alıntı yapılabilir.
* Yazarın düşüncesi, sitenin genel düşüncesinden farklı olabilir (Düşünce farklılığı zenginliğimizdir).
* Yazının tüm sorumluluğu yazarın şahsına aittir.