SİNEMA

Dörtte Dört; Film Tavsiyesi

2008- Serçelerin Şarkısı

Güvercinler arpa karşılığı takla atmakta, muhabbet kuşları gardiyanlarıyla konuşmuyor, bir serçelerin sesi karışıyor hayata, kuş sesi diye onları bilir çoğumuz. Hepimizin bildiği küçük hayatları, sıradan insanların basit görülen hikayelerini kullanarak, hayatın rengini ahengini onlarda bulan, görmezden gelineni öne çıkaran, çifte kameralarımızın bakış açısını değiştiren yönetmen, Mecid Mecidi’nin bir filmi serçelerin şarkısı. Deve kuşu temsiliyle sunulan bir dünyada, serçe kadar hayatların hikayesi. İçinde hayata tutunma çabası, beklenmedik zamanlarda tanıdık birkaç şarkı, çocukluk hayalleri, deve kuşları, süs balıkları, Rıza Naci’nin oyunculuğu var.

Bu film, çalıştığı deve kuşu çiftliğinde bir kuş kaybolunca, işten çıkarılan Amir’in hikayesini anlatıyor.


1965-Kızıl Sakal

Usta yönetmen Akira Kurosawa’nın bu filmini özellikle, sağlık çalışanlarına, eğitimcilerine ve tıp öğrencilerine tavsiye ediyorum. Patch Adam’s ile artık daha fazla vakit kaybetmeyin ve bu filmi izleyin, meslektaşlarınıza da tavsiye edin. Uçan çinlilerin, hızlı arabaların, yozlaşmış duygu ve yönelimlerin, kaldırımlara serpilmiş diskotek kızlarının reklam edilmediği, okuduğum en güzel kitaplar kadar güzel bir film, tavsiye ediyorum, sizlere.

Bu film, eski Japonya’da, lakabı Kızıl Sakal olan bir doktorun, yoksullara ve muhtaçlara adadığı bir kliniği, onun insanı ve insanlığı hayatta tutma çabasını anlatıyor. Bu film, yozlaşmış bir dünyada, karşılıksız iyilik yapmayı anlatıyor. Hayata baktığında gücenen, burnunun direği sızlayan, öfkesini içinde tutan adamların, bir şeyleri düzeltme çabalarını anlatıyor.

İyiler, iyilikler ve onurlu insanlar hakkında şunu da söylemek isterim: Gerçek iyiler; çevresel şartların, edinilmiş duygusal bağların, olası tepkilerin ve ölümlü kazançların hesabını yapmadan, ölümsüz bir ufukla iyi bir davranışı sergileyebilen, iyi olmanın aslına ve iyi kalmanın şükrüne inananlardır. Evet, onlar sandığınız kadar azdır. Fakat sandığınız kadar yalnız değiller. Çünkü şahit oluyorum ki, onları yaptıkları iyi işler buluşturuyor.

2013-Resim Havuzu

Rıza ve Meryem bazı engelleri olan biraz saf, biraz naif, pek sevgi dolu bir çifttir. Süheyl adında okula giden bir çocukları, kira da olsa başlarını sokacak evleri, bir ilaç fabrikasında kendilerine uygun işleri vardır. Onlar hayatı herkes gibi algılamamakta ama en az herkes kadar yaşamakta, sevmekte, ağlamakta ve gülebilmektedir. Yine de Süheyl daha bir çocuktur ve bazı şeyleri anlayamamaktadır. O da herkes gibi, herkeste olana özenmektedir. Çocuktur, o da annesi farklı yemekler pişirsin, arkadaşları babasına hayran olsun istemektedir. Rıza ve Meryem, Süheyl’in bu duygularını farketmekte, daha iyi olmaya çalışmakta ama yetememektedir. Süheyl kendisine yeni bir anne baba ararken, Rıza ve Meryem de Süheyl’i mutlu etmenin yollarını ararlar. Süheyl için söylenebilecek tek şey onun çocuk olduğudur, Rıza ve Meryem için sadece anne- baba oldukları. Ama şu hayatta bazı insanlar için çocuklardan daha anlayışsız oldukları söylenebilir.

Şair Gülten Akın şöyle diyor bir şiirinde, “Ah. Kimselerin vakti yok, durup ince şeyleri anlamaya. Kalın fırçalarını kullanarak geçiyorlar, evler çocuklar ve mezarlar çizerek dünyaya”

Vaktiniz varsa, ince şeyleri anlamaya, bu filmi de tavsiye ederim sizlere.

1980-DÜŞMAN

Bu filmi, son sahnelerinde geçen bir tiratla sunmak istiyorum:

Suçlu biziz!

Değil mi ki biz her şeye bir sinema seyircisi gibi baktık?

Her şeye… Her kötülüğe… Yolsuzluğa… Ahlaksızlığa… Bizim dışımızda, bize bulaşmayacakmış gibi baktık.

Suçlu biziz. Oysa her şey bizimle o kadar ilgiliydi ki. Bize o kadar yakındı ki. Bir yerde bulaşıcı bir hastalık varsa o herkesi ilgilendirir. Bulaşıcı çünkü. Biz ne yaptık? Hep uzak durduk. Dur, diyemedik. N’oluyor, diyemedik. Her şeyi kendi haline bıraktık. Karışmadık. Feyyat’ın karısı evin önüne süpürge koyduğunda, bir işaret koyduğunda, bunu Feyyat’la karısı, kızı arasında bir mesele olarak gördük. Her boku yediler. Biz seyirci kaldık. Süpürgeyi sadece kocasını küçültmek için, aşağılamak için söz konusu yaptık. Oysa süpürge hepimize meydan okumaydı. Süpürge ahlaksızlığın, kahpeliğin, hepimize, bütün namuslu insanlara meydan okumasıydı. Süpürge namussuzluğun insan haysiyetine, şerefine meydan okumasıydı.

Anlayamadık. Aklımıza gelmedi ki bu mikrop bir gün hepimizi boğazlayacak. Anlayamadık ki bu namussuzluk karşısında gösterdiğimiz suskunluk bizim başımızı yiyecek. Anlayamadık…”

Tepkinizi İfade Edin
Like
Love
Haha
Wow
Sad
Angry

* Kaynak belirtmek suretiyle alıntı yapılabilir.
* Yazarın düşüncesi, sitenin genel düşüncesinden farklı olabilir (Düşünce farklılığı zenginliğimizdir).
* Yazının tüm sorumluluğu yazarın şahsına aittir.

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu