Gün esnemeye başladı. Güneş dağların ardına doğru kayıyor. Bisiklete binmek için güzel bir zaman. Çocuk olsaydım, kesin bisiklete binerdim. Bisikletin tepesinde, rüzgara karşı pedal çevirirken, kendimi bir başka hissederdim: özgür, heyecanlı. Ama artık çocuk değilim ve bisiklete binmek istemiyorum.
Kendimize, kendi gözlerimizle bakamayız. Mutlaka bir başkasının gözlerine, bakış açısına ihtiyaç duyarız. Kendimize, yetişkinliğe ersek de, hala ana babamızın gözleriyle bakarız. Kendimizi, onlar bizi bize nasıl yansıttıysa öyle biliriz. Sonra toplum da girer aynalar meclisine. Eşimiz, kardeşimiz, arkadaşlarımız, akrabalarımız… Onların gözlerinden kendimize bakarız. Ne zaman bu bakışlardan kurtulup kendimizi kendi gözlerimizle görürsek o zaman özgürüz. Özgürlük anına kadar ne yazık ki o bakan gözlere, o aynalara bağımlıyız. Kendimizi o aynalarda ispata çalışırız. Ya kendimizi kendimize doğru yansıtacak doğru aynaları bulmalıyız ya da aynaları kırmalıyız.
Özgürlük topluma rağmendir. Özgürlük, kişinin kendi benliğini toplumdan kurtarıp ele geçirmesi, kendisi üzerinde kendisinin hakimiyet kurabilmesidir. Bunu elde etmek için kişi hem içerde hem de dışarda bir savaş vermelidir. Özgürlük her ne kadar doğuştan kazanılan bir hak olsa da, aslında özgürlük, zamanla ve yaş aldıkça kazanılan bir şeydir. Kişi, benliğinin üzerine kurulmuş olan toplumun varsayımlarından kendini kurtarmalı, kendi ilkelerini düşünme zahmetine girerek ve eyleme geçirerek gerçekleştirmelidir. Otomatik pilota bağlanmış ve günlük rutinlerinin dışına çıkmayan, çıkamayan birey ne kadar özgür görünürse görünsün, özgür değildir. O özgürlüğün bilincine varamamış bir köledir.
Tek bir ideolojiye bağlı kalınarak verilen eğitimde çocuklar özgür müdür?
Kınanacağını, linç edileceğini bildiği için konuşmayan kişi özgür müdür?
İtibarını kaybetmemek için bildiği hakikatleri susan özgür müdür?
Karşı tarafa paye vermemek için, kendi tarafının hatalarını savunan özgür müdür?
Özgürlük benliğin tüm aynalardan kurtarılıp ele geçirilmesi ve o benliğin, aynaların arzu ve isteklerine göre şekillendirilmeye çalışılması değil, evrensel ilkelere bağlanmasıyla ilgilidir. Kişi özgürlüğünü elde etmek, bağımlılıklarından kurtulmak için kendisiyle ve çevresiyle bir mücadeleye girmek zorundadır. Bu mücadele sonunda bireyselliğini kazanan ve onu koruyan kişi özgür olacaktır. Sorumlu davranmak, irade göstermek özgürlüğün ayrılmaz bir parçasıdır. Bir şeye irade göstermek için o şeyin yapılması gerektiğini bilmek yeterli değildir. Bilgi, çoğu zaman insanları eyleme geçiren bir olgu değildir. Kişiyi eyleme geçiren motivasyon inançtır. İnançlı insan yardım elini uzatır, söküğü diker, açları doyurur, haksızlığa karşı durur. Özgürlük, benliğimizi Allah’ın belirlediği ilkelere bağlamak ve kendimizi Allah’ın aynasından görmekle tamamına erer. Özgürlük yaşam boyu sürecek bir mücadeledir. Bu bağlamda hayat sınavı aslında bir özgürlük sınavıdır. Her sıkıntı ve sınanma, bizi özgürlüğümüz hususunda sınar. İlkelerimizi koruyabiliyor muyuz, onları eyleyebiliyor muyuz, irade gösterebiliyor muyuz, değiştirilmesi gerekeni çıkarımıza ters düşse de değiştirebiliyor muyuz, yakınlarımızın aleyhine olsa bile hak olanın yanında yer alabiliyor muyuz?
Şimdi, kendimi özgür hissetmek için bisiklete binmeye ihtiyacım yok. Daha çok kendimi eğitmemle ilgisi var özgürlüğün. Henüz özgürlük naraları atacak durumda değilim. Özgürlük, yaşaya yaşaya, öğrene öğrene hak edilen bir şeydir. Özgürlük, bir mahkumiyetin olmayışı halinden çok, bir duruş, bir ahlaka sahip olmakla daha yakından ilgilidir.
Özgürlük bilgeliktir.
mimhece
* Kaynak belirtmek suretiyle alıntı yapılabilir.
* Yazarın düşüncesi, sitenin genel düşüncesinden farklı olabilir (Düşünce farklılığı zenginliğimizdir).
* Yazının tüm sorumluluğu yazarın şahsına aittir.