DENEMELERPODCAST

Tashih Defteri

Spotify’da dinlemek için buraya tıklayabilirsiniz…

Eskiden adımı biliyordum, nereli olduğumu, babamı, anamı. Doğduğum şehri biliyordum, kim olmak istediğimi, neye benzediğimi. Eskiden biliyordum eğimlerimi, yokuşlarımı. Neye ihtiyacım olduğunu biliyordum, ne düşündüğümü, ne hissettiğimi. Artık emin değilim. Bildim dediğim pek çok şey birer malumattan ibaretti. Adın bu dediler, öyle bildim, anan bu, baban şu. Şuralısın ve orada doğdun. Bunları bilmeyi ötekinden öğrendim. Ben bir haberden ibarettim bir bakıma. Dinin bu dediler, öyle bildim, Allah’ı sordum, söylediler. Saçımın teli yüzünden yanacağımı öğrendim. Başka da bir şey anlatmadılar. Allah bilgim, kendim gibi bir malumattan ibaretti. Başka malumatlar, havadisler öğrendim büyüdükçe. Okudum. Olabilme ihtimalini bile düşünemediğim şeyler oluyordu. Terör, çocuk gelinler, cinayetler… Sağcı olduğumu bir solcudan öğrendim. Dindarlardan kafir olduğumu, ateistlerden yobaz. Annemden tembel olduğumu, arkadaşımdan, iyi biri olduğumu. Ben bir malumattan ibarettim ve biliyordum ne olduğumu.

Doğru varsayma kabilitiyetimin zirveyi zorladığı oldu. Altın fiyatlarını aratmayan biçimde dalgalandığı zamanlar da. Kendi zihnimin beni yanıltabildiğini fark ettiğimde, her şeyi yanlış anlamış olabileceğimi anladığımda kırklarıma geliyordum. Silsile kavramıyla pek haşır neşirdim o ara. Sık sık bu kelimeyi cümle içinde kullanarak ona karşı görevimi yerine getiriyordum. Öyle sanıyordum. Silsile kavramını başımdan savdığımda tashih kavramıyla burun buruna geldim. Tashih defterine işliyordum düzeltilecek şeyleri. Bunu düşünmek hayret vericiydi, hayatımın bir yanlış anlamalar silsilesi olduğu, olabileceği. Bunu düşünmek dehşet vericiydi. Yine de insanın içinde bir yerde bilen bir taraf vardı. İnsanın içinde bir yerlerde, bilen tarafa güvenen başka bir taraf. Bilmek bir tercihti adeta, güvenmek bir seçimdi. Belirsizlik denizinde yüzmek fikri korkutucu olsa da, belirsizliğin kendisi korkutucu değil güven vericiydi. Bunu anlamakta zorlandım. Anlatmaya yeltenmedim bile. Zıt kutupların silindiği bir alan vardı ve bunun bilmekle bir ilgisi yoktu.

Eskiden biliyordum. Bildiğim şeye hapsoluyor, bildiğimin şeklini alıyordum. Sağcı olduğumu bir solcudan öğrendim. Tembel olduğumu annemden. Ateistten yobaz olduğumu öğrendim ve kendim hakkında bilmek istemeyeceğim daha pek çok şey.

Okuduğum kitaplar pek çok şey söyledi bana, izlediğim filmler, konuştuğum insanlar. Sanki en çok çocuklarımın karşısında umursuyordum kim olduğumu. Hiçbir bilginin kesin bilgi olmadığını onlar öğretti bana. Sezgilerimin olduğunu. İçimin bilen tarafını. Bilmem gereken her şeyin, azık gibi, aş gibi gelip beni bulduğunu. Ne güç diye bir şey vardı insanda ne de zayıflık. Hepsi bir an meselesiydi. Kendinden emin dağ gibi bir adamın kendini unuttuğu zamanlarına şahitlik ederken, zamanın aldatıcılığı aydınlandı. Ne güçlüydü insan ne de zayıf. Anın bir yanılsaması. Çok çabuk yanıp sönen saman alevi gibiydi bireyin varlığı. Emin olmamanın güvenli olduğunu anlar ve anımsarken mırıldanıp duruyordum kendi kendime. “Öyle ise mü’minler ancak Allah’a güvensinler.” Bilmem gereken şeyi kendi kendime ezber ettiriyordum. Göğü direksiz ayakta tutan Allah, belirsizlikte insanı ayakta tutuyordu. O tutuyordu. Bilinecek başka bir şey yoktu. Ama eskiden biliyordum. Eskiden çok biliyordum. Şimdi tashih defterinin kenarlarına oya işliyorum. Hikayem orada. Benim, senin, hepimizin hikayesi.

Mimhece

Tepkinizi İfade Edin
Like
Love
Haha
Wow
Sad
Angry

* Kaynak belirtmek suretiyle alıntı yapılabilir.
* Yazarın düşüncesi, sitenin genel düşüncesinden farklı olabilir (Düşünce farklılığı zenginliğimizdir).
* Yazının tüm sorumluluğu yazarın şahsına aittir.

mimhece

Ses-Söz-Arpacık
5 2 Oy
Gönderiyi Puanla
Abone ol
Bildir
guest
0 Yorum
Satır İçi Geri Bildirimler
Tüm yorumları gör

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
0
Düşüncelerinizi bildirmek ister misiniz, lütfen yorum yapınx