“Tüm eylemleri ve söylemleri ahlaklı yapan şey sahih bir bilince ve bilgiye dayalı “niyettir”. (39/3-2/112) Yaptığımız tüm bilinçli eylemleri de bu niyete göre akıl üretir. Aklı temiz kılan ise bilgi kaynaklarımızdır. Aklımızı temiz bilgiyle donatabilirsek, bu dilde doğru söyleme; eylemlerimizle de ahlakımıza yansır. “Ona sadece güzel sözler yükselir, o sözleri yücelten ise imana uygun eylemlerdir” (35/fatır 10)
.
Eylemin ahlakı, sahih bilgi ve salihat yönünde olmasını; söylemin ahlakı ise eylemden neşet etmesini gerektirir. Eylem ahlakına zihinsel hiçbir katkısı olmayanların (taklit), kendisinde meleke haline gelmeyen , sürekliliği olmayan amellerinin de sahibine kalıcı bir hayrı olmaz, çünkü anlam, bir bilinç dahilinde yapılan eylemlerde olur. Rahmetli Muhammed Baqır “Kuran Okulu” eserinde bu konuyu şöyle izah etmiştir.;
.
“…zihinsel varlık, tarihi hareketin dinamiğini ve dayanağını oluşturmaktadır. Bu zihinsel varlık bir taraftan fikrî bir oluşum meydana getirirken -bu fikrî oluşum hedefe ulaşmak için zihinsel kuramları kanalize eder- diğer yandan insanı bu hedefe doğru eğilmeye sevk edecek, bu hedefe ulaşmak için gerekli hareketin faaliyeti içine itecek irade gücünü oluşturur. Yani kendisine özgü belli bir dinamizme sahip geleceğe şekil veren bu zihinsel varlıktır. Bu zihinsel varlık bir yönüyle düşüncenin ifadesi olurken, öbür yönüyle iradenin tezahürü olmaktadır, bu iki gerçek, düşünce ve irade insanın iç dünyasını oluşturur. “
.
Bir Müslümanın düşünce ve iradesine yön verecek olan temel ilkeler; temiz bilginin yazılı reçetesi olan Kur’anî ilkeler ve tavsiyelerdir. Burada doğru eylem ve söylem için Kur’an’ın önerdiği bazı temel ilkelerden bazılarını sizlerle paylaşmak isterim.
.
1-Düşün! Ve Aklet!
“Sana bu mübarek Kitab’ı, ayetlerini düşünsünler ve aklı olanlar öğüt alsınlar diye indirdik.” (38 Sad /29)
.
Kuran öğüt almak için ilk şartın düşünmek olduğunu ortaya koyar. Düşünmek için öncelikle özgür bir irade, açık bir kalp, şahsiyetli ve minnetsiz bir kişilik şarttır. Baskılanmış akıllar düşünme kabiliyetlerini tam kullanamazlar. Onun için eğitimciler insanların kişiliklerini yok edecek tutum ve davranışlardan uzak durmalılar.
.
“Onlar Kur’an’ı düşünmüyorlar mı? Yoksa kalpleri kilitli mi.”(47/ Muhammed /24)
.
2-Allah’dan başka İlah edinme!
(Ey İnsanoğlu,) Allah’la beraber bir başka tanrı edinme ki kendini kınanmış ve bir başına bırakılmış olarak bulmayasın (17isra 22)
.
“Allah’tan başka ilah edinme, O’ndan başka ilah yoktur.” (28/Kasas, 88)
.
Yani sen kim ve ne adına hareket ediyorsun, öncelikle onu belirle ve O’nun gösterdiği istikamette ,yolda ol!
.
İlah insanın kendi üzerinde –sevgide, korkuda, saygıda- mutlak anlamda etki ettiğini veya etkilendiğini var saydığı “güç”tür. Kimine göre bu devlet erki, kimine göre önder ve rehber kabul ettiği ve kutsallık atfettiği kişilerdir. Kur’an ; sevgide, korkuda ve saygıda, insanları mutlak ve tek otorite , güç olan Allah’a yönlendirerek tüm bu “kaygılardan” özgürleştirmiştir.
.
3-Adil Ol!
“Siz ey imana ermiş olanlar! Sizin, ebeveyninizin ve akrabalarınızın aleyhine de olsa, Allah rızası için hakikate şahitlik yaparak adaleti gözetmeye azmedin. O kişi zengin de olsa fakir de olsa, Allah’ın hakkı onların her birinin (hakkının) önüne geçer. Öyleyse, kendi boş arzu ve heveslerinize uymayın ki adaletten uzaklaşmayasınız. Çünkü, eğer (hakikati) çarpıtırsanız, bilin ki Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.”(4 Nisa 135)
.
4-Yalan söyleme !
İşte bu, onların “Ateş bize bir kaç günden fazla dokunmayacak” demeleri yüzündendir. Zira uydurmayı gelenek edindikleri şeyler onları inançlarından saptırmıştır (Ali İmran 24). Hem, kendi uydurduğu yalanları Allah’a yakıştırandan, ya da O’nun mesajlarını yalanlayandan daha zalim kim olabilir? Gerçek şu ki zalimler asla iflah olmazlar. (Enam 21)
.
Yalan: kasıtlı olarak kalbin, dilin ve eylemlerin birbirine muhalif olmasıdır. Aynı zamanda bir konu hakkında konuşurken hakikate muhalif / kaynağına muhalif konuşmak- hele de bu Allah adına ise- en büyük yalan ve en büyük iftiradır. Bu alanda yalanın en çoğu maalesef Nebimiz Muhammed a.s adına uydurulmaktadır. Bugün, dinci piyasa; rüyalarında Nebi ile buluştuğunu iddia eden sahtekârlarla ve kendi elleriyle yazıp “bu Allah’tandır “ iftiraları ile dolu sözde kitaplarla dolup taşmaktadır. Üzülerek şunu ifade etmek isterim ki ; yalanın rivayet adı altında meşrulaştırıldığı, kutsallaştırıldığı ve “din edinildiği” en yaygın bit dönmeden geçiyoruz.
.
5-Farkında ol ve takvayı kuşan!
Sosyal alanda cereyan eden olaylara karşı duyarlı olmak, insanların sorunlarına çözümler düşünmek bir insanın şiarı olmalıdır. Yine yetimlerin, yoksulların, muhtaçların, sokak çocuklarının ve tüm çevrende olup bitenlerin farkında olup farkındalık yaratmak gerekir. Ve tüm bu olumsuzlukları ıslah edebilmek için sorumluluk almak gerekir.
.
“Bak şu Hesap Günü’nü yalanlayan kişiye? (Farkında mısın)
İşte bu tipler yetimi iter, kakar;
Yoksulu doyurmağa teşvik etmeyen.(sorumsuzdur)
İşbu yüzden, olmaz olsun (böyle) ibadet edenler !
Bu gibiler , ibadetin hakiki amacından gafildirler. (namazları ;sosyal alanda etkisi olmayan, karşılığı olmayan, amacından kopuk bir ibadete ,ritüele dönüşmüştür. Bunlar öyle kimseler ki, (ibadeti) gösteriye dönüştürüler, ama en küçük yardımı bile esirgerler.” (Maun suresi)
.
6-Zinaya yaklaşma, zinaya götürücü tüm eylemlerden uzak dur.!
“Ve sakın zinaya yaklaşmayın! Çünkü o arsızca bir hayasızlık ve çirkin bir yoldur.”(İsra 32)
Çağımız ; görsel medyanın ,yoğun olarak cinsel içerikli , şehveti artırıcı yayınların mebzul miktarda piyasaya sunduğu bir dönemi yaşıyor. Ahlâkî ve sosyal değerleri (aile,komşu) yıpratan bir alanda bu alandır. Kendimizi ve ailemizi bu ateşten uzak tutarken , ateşi söndürme gayreti içerisinde de olmalıyız. Müslüman şahsiyet kadın ve erkek ilişkilerinde Rabbimizin yaklaşmayın ihtarına sıkı sıkıya bağlı olmak durumundadır. Kadın erkek iletişimini ve ilişkisini, cinsiyet üzerinden değil şahsiyet üzerinden geliştirmeyi öğrenerek bu konuda da sağlıklı bir toplum oluşturmaya gayret etmelidir.
.
7-Çalma ve çalanlara göz yumma!
“Ey inananlar, mallarınızı aranızda bâtılla (doğru olmayan yollarla, haksız yere) yemeyin.”(4/Nisa 29)
.
“Birbirinizin mallarını haksız şekilde yiyip tüketmeyin ve başkalarına ait meşru mallardan hiçbirini bilerek haksızlıkla tüketmek için hukukî hilelere başvurmayın.”(2/Bakara 188)
.
Bugün hırsızlığın boyutu tamamen değişti. Emperyalizm artık gönüllü kölelerinin boynuna taktığı özgürce tasarruf etme , sınırsız tüketim safsatasıyla insanların mallarını banka ve benzeri kuruluşlarca ve faiz mikrobuyla her an çalmaya devam ediyor. Aynı zamanda kamu malının kendisine bir emanet olduğunu unutup pervasızca saçıp savurmak, yakınlarına peşkeş çekmek hırsızlığın en alçak tarafıdır. Son dönemlerde bu hırsızlık türü devletin başına bela en yaygın şekli haline gelmiştir. Bu hastalığın sözde ve eylemdeki ahlaksızlıklarını da saymakla bitiremeyiz……
.
8-Öldürme! Haksız yere masumları katledenlere karşı diren!
Ve yine sakın, haklı bir gerekçeye dayanmaksızın, Allah’ın dokunulmaz kıldığı cana kıymayın.(17/İsra 33)
.
Öldürme emri içerisinde ; düşüncelerinde de insanları öldürmek değil diriltmek yatmalı. Aynı zamanda bir insanın varoluşsal değeri olan; “ düşünce üretme”, “düşündüğünü konuşma “ hürriyetine kast etmenin veya engel olmanın öldürmekle eş değer olduğunu da unutmamamız gerekir.
.
9-Kardeşliği ve vahdeti esas al!
“Ve Allah’a Onun Elçisine duyarlık ve bağlılık gösterin; ve sakın birbirinizle çekişmeye girmeyin, yoksa yılgınlığa düşersiniz; cesaretiniz sönüverir. Ve zor durumlarda sabır gösterin: çünkü Allah, gerçekten, zorluğa göğüs gerenlerle beraberdir.”(8 / Enfal 46)
.
10-KİBİRLENME!
“Yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Çünkü sen yeri asla yaramazsın, boyca da dağlara asla erişemezsin.” (17/İsra/37)
“Ey insan! O sonsuz cömertliğin sahibi Kerîm Rabbine karşı seni aldatıp gururlu kılan nedir?” (82/İnfitar 6)
.
Kuranın teşhis ettiği hastalıkların başında gelir “kibirlenmek”. Zira kibir, haddini bilmezliktir. Haddini aşan başkasının hududunu da ihlal etmiştir. Böyle bir tip asla iman sahibi olamaz iflahta olamaz.
.
Yukarıda saydığımız bu ilkelerden –önem derecesine göre- sapma derecesi kadar eylemlerimiz ve söylemimizde sapmalar meydana gelir. Her sapma bir ilkesizliği doğurur. Her ilkesizlikte Hakka sadakatsizliğe sebep olur. Onun için ilkelere sadakat doğruluğa ve dürüstlüğe sadakattir.
Sebahattin ÇİL
* Kaynak belirtmek suretiyle alıntı yapılabilir.
* Yazarın düşüncesi, sitenin genel düşüncesinden farklı olabilir (Düşünce farklılığı zenginliğimizdir).
* Yazının tüm sorumluluğu yazarın şahsına aittir.