Ortak Vicdan, Ortak Gelecek
Yazıma içime ok gibi saplanan bir şeyi anlatarak başlamak istiyorum.Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıdığını söyleyen Trump’ın imza sırasında dediği bir söz vardı: “Tanrı Filistin’i korusun;Tanrı Amerika’yı kutsasın.”
Bunu duyduğum an mideme kramp girmişti. Bundan sonra yapacakları tüm zulme kapıyı ardına kadar açıyor ve bildiği tüm tanrılarla dalga geçerek onları savaşa çağırıyordu. Çünkü yeryüzünün tek tanrısının Amerika olduğunu sanıyor. Yunan mitolojisinden beslenen bu akıl, tanrıları parayla ya da korkutarak kiralayabileceğini sanıyordu. Zira Birleşmiş Milletler tasarısının oylanacağı gün tehditlerini savurmasından da anlaşılıyor. Yunan mitolojisinden devam edersek Amerika’nın dünyadaki Tanrılığını kabul etmeyenler var. Bu sağduyunun sesi. Umarım hızla bu ses kuvvetlenir. Buradan yola çıkarak bir gerçeği tekrar hatırlatmak istiyorum. Dünyadaki savaşların, terörün bitmesinin bir yolu var: ortak vicdani hareket. Sorunun düzenli olarak Müslümanların sorunu olduğu vurgusundan vazgeçmeliyiz. Sorun insanlığın ortak sorunudur. Din, dil, ırk, farklılıkları sorunun karşısında nokta bile etmez. Tüm dünyayla ortak bir dil tutturamadığımız sürece sorunları çözmek mümkün değil. İnsanlığın ortak vicdanı harekete geçmeli. Bu süreçte farklılıkları pompalayan her türlü radikal eğilim kesinlikle iyi niyetli değil. Bakın Ortadoğu’ya ayrılık için ne çok sebep var. Dil farkı, ırk farkı, din farkı, mezhep farkı zalimin kaşımayı en sevdiği konudur. Kuranı Kerim insanlığın hikayesini anlatmaya başlarken şeytanın bu farklılıklar üzerinden kavga çıkardığını anlatır.Çünkü insanın bu konuda zaafı vardır.Din, dil ayrılığının yanında ya mezhebi farklılıklar başka bir komik ayrılık sebebi. Hristiyan Avrupa’nın mezhep savaşlarında döktüğü kan malum.Şimdi İslam coğrafyasında aynı kanın dökülmesini isteyenler var.
Her zaman dediğim gibi dünyada bu kadar sorun çokken,sizin mezhebi farklılığınız ne kadar önemli olabilir. İbadetlerdeki şaka gibi farklılıklarımızı kan dökme sebebi görmek hangi sağlıklı akla yakışır.Çok sıklıkla aramızda dolaşan bir hikaye vardır.Hani, Nemrut’un yaktığı ateşi söndürmeye giden karıncanın hikayesi…Hani karınca “ateşi söndüremem belki ama en azından bu uğurda çabalarım” demişti ya. Bu hikaye her zaman olumludan yana anlatılır.Karınca kararınca üzerimize düşeni yapalım diye.
Ama benim zihnim ters köşe yapmayı sever.Ben bir de tersten bakın diyorum.Karınca ya ateşi harlamaya giderse? Yaptığımız her bir hareketi, söylediğimiz her bir sözü ölçüp tartmak lazım. Neye hizmet ediyorum diye. Karınca misali söylediğiniz her bir sivri söz, din, dil, ırk, mezhep ayrılığını kaşıyor mu? Özellikle sosyal medya gibi dedikoducu, ağzı olanın konuştuğu bir ortamda ben neye hizmet ediyorum demek lazım. Kuranı Kerim’de en sevdiğim ayetler sıralamasında ilk sıraları alan bir ayet var. Çağlara ve zamana damga vuracak bir ayet. Size onu hatırlatarak yazıma son veriyorum: “Zamana andolsun ki insanlık hüsrandadır; yalnız birbirine hakkı ve sabrı tavsiye edenler müstesna”. Asr suresi.
Selam ve dua ile.
Neslihan Hümeyra
* Kaynak belirtmek suretiyle alıntı yapılabilir.
* Yazarın düşüncesi, sitenin genel düşüncesinden farklı olabilir (Düşünce farklılığı zenginliğimizdir).
* Yazının tüm sorumluluğu yazarın şahsına aittir.