Günümüz Müslümanlarının tartışmalarına ve bilgi edinme yöntemlerine bakınca aklıma mezheplerin oluşumları gelmektedir.
.
Biliyoruz ki hiçbir mezhep imamı, ben mezhep kuruyorum diye yola çıkmamıştır. Mezheplerin oluşmasının ana sebebi tescilli din adamlarının kişisel yorumlarının Kur’an’ın önüne geçmesi ve Müslümanların zihinsel tembelliğidir. Din adamlarının yorumlarını Kur’an’a arz etmeyen Müslümanlar, belli bir fikir karşısında duygusal olarak değer verdiği din adamının kişisel yorumunu delil göstererek, konu hakkındaki fikirlerini beyan ederek hakikati savunduklarını zannetmişlerdir.
.
Bu şekilde dinden ve dinin kaynağından çok, din adamlarının ismi ve yorumları ön plana çıkmıştır. Zamanla, din adamlarının ismi dinde ana kaynak olarak kabul edilir ve yorumları tartışmasız kabul görür. Bu durum zamanla dinin, ana kaynağından uzaklaşmasına sebep olmuştur.
.
Mezheplerin dinleşmesi ve din de kaynak haline gelerek tartışmasız kabul görmesi bu şekilde olmuştur.
.
Popüler olan din adamlarının İslam anlayışı etrafında örülen bu zehirli sarmaşık, Müslümanların zihnini kuşatarak bölünmelere ve bu bölünmeden dolayı her anlayışın kendisi ile övünmesine yol açmıştır. Rabbimiz bu durumları ve sakıncalarını kitabında bildirmiş olmasına rağmen pek ciddiye alınmamıştır. Çünkü imanını din adamlarına endeksleyen Müslümanlar, Allah’ın kitabını umursamaz hale gelerek şeytanın değirmenine su taşımayı tercih etmişlerdir.
.
‘’inançlarının bütünlüğünü bozarak guruplara, fırkalara ayrılanlara gelince: onlar için yapabileceğin bir şey yoktur. Unutma, onların işi Allaha kalmıştır: ve zamanı geldiğinde Allah onlara vaktiyle yaptıklarını gösterecektir.’’ (enam suresi 159. Ayet)
.
‘’ inançlarının bütünlüğünü bozarak parçalara bölünen ve her grubun yalnız kendi sahip olduğu (ilkelerle) övündüğü kimselerden olma!’’ (rum suresi 32.ayet)
.
‘’ İşlerini aralarında bölük bölük ayırdılar. Her grup kendi yanında olanla övünüyor.’’ (muminun suresi 53.ayet)
.
Mezhepler Allah ile girdikleri rekabet sonucu ciddi olarak insanlar arasında taraf bulmuşlardır. Boğazlarına kadar pisliğe batan insanlar, Allah’ın hüküm koyma yetkisine ortak ettikleri din adamlarının Allah’a muhalif, haram ve helal belirleme yetkileri olduğunu savunarak Allah’a savaş açmışlardır.
.
Mezhep patentli din adamlarının ortaya koydukları haramlar ve helaller birbirleri ile savaşır hale gelmiş ve Allah bu konuda ne diyor diye merak bile edilmemiştir.
.
‘’Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra çekişmeye girip fırkalar (mezhepler) halinde parçalananlar gibi olmayın.’’ (ali imran suresi 105. Ayet)
.
Hadi geçmişte böyle bir mezhepleşme akımı oluşmuş bu durumu tahlil ediyoruz ama geçmişe müdahale edemiyoruz.
.
Asıl üzerinde durulması gereken konu günümüz din adamlarının ve Müslümanlarının bu duruma dikkat etmeleri geçmişteki Müslümanların düştüğü hatalara düşmemeleridir.
Zamanımızda iletim araçlarının gelişmesi ile herkes herkesi takip edebilir hale gelmiştir.
Allah’a şükür mezhepsel takıntılardan arınarak Kur’an’ın ön gördüğü arı duru saf İslamı savunan, anlatan hocalar, akademisyenler ve hatta kişisel gayretleri ile sözü dinlenen değişik meslek gruplarından gayretli insanlar da çıkmıştır.
.
Hem bu gayretli öğreticilere hem de bunların sözlerine değer veren insanlara ciddi sorumluluk düşmektedir. Her şeyden önce bu dini asıl kaynağından öğrenmek ve öğretmek herkesin kulluk borcudur.
.
Tabi ki toplumların doğasında hangi konu olursa olsun belli öncülerin etrafında toplanma refleksi vardır.
.
Din öğreticilerin toplumun bu refleksini ciddiye alarak, kendilerine de azami derecede dikkat etmelidirler.
.
Kuranı işaret edenler asıl dikkat edilmesi gerekenin işaret parmağından ziyade kuranın kendisi olduğu konusunda kitleleri uyarmalıdır.
.
Nihayetinde herkes insan ve hata yapmaya meyillidir. Öğreticilerin anlattıkları Kur’an’a arz edilmeli ve körü körüne kabul edilmemelidir.
.
Benim hocam söylüyorsa doğrudur mantığı ile değil, gerekli konuyu içselleştirerek kabul etmek en mantıklı davranış olmalıdır.
.
Resul/nebi’lerin bile hata yaptıklarına Kur’an’da şahit olmaktayız.
.
‘Ey Muhammed bu senin fikrin mi yoksa vahy mi?’ diye sorgulayan sahabeler gibi geleneği sahiplenen ve doğrunun peşinde olan objektif Müslüman modelini oluşturmalıyız.
.
Kendi aklımızla ve vahy ile sağlamasını yaparak Allah’ın doğru yolu üzerinde ayaklarımız sabitlemeliyiz.
.
Günümüzdeki popüler din adamlarının belirli kitleleri oluştu ve bu kitleler farkında olmadan bağlı oldukları isimleri hep ön plana çıkarmakta ve en doğru olanın kendi hocası olduğu zannına kapılmaktadır. Bazen bu hocalar bilerek yada bilmeyerek ihtilaflı konular üzerinde ısrarla kendi söylediklerinin doğru olduğu konusunda asabiyet göstermektedir.
.
Mesela bazıları namaz 3 vakit derken bazıları ısrarla 5 vakit olduğu: bazıları yalnız Kur’an derken bazıları hala Kur’an ve Sünnet ikilisinde ısrar etmesi, yok cehennem ebedi/ebedi değil, Allah kimle evleneceğini bilmez/hayır bilir… cinsinden bir çok tartışma konusu oluşmuş ve hocaların kitleleri de hocaları gibi düşünerek geleceğin mezheplerinin temellerini el birliği ile atmaktadırlar.
.
İlahiyatçı inadı diye bir durum olsa gerek ki bu minik kavgalar devam edecektir.
Benim eleştirim bizim mahallenin insanına yönelikti.
.
Gelecek nesillere hastalıklı fikirlerin miras kalmaması için ihtilaflı konularda ısrar edilmemesi ve doğrusunu benim hocam değil, Allah bilir anlayışının geleceğe taşınmasını sağlamalıyız.
.
‘’ Allah’a davet eden, doğruları yapan ve “Ben Müslümanlardanım” diyen kimseden daha güzel sözlü kim vardır?’’ (fussilet suresi 33.ayet)
.
Her şeyin doğrusunu bilen Allah’tır.
Erkan ERDOĞAN
* Kaynak belirtmek suretiyle alıntı yapılabilir.
* Yazarın düşüncesi, sitenin genel düşüncesinden farklı olabilir (Düşünce farklılığı zenginliğimizdir).
* Yazının tüm sorumluluğu yazarın şahsına aittir.