Spotify’da dinlemek için buraya tıklayabilirsiniz…
Ruhen insanın huzurda ve sükûnette kalabilmesinin tek yolu kendi iç dünyasındaki kavgalara son verebilmesinden ve sulh eylemesinden geçer…
Bazı insanlar görürüz; her an öfkeli, kızgın, kırgın, dokunsan ya ağlayacak ya da saldıracak misali…
Öyle ki onlar kendi kendileriyle mücadele halindeler taaa içlerinde, karanlık dehlizlerde… Zira tamamlanmamış, yarım kalmış, halledilmemiş, söylenmemiş, konuşulmamış, yaşanamamış, anlaşılmamış, yanlış algılanmış/inanılmış/hükmedilmis, cehaletten doğruya ulaşılamamış… nice konular, olaylar ve insanlar birikmiştir o mahzenlerde!… Onlar; yeri gelir insanın annesi babası olur, yeri gelir sevdiği bazen de yerdiğidir…
Ama hepsi de incitir!…
Bu olumsuz hâlden kurtulabilmenin ilk basamağı “fark etmektir”… Her halükarda farkında olunmayan bir durumu hiç kimse düşünme, sorgulama ve değiştirme gayretine girişmez zira… Zaten insan kendindeki ruh hali değişikliği ve olumsuz psikolojiden kendi iç dünyasını sorgulamalı ve dinlemelidir esasında… Fark etmeli ki içerilerde bir yerlerde yanlış giden bir şeyler var!!! Fark ettikten sonra insan oraya dikkatini, ilgisini yoğunlaştırabilir ve beraberinde “merak” duygusunu gıdıklayabilir. Ve bu merakla sorular, sorgulamalar, arayış ve yeni bir anlayış başlar…
Eğer yola koyulmaya cesareti varsa ve kararlıysa, ciddiyse ve samimi ise doğru yolu da keşfedebilir… Yol’cu yola revan olursa da muhakkak ona deva niteliğinde levhalar ve dahi yol’daşlar sunulur… Derdini söyleyene sunulurmuş ancak devası… Yani şifa, kişinin kendinden başlar!
İnsanı aşağıya çeken, enerjisini sömüren, kolunu kanadını düşüren, kendi olmaktan uzaklaştıran, gönlünün ve vicdanının sesini kısan… her ne varsa onları bir bir tespit ederek, açığa çıkararak, yüzleşerek, dertleşerek, içinde uzun zamandır tuttuğu her ne varsa açık ve net bir şekilde konuşarak, mümkünse kişiler söz konusu olduğunda yaşıyorlarsa yüzyüze değilse de imgeleyerek, hesaplaşarak ve hellaleşerek… derinlerde ki karanlıkları aydınlatabilir ve çözümleyebiliriz…
Bu çözümün yolu affetmekten/ bağışlamaktan geçiyor…
En başta ve her zaman kendimizi, kendi benliğimizi, içimizdeki çocuğu bağışlayarak ve özür dileyerek başlanmalı…
Beraberinde de diğerlerini; sevdiklerimizi ve/ya yerdiklerimizi; hem de her ne yaşanmış olursa olsun!…
Bu konuda kafayı kurcalayan ve insanların içine sindiremedikleri bazı sıkıntılar var… Şöyle ki affetmek derken bu eylemi hiç kimse için değil, biz kendimiz için, kendi huzurumuz, kendi sağlığımız için yaparız/ yapmalıyız… (Başka yolu yok zira.) Kabule geçmek, idrak etmek ve affetmek sadece bizi iyileştirir… Yoksa biz affettik diye karşı tarafın sorumluluğu veya olumsuz durumu ortadan kalkmış olmuyor.
Ayrıca affetmek derken de geçmişte yaşanılan, yapılan her ne ise… o kişilerin davranışlarını onaylamak, hoş görmek, takdir etmek, hak vermek vb. vs. gibi bir algıyla değil de…:” Tamamıyla o olaylar yaşanırken müdahale edemediğimiz, elimizden bir şeyin gelmediği, çözüm üretemediğimiz, bilemediğimiz, yanlış anladığımız… bir hâldeyken kendimizi o halde bırakarak kötü hissetmemiz, kendi kendimizi suçlamamız, çaresiz kalmamız ve sorunların bizde yarım kalmışlık hallerinden kendimizi çıkarmamız, mesuliyetin doğru yere bırakılması gerekliliğini idrak etmemiz, kendimizi affetmemiz olduğunu…” anlayarak bu eylemi gerçekleştirmemiz ve o olumsuz duygulardan özgürleşmemiz gerekiyor…
Ancak bunu başarabildiğimiz zaman o duygulardan kurtulabilir ve önümüze bakabiliriz… İçinde bağışlayamadığı, hazmedemediği, sindiremediği… duygularla yaşayan kişiler, onlara bağımlıdırlar ve an’larını/şimdilerini göremez, algılayamaz, yaşayamaz ve hayatı hep ıskalarlar…
Affetmenin dayanılmaz hafifliğini ve huzurunu herkese ısrarla tavsiye ederim…
Kendi seven insan, en nadide yerinde; yüreğinde başkalarına ait olumsuz hiçbir şeye hamallık yapmaz… Zira orası sadece sevgi, şükür ve huzur içindir…
Sevgiyle affı bol insanlar…
Peri’han Taşdemir Taylı…
* Kaynak belirtmek suretiyle alıntı yapılabilir.
* Yazarın düşüncesi, sitenin genel düşüncesinden farklı olabilir (Düşünce farklılığı zenginliğimizdir).
* Yazının tüm sorumluluğu yazarın şahsına aittir.