Malum, 6 Şubat’tan artık bahsetmek istemiyorum. Öylesine gözümüz, gönlümüz, ruhumuz, gecemiz, gündüzümüz, susmamız, konuşmamız depremle doldu ki… Ne duyacak – dinleyecek, ne de konuşacak – anlatacak mecalimiz kaldı.
Artık bulunduğumuz duruma adapte olmaya çalışıyoruz. Hatta kanıksadık bile…
Bizim için milat oldu 6 Şubat: Depremden önce, depremden sonra. Tarih arayıp bulup söylemek zorunda kalmıyoruz.
Depremden önce…
Nelerimiz değişmedi ki bu tarihle birlikte? Yememiz, içmemiz, öncelediklerimiz, ötelediklerimiz, çalışmalarımız, almalarımız, vermelerimiz. Bir dolu şeylerimiz değişti. Sabah kalkışlarımız, akşam yatışlarımız.
Bugün hava çok güzel diyemiyoruz mesela. Oohh yağmur yağsın, kuraklıktan kurtuluruz diyemiyoruz.
Sabah kalkıp şu yapılacak işlerimizi sırasıyla bir yapalım diyemiyoruz.
Dolu dolu derslere girmeyi, kitap okumalarını yapamıyoruz. Şöyle yüreğimizden kişilerin derdini dinleyip onlara teselli ve şifa seansları yapamıyoruz, çünkü o seanslara bizim ihtiyacımız var. Tüm çabalarımıza rağmen kimsenin yaralarına merhem olamıyoruz. Bir de buna her şeyini kaybetmiş kardeşlerimizi katarsak; kısmen bir şeylere kavuşsak da mutlu olamıyoruz.
İşte bütün bu oluş bitişlerin içerisinde “Geldü çattu Ramazan.”
Ramazanın kendisi merhem, kendisi ilâç da; bu merhemin, bu ilâcın hakkını nasıl vereceğiz çadırların içinde?
Ben pek çadır zorluğunu yaşıyor sayılmam aslında. Çünkü benim çadırım arkadaşlarıma yakın, sağ olsunlar, her gün birisi doyuruyor karnımı. İhtiyaçlarımı gideriyorlar.
Yine de Ramazandan önce ve Ramazandan sonra demek bizlerde alışkanlık oldu.
Verir durumda iken, alır durumda olmak; destek, sevgi, ilgi, alâka ve daha birçok şeyi alır vaziyette olmak…
Geldü çattu Ramazan, birçok ihtişamıyla birlikte. Dedim ya, o günden önce demeyecektim diye; diyorum işte.
Ramazanın aşkı, sevgisi, muhtevası, yardımlaşması, iftar ziyafetlerimiz ve daha bir dolu güzelliklerimizi ancak anlatırlarsa duyuyoruz.
Yine mealinden okuyacaktım bu yıl. Olmadı. Bizim planımız tutmadı. İftarlar yapacaktım insanlara, yardımlarda bulunacaktım, güzel Kur’an ziyafetleri yapacaktım gayretkeş, fedakâr arkadaşlarımla birlikte. Olmadı, olamayacak da besbelli.
İşte böyle bir psikoloji ile bulduk kendimizi Ramazan’ın içerisinde.
Elhamdülillah…
Ramazan her ne kadar hüzünlü ve mahzun geçse de; O’nun o rahmetli, merhametli, yakından en yakın, şahdamarımızdan daha yakın oluşunu tüm hücrelerime kadar düşünüyor, hissediyor ve yaşıyorum.
Sen varsan her şey var Rabbim. Bu ruh, üzüntü, sevgi ve ümitle; çadırımdan ramazanlarınızı kutluyorum.
Gün doğmadan neler doğar.
Ve tüm güzelliklerin şafağı yakındır, biliyorum.
Bayram gelecek, ruhumla duyuyorum.
İclalgül Gölgeli
* Kaynak belirtmek suretiyle alıntı yapılabilir.
* Yazarın düşüncesi, sitenin genel düşüncesinden farklı olabilir (Düşünce farklılığı zenginliğimizdir).
* Yazının tüm sorumluluğu yazarın şahsına aittir.
Depremi o kadar güzel özetlenmişki 6 şubatı ancak bu kadar dopru anlatılır ama yaşıyoruz elhamdülillah yaşadıkça umut var yeniden baştanda olsa yeniden bismillah diyoruz bunu sen aşıladın bizlere başta kuran aşkını elhamdülillah bulup okuyup yeniden şarz oluyoruz Allahın lutfu merhametini içimizdeki yaşatıyor keşke şu olsa diyoruz oluyor elhamdülillah bu depremde olsa kötüde desek insana ne öğretiyor bunu görmemiz lazım Allah ev alıyorsunuz çürükmü bakın araştırın ve bir uzman getirin tedbir alın dedi lüks değil sağlamlığa bakın yoksa ölürsünüz gösterdi bunu Allah elhamdülillah emeğine sağlık öpretmenim ablam