DENEMELER

Hayatı Nasıl Okumalıyız?

Hayatı okurken, her duyduğumuzu, her gördüğümüzü, her karşılaştığımızı acaba hangi perspektiften bakıyor, okuyor ve değerlendiriyoruz?

Kişilerin hayatları, yaşantıları ve travmaları; kendi yaşam süreci içerisinde, zamanla içlerine ata ata en sonunda yaşadıklarına karşı defansif, saldırgan bir tutum içerisinde buluyorlar kendilerini… Ben, bana yapılanın intikamını alacağım güdüsüyle bu tarz eylemlerde bulunuyorum. İşte burası aslında insan psikolojisinin işlendiği nokta.

Kişinin kişiliği oluşurken maruz kaldığı süreç neler?

Dışarıdan baktığımızda; işte “bu kişi böyle, şöyle şöyle eylemlerde bulunuyor”demek, bu işin en basit tarafı. Bu peşin yargının altında yatan kilit noktayı çözdüğümüzde, günlük hayatımızın içerisinde ki “hoşgörü” dediğimiz kısmı görebiliyoruz.

Yine devam ediyoruz:
Bir köpeği sevmeğe çalışırken, köpek size saldırı veriyor. Kolunuzu ısırıyor ve siz de bir savunma olarak ona karşı gayet doğal bir şekilde tekmeler atıyorsunuz. Sizin bu tekmelerinizin ardından müteakip değişik sesler çıkararak yanınızdan uzaklaşıyor. Gittiği yönü takip ettiğinizde yavrularının olduğunu görüyorsunuz.
Köpek, daha önceki tecrübelerinden yola çıkarak, olası zarar verebileceğiniz ihtimali üzerinden size saldırıyor, siz de doğal olarak kendinizi savunma eyleminde bulunuyorsunuz. Bu hareketi, köpeği takip edene kadar elbette anlamıyoruz.

Ve yine devam ediyoruz:
Yolda yürürken, kaldırımın kenarında ağlayan on yaşlarında ağlayan bir çocuk görüyoruz. Çocuğa yaklaşmadan olası senaryoları bir düşünelim. Kaldırımın kenarında oturmuş ağlıyor…

Neler söylerseniz?
Kayboldu
Anne-babasını kaybetti
Bir ihtiyacı var
Korkmuş olabilir
Düşmüş olabilir
Bir şeyini kaybetmiş olabilir
İstediği bir şeyi alamamış olabilir…
Bu varsayımlar çoğalır, gider…
Bu bizim beyin filtremizle alâkalı…
Farklı farklı bir sürü paradoks var zihnimizde. Farklı farklı parametre var.
Bu aslında bizim, duygu, süreç ve tecrübelerimizle alakalı. Olası tecrübelerimizin içerisinde ki dosyaları açıyoruz, ne olabileceğiyle alâkalı konuşmadan bir veride bulunuyoruz. Siz buna algı dersiniz, tecrübe dersiniz, deneyim dersiniz. Ve bu verilerde bulunurken de, aslında dikkat ettiğimiz unsurlara bakarsak; kendi çocuk tecrübelerimizi görebiliyoruz. Güven, korku, istekletinizin gerçekleşememesi. Peki başta yaptığımız bir yığın yorumlarımız; bunları söylemesinin altında yatan kilit noktalardan biri; kendi tecrübelerini yani olayla ilgili ilk tecrübe ve deneyimlerimizle önce algılanıyor ve bir yorumda bulunuyor. yoruma binaen sonraki verilerimizi aydınlatmaya çalışıyoruz. Zihnimizden birçok düşünce geçiyor.

Şimdi tekrar bakalım:
Çocuk kaldırımın kenarında oturuyorken, bir yığın yorumlar da bulunduk. Çocuğun annesi evde rahatsızlanıyor ve birileri yardım etsin diye koştura koştura evden dışarı çıkıyor. Tam karşıya geçerken bir fren cayırtısı, korkuyor ve kaldırımın kenarında oturuyor.

Korku dedik
İstediği olmamıştır dedik, falan dedik, filân dedik…
Geldik yine en tepeye: Aslında çocuğun o hareketinin temelinde yatan nokta, annesine yardım etme içgüdüsü…

Siz; bir insan kaynakları sorumlusu olarak, bir danışman olarak, bir uzman psikolog olarak bir danışanınız size gelecek. Gelmeden az önce 5. kata çıkarken 3. katta densizin biriyle tartıştı, kavga etti. Sizin yanınıza çıktığında tansiyon yüksek, kalp atışı yüksek, kortizolu yükselmiş; öfkeli, sinirli bir şekilde sizin yanınıza çıktı. Ben de kişiyi o anda gördüm ve dedim ki, çok asabi, çok öfkeli bir insan, öfkesine hakim olamayan bir insan. İşte ben o anda bilinçsel bir çarpıtmaya maruz kaldım. O kişinin ne yaşadığını bilmiyorum, oraya gelirken ki süreçte ne yaşadı? Olası bir negatifle karşılaşma ihtimalini her zaman göz önünde bulundurarak, önce kişilerin stres seviyelerini düşürmem lâzım. Başına Her şey gelmiş olabilir…

Yani on numara bir insan, tam sizin kapınızdan içeri girmeden önce, bir telefon görüşmesiyle bütün sistemi allak bullak olmuş olabilir. Ve siz de bu kişiyi ilk defa görüyor ola bilirsiniz. Daha önce tanımadığınız, sizde bıraktığı intiba şu yönde karşınıza çıkabilir: Saldırgan, öfkeli… falan diyebilirsiniz. Ama, ama öyle mi? Değil.

Duygu durumu diye tarif ettiğimiz dinamik veriler çerçevesinde değerlendirirsek öyle.

Kendiniz için de böyle düşünün. Stresli olduğumuz yapımızla, stressiz davranışımız arasında karar alma sistemimizde değişiklik oluyor. Karşımızdaki insanları değerlendirmeden önce, kişinin stres seviyesini aşağı çekmemiz gerekiyor.

Yazdıklarımızdan şunu çıkarabilir miyiz?
Kişilere bir isim koymadan, değerlendirmeden, yargılamadan önce olayları her yönüyle değerlendirmeliyiz. Ve lütfen empati dediğimiz olayın içerisine kendimizi de koyarak öyle konuşmalıyız ya da hiç konuşmamalıyız vesselâm…

Hayatı okurken, okumaya kendimizden başlamalıyız…
Profil tanımlama ve yüz okuma analizi derslerimden…


İclâlgül Gölgeli
Profil Tanımlama Uzmanı

“Ahmet hocama teşekkürler ve saygılarımla…”

Tepkinizi İfade Edin
Like
Love
Haha
Wow
Sad
Angry

* Kaynak belirtmek suretiyle alıntı yapılabilir.
* Yazarın düşüncesi, sitenin genel düşüncesinden farklı olabilir (Düşünce farklılığı zenginliğimizdir).
* Yazının tüm sorumluluğu yazarın şahsına aittir.

İclalgül Gölgeli

İclalgül Gölgeli, 12 kardeşin 9 numaralı, 60 doğumlu Malatya'nın Gündüzbey kasabası'nda dünyaya gelen, yüksek öğrenimini Ankara Gazi Üniversitesi'nde yapan, hayatını kendini ve insan yetiştirmeye adayan bir garip virgülüm. Yazar değilim. Hayatıma dair çok insan hikayeleri biriktirdim. Çok iniş çıkışlarım, çok duraklarım ve yol başlangıçlarım oldu. Kısacası, insan okuyor ve insan dokuyorum. Son nefesime kadar da böyle olacak umuyorum. Saygı selam ve başarı dileklerimi iletiyorum.
1 1 Oy
Gönderiyi Puanla
Abone ol
Bildir
guest
0 Yorum
Satır İçi Geri Bildirimler
Tüm yorumları gör

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
0
Düşüncelerinizi bildirmek ister misiniz, lütfen yorum yapınx