Hayâl mi Gerçek mi?!
Rüyalar; insanın bilinçdışının duygular vesilesi ile uyku anında dışa vurumu ve başka bir Matrix alemde yaşam sunumu vizyonlarıdır…
Ve rüyada görülenlerin de tersine yorulması, yorumlanması ve inanılması üzerine vurgu yapılır… Rüyalar baştan sona sembolik simgesel bir dille yaşanır ve bu sembol dili bilinmeden de pek anlaşılamazlar… Bu da bir ilimdir; Yusuf’un rüyasındaki güneş, ay ve yıldızlar gibi yani baba, anne ve kardeşler…
Buradan yola çıkarak duygu dünyamız/ alemimiz için rahatlıkla söyleyebiliriz ki insanların çoğunluğu gözleri açıkken ama aslında duygu/zihin dünyalarında uykudayken de göründüklerinin ve gösterdiklerinin dışında ve dahi zıttına hareket ederler…
Nasıl mı?!… Tıpkı üstad Tolstoy’un belirttiği gibi: “ Öyle çok gülüyordu ki çok belliydi, en çok o acı çekiyordu!…”
Genellikle insanlar olumsuz his ve duygularını gizlemeyi tercih eder ve yansıtmamak için de olduklarından farklı davranmaya çabalarlar ancak beden dilleri, sesleri ve gözleri onları ele verir… Hepimizin başına az çok gelmiştir her iki durum da öyle değil mi…?
İçimiz kan ağlarken dışımızın düğün yaptığı hallerden bahsediyorum… Ve/ya bazen de tersi olur; içimizde yerinde duramayan ve kelebekleri kovalayan bir çocuk vardır da ne yeri ne de zamanıdır onunla oynamak için!…
Ancak hayat çok kısa, insanlar geçici, olaylar bitici, işler tüketici… O kadar da ciddiye almamak gerekiyor diye düşünüyorum; yaşamak lazım doyasıya, içten geldiğince, özgür ve özgünce… Oyun isteyince oyun, çocukluk zamanı çocuk, iş zamanı iş ve zevk zamanı zevkini almak lazım bu hayatın…Sevgi, neşe, iyilik, sağlık ve huzurdan daha değerli bir şey yok zannımca…
İnsanlara da takılmamak gerekiyor velev ki en yakınlarınız, sevdikleriniz dahi olsun… insandır; dost da arkadaş da olsa bir yere kadar varlar… Bununla birlikte etrafınızdaki insanlar hayatını, kıskançlığını, kin ve öfkesini, acı ve kederini, hasetini, gizli hayranlığını, tecessüsünü ve çekememezliğini… gülüşlerinin, alkışlarının, kucaklarının, hediyelerinin, onay sözlerinin, yakın muhabbetlerinin, takdirlerinin, ilgi ve sevgisinin arkasına gizleyebilirler…
Hepsi de mümkün ve yaygın olan durumlardır… Eğer kişi kendisi de sevgiye, ilgiye, muhabbete… muhtaçsa, aç ise arkadaki gizemi gözardı ederek o durumları gerçek sanmayı seçerek, yaşamayı tercih edebilir; kendini kandırarak … Elbette bir yere kadar! Gözlerindeki perdenin kalkması için derin bir ayrılık, terk, acı, ihanet, suistimal, manipülasyon yaşayana kadar… Ancak burada da gerçek olanı şu ki: “ Görünen köy kılavuz istemez!” esasında…
Demek ki çevremizdeki tutumları olduğu gibi değil de tıpkı rüya yorumlarımız gibi tersinden de okuyabildiğimiz zaman insanları çok daha iyi anlayabiliriz… İnsan psikolojisi böyle işliyor… Bilinçdışı sembol dilimiz dış dünyada da duygu ve tutumlarımızı yönetiyor…
İkra…; Yaradan’ın yarattığı/gösterdiği her şeyden eğitim al, öğren, hatırla, oku! derken, sanırım varolan her şeyi hikmetlice yani yerli yerinde faydalı ve amaca hizmet edecek şekilde bağ kurarak okumak, düşünmek, anlamak, algılamak, öğrenmek, yönelmek ve yaşamak… böyle bir hâl olsa gerektir… Yani tam olarak eğitilmektir…
Dünya; sema, derya, deniz… Dalgaların yüzeyini değil diplerini de göklerini de bilmek gerekir ki yol’cu’luklarımız keyifle, hayırla ve huzurla dolsun…
Sevgiyle Canlar…🌹🌹🌹
Peri’han Taşdemir Taylı…🌾🌾🌾
* Kaynak belirtmek suretiyle alıntı yapılabilir.
* Yazarın düşüncesi, sitenin genel düşüncesinden farklı olabilir (Düşünce farklılığı zenginliğimizdir).
* Yazının tüm sorumluluğu yazarın şahsına aittir.
Emeğinize yüreğinize sağlık çok güzel yazmışsınız 👏👏👏👏