DENEMELERPODCAST

Düşmenin Sınırı Yok


Spotify’da dinlemek için buraya tıklayabilirsiniz…

Düşmenin Sınırı Yok (*)

Çocuk, oynamak için her şeyi kullanabilir. Tencere ve kepçeden davul, sopadan at, su şişesinden araba yapması gibi eşyaları hayal gücüyle eğip büker, oyun bittikten sonra da şişenin şişeye, sopanın sopaya, tencerenin tencereye dönüşmesine izin verir. Oyun bitiminde şişe araba olarak kalmaz.(1) Arabaya dönüşen balkabağının gece on ikiden sonra tekrar balkabağına dönmesi, çocukların kullandığı yönteme en güzel örneklerden.

Kur’an’da yer alan bazı kıssalara bir metafor olarak bakmak, yorumlamamıza yarayacak malzemeleri aldıktan sonra, metafor olarak kullandığımız parçaları oldukları gibi yerlerine koymayı gerektiriyor. Her yorumlamada hakikatin benlik prizmasından geçmesi, önyargılarla kararıp, renklerinin değişmesi; yorumlamanın ardından metnin orijinaline dönmeyi zorunlu kılıyor. Ayetlerden alıntılanan öğelerin ayetlerde olduğu gibi kalması, onları yorumsuz olarak zihnimize tekrar yerine koymak önemli. Yorum hakikat değildir elbet ama onun ışığı sayesinde ortaya çıkar yorumlama. Sorunların, ayrışmaların ortaya çıkışı, yorumlamadan çıkan veriyi hakikat olarak sabitlemekten kaynaklanıyor olabilir.

Cennet ve Cehenneme mitolojik bir öykü yahut yorulacak bir rüya gibi baktığımızda farklı yorumlar yapmak mümkün. Âdem ile Havva’nın yasak ağacın meyvesinden yedikleri için “birbirinize düşmanlar olarak inin(2)” dendiği Cennet, bugüne kadar farklı bakış açılarıyla açıklanmaya çalışılmış, yorumlanmıştır doğal olarak.

Hal psikolojisi(3), insanın nefs mertebelerindeki her halin kendine has bir psikolojisi olduğunu söyler. Her hal kendi düşüncelerini üretir ve insanın anlayışı, kavrayışı halden hale değişir, genişler ya da daralır. Yasak ağaca yaklaşmak, yani insanın bir sınır ihlali yapması, bir anlamda onun anlayışının daralmasına, bulunduğu haldeki anlayıştan daha aşağı bir konuma düşmesine sebep olmuştur. ‘Birbirinize düşmanlar olarak’ ifadesiyle, insanların birbirine düşman olmasını kolaylaştıran haset, garez, kibir gibi hasletlerin olduğu düşük bir kavrayışa düşmesi kastedilmiş olabilir. Kur’an’da tarif edilen Cennet; bir mutluluk yurdu, kimsenin incitici tek bir söz dahi işitmediği, kimsenin içinde kin ve öfkenin bulunmadığı bir yer. Karşıtı olarak Cehennem ise herkesin birbirine lanet okuduğu, birbirlerini kınadığı, bir an bile huzurun olmadığı yakıcı bir yer.

Hal psikolojisi deneyimlenen bir olgu. Kur’an’da, insanın hayvanlardan daha da aşağıya düşebileceği ifade edilmiş. Bizi şaşırtan ifadelerden birisi, Bakara suresi 65’inci (4) ayette “Aşağılık maymunlar olun,” şeklinde geçer. Ortega’nın İnsan ve Herkes adlı kitabında betimlediği maymun davranışları(5), bize her halin bir psikolojisinin, kavrayış düzeyinin ve davranış kalıbının olduğuna dair ipucu sunabilir. Fussilet Suresi 34 ve 35’inci(6) ayetlerde önerilen davranışın, erdemli ve sabırlı kimselere verilmesi, insan hallerindeki yükselmeye örnek iken; Bakara Suresi 74’üncü(7) ayette bazı insanların kalplerinin taştan daha katı olabildiği örnek olarak gösterilmiştir.

Cennetten düşme kıssasından, insanın manevi ve maddi sağlığına, refahına en büyük katkının sınırlara uyması olduğu yorumunu rahatlıkla çıkarabiliriz. Her düşüş, yara bereyle de olsa bir bedel getirir. Cennetten çıkarılma kıssasında, Âdem ile Havva’nın tövbelerinin ardından tekrar Cennete konulmadığı, sınırı aşma davranışının bir bedelinin olduğu, insanın seçimlerinden sorumlu tutulduğu; tekrar eski hallerine dönebilmek için yeryüzünde geçimlik aramak ve hayatın meşakkatlerine katlanmak gibi evrelerden geçerek olgunluğa erişmeleri gerekmiştir. Düşüşün ardından insanın gözeteceği sınırlar artmış; yükselişi, sınırlarla münasebetine bağlı olarak değişim göstermiştir. Adeta sınırlar karşısındaki duruşumuz, Allah ile irtibatımızdaki güçlenmenin yahut zayıflamanın yansıması, göstergesi olmuştur.

İnsanların birbirlerine düşmanlar olmasında sınır olgusu merkezdedir, zira insan sınır ihlali yapmadan hiçbir canlıya zulmedemez, düşmanlık yapamaz. “Müslüman, İnsanların elinden, dilinden emin oldukları kimsedir” diyen Peygamber, insanlara sınırları öğreten bir rehber olarak Müslümanlara zulümden nasıl sakınılacağını göstermiştir.

İnsan çevresinden, yaşadığı coğrafyadan, değişen iklim ve hava olaylarından, çevresindeki insanların hallerinden etkilenen; bir o kadar da çevresini etkileyen bir varlık. Çevremizdeki insanlarla, ailemizle zihinsel, ruhsal ve bedensel olarak uyumlanırız. Bir nevi senkronize olmak gibi. Kur’an’ın özü sözü doğru insanlarla birlikte olun emri göz ardı edilemez. Göz ardı edemeyeceğimiz bu emir, aslında kendimizi, maneviyatımızı, hallerimizi nasıl koruyup düzelteceğimize dair öneri ve çözüm sunuyor. Çevremizi değiştiremediğimiz durumlarda, çevremizi etkilemek için harekete geçmenin, çevremizi uyarmanın, o çevrenin bizi dönüştürmesinden koruyan bir yanı da var. Rollo May’in bu konuyu destekler bir sözünü aktarmak isterim: “(…) bireyin eylem içinde olduğu (ya da meydan okuma söz konusuysa, bireyin karşı eylem içinde olduğu) bir yapı olmadan özgürlük veya özgür birey diye bir şey olamaz.”

Hayat, Kur’an, insan, doğa, bilim, edebiyat… hepsi bir bütün, hepsi birbirini destekler, açıklar mahiyette ayetler, işaretler taşıyor. Hayatımızı gözden geçirdiğimizde, çevremizi gözlemlediğimizde, haberleri okuduğumuzda, insanın acı çektiği her olay ve durumda sınırlarda bir ihlal olduğunu görebiliriz. Sınırların, mantığa ters görünen şekilde insanı özgür kılması; sınırsızlığın, değerlerden gevşeyen bağların özgürlük sanılıp insanı dağıtması üzerine yeterince örnek var.

En doğrusunu Allah bilir.

Vesselam.

Notlar:

(*): Nezih Ünen’in Karnaval adlı şarkısında geçen söz.

(1): Çocuğun kullandığı bu yöntem,  Joseph Chilton Pearce’ın Sihirli Çocuk adlı kitabında açıklanmaktadır.

(2): “Derken, şeytan ayaklarını oradan kaydırdı. Onları içinde bulundukları konumdan çıkardı. Bunun üzerine biz de ‘Birbirinize düşman olarak inin. Sizin için yeryüzünde belli bir süre barınak ve yararlanma vardır’ dedik. (Bakara S. 36, Diyanet Meali)

(3): Dokuz Yüz Katlı İnsan, Mustafa Merter

(4): “Şüphesiz siz, içinizden Cumartesi yasağını[22] çiğneyenleri bilirsiniz. Biz onlara, ‘Aşağılık maymunlar olun’ demiştik.” (Bakara S. 65, Diyanet Meali)

(5): “Eğer biraz sakin kalıp, maymunların sahnesini edilgenlikle seyredersek, bir özellikleri sanki kendiliğinden oradan çıkıp, bir ışın gibi bize ulaşacaktır. O şeytansı hayvancıkların öyle sürekli tetikte, tedirginlik içinde, çevrelerine bakınarak, oradan gelecek tüm işaretleri duyumsayarak durup dinlenmeksizin dikkat halinde, hep anında, mekanik bir kas refleksinin atılımıyla, kaçarak ya da ısırarak yanıt verilmesi gerekecek bir tehlikenin gelmesinden korkar durumda bulunmalarıdır bu özellik. Gerçekten de hayvan hep dünyadan korkarak yaşar, aynı zamanda da dünyada bulunan ve gözüne görünen şeylere karşı dinmeyen bir istenç içindedir; tıpkı korku gibi, dizginsiz denetimsiz boşalıveren baş edilemez bir istektir bu. Her iki durumda da hayvanın yaşamını yöneten, onu bir kukla gibi oynatıp hoplatan şey çevrenin nesneleri ve olaylarıdır. Maymun, kendi varlığının yöneticisi değildir, kendi kendisinden kaynaklanmaz yaşantısı, hep kendi dışında olup bitene, kendisinden başka olana dikkat kesilmiştir.” (İnsan ve Herkes, Ortega y. Gasset, s.36)

(6): “İyilikle kötülük bir olmaz. Kötülüğü en güzel bir şekilde sav. Bir de bakarsın ki, seninle arasında düşmanlık bulunan kimse sanki sıcak bir dost oluvermiştir. Bu güzel davranışa ancak sabredenler kavuşturulur. Buna ancak (hayırdan ve olgunluktan) büyük payı olanlar kavuşturulur.” (Fussilet S. 34-35, Diyanet Meali)

(7): “Sonra bunun ardından kalpleriniz yine katılaştı; taş gibi, hatta daha katı oldu. Çünkü taş vardır ki, içinden ırmaklar fışkırır. Taş vardır ki yarılır da içinden sular çıkar. Taş da vardır ki, Allah korkusuyla (yerinden kopup) düşer. Allah, yaptıklarınızdan hiçbir zaman habersiz değildir.” (Bakara S. 74, Diyanet Meali)

Tepkinizi İfade Edin
Like
Love
Haha
Wow
Sad
Angry

* Kaynak belirtmek suretiyle alıntı yapılabilir.
* Yazarın düşüncesi, sitenin genel düşüncesinden farklı olabilir (Düşünce farklılığı zenginliğimizdir).
* Yazının tüm sorumluluğu yazarın şahsına aittir.

mimhece

Ses-Söz-Arpacık
0 0 Oy
Gönderiyi Puanla
Abone ol
Bildir
guest
0 Yorum
Satır İçi Geri Bildirimler
Tüm yorumları gör

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
0
Düşüncelerinizi bildirmek ister misiniz, lütfen yorum yapınx