Hayatın Terapisi
Ne anlatıyorsam, onu anlamaya en çok benim ihtiyacım var. Bazen tekrar tekrar anlatarak, sizi karşıma koyarak kendime anlatmaya ve anlattığımı anlamaya ihtiyacım var. Bu yüzden bağışla beni değerli okuyucu. Farkında olmadan başkaları için söylediğim her şeyi, bu kez bilinçli olarak, sizin yüzünüze karşı kendime söyleyeceğim.
Zaman zaman, hayatımın belli dönemlerinde, çocukken dinlediğim masallara ve anneannemin anlattığı peygamber kıssalarına gider aklım. O zamanlar hayatımda öyle şeyler olur ki, o kıssalardaki insan mucizesini hayranlıkla tefekkür ederim. Hz. Nuh’un, kendisine deli demelerine rağmen ve belki de kendi içinden gelen dirençlere rağmen o geminin tahtalarını çakması, benim için asıl mucize oluverir. Ne suyun yükselmesi, ne geminin yüzmesi önceliklidir benim için. Hz. Nuh’un, her şeye rağmen, toplumun kınamasına içerlemeden o gemiyi inşa etmesindeki şifaya şükrediyorum. Hz. Nuh o gemiyi inşa ederken bir gemi inşa etmenin yanında kendini de inşa ediyordu. Rabbimin öğretmenliği tam da insan fıtratının anlayacağı dilde değil mi? Bilişsel davranışçı terapi, danışanında önce bir bilinç oluşturup sonra da o bilince uygun davranışı, mış gibi yapma pahasına danışanına uygulatıyor ve zamanla, danışanın bilinçaltındaki eski inanç “off” olurken, yeni inanç (biliş) ve davranış “on” oluyor. İnsanın çevresine rağmen, kendisine rağmen, kaygı ve korkularına rağmen doğru olanı yapma imkanı ve kendi doğrusu uğruna yaptığı eylemlerin insanı şifalandırdığı, güçlendirdiği, kendini yeniden inşa ettiği muhteşem bir terapi süreci.
İnsanların güçlerinin bir tek kendi çocuklarına yettiği, kendi değersizlik ve suçluluk farkında olmadan nesilden nesile çocuklarına aktardığı bilgisiyle söylemek isterim ki, her çocuk mükemmel doğar ve onu ailesi hasta eder, çocuğun kişiliğini ve fıtratını, onu terbiye etmek adına, “iyi niyetle” bozar. Hiç kimse, hiçbir çocuk kendisine yapılan bu zulümden hasarsız çıkamamıştır. Hayat yine de vaz geçmez o yaralı çocuklardan. Hayat, insanın karşısına çıkardığı bir takım zorluklarla onu iyileştirmeye çalışır. Aklıyla, vicdanıyla, hayattan öğrendikleriyle uyumlu kalabildiği sürece de şifalanma devam eder Allah’ın izniyle. İnsanın şifalanmasının önündeki en büyük engel insanın korkusudur. İnsan herhangi bir şeyden ölesiye korkabilir. Şifa, o korkunun ardında bekler insanı. Kur’an ayetleri arasında dolaşırken, Rabbimizin korku duygusuna vurgu yaptığını ve insanı gerçekten korkuttuğunu görüyor ama bunu neden yaptığını tam kavrayamıyordum. Yine de kavradığımı iddia edemem. Şöyle bir sonuca varmanın beni şimdilik tatmin ettiğini söyleyebilirim. İnsanın anlamlı ya da anlamsız korkularını aşmanın en kestirme yolu, daha büyük bir şeyden korkmasıdır belki de. İnsan, Allah’tan hakkıyla korkabilirse, çocukluğundan şimdiye taşıdığı (örn: el alem ne der?) yersiz korkuların üstesinden daha kolay gelebilir ve o korkuların ardında bekleyen şifaya ulaşabilir Allah’ın izniyle. Derler ya, Allah’ın yarattığı her şey ya bizzat güzel ya da neticeleri itibariyle güzel. Allah korkusunun insana bir itici güç verdiği inkar edilemez bu bağlamda. O itici gücün adı cesarettir. Rollo May, yazdığı kitaplarda özgürlüğe koşut olarak sorumluluğu ve var olma cesaretini öne sürmüştür. Onun kitaplarından birkaç alıntı paylaşmak isterim:
“Kelimesi kelimesine diyorum ki, ben bir etkide bulunmadıkça, potansiyelimi fiile geçirip var olamadıkça, kaçınılmaz olarak dış güçlerin pasif kurbanı olacak ve kendimi anlamsız hissedeceğim.”
“(…) bireyin eylem içinde olduğu (ya da meydan okuma söz konusuysa, bireyin karşı eylem içinde olduğu) bir yapı olmadan özgürlük veya özgür birey diye bir şey olamaz.”
“Özgür olmak demek anksiyeteyle yüzleşmek ve onu taşımak demektir; anksiyeteden kaçmak, kişinin özgürlüğünden otomatik olarak vazgeçmesi demektir. Tarih boyunca demagoglar, insanları özgürlüklerinden vazgeçmeye zorlama yöntemi olarak anksiyeteden kurtarma yöntemi kullandılar. Sonuçta, anksiyeteden kurtulma umuduyla insanlar gerçek köleliği kabul ettiler.”
“(…) var olma cesaretiniz yoksa, kendi varlığınızı yitirirsiniz.”
Bence Kur’an tam olarak insandan bunu yapmasını istiyor. Var olmasını.
Vesselam.
Hülya Yücel Ergün
* Kaynak belirtmek suretiyle alıntı yapılabilir.
* Yazarın düşüncesi, sitenin genel düşüncesinden farklı olabilir (Düşünce farklılığı zenginliğimizdir).
* Yazının tüm sorumluluğu yazarın şahsına aittir.