DENEMELERPODCAST

Kediyi Öldüren Şey İnsanı Derinleştirir

Bulutlar güneye doğru yüzüyordu. Güneş kızıl bir çiçek gibi açılmıştı gökte akşamüstü. Yeryüzü telaşlıydı çünkü evlerine gidiyordu çalışanlar. Kalabalıktı yeryüzü. Bu dünyada iyilik görmek için yeterince insan var, iyilik yapmak için de. Bu devrin bereketi belki de insan bolluğuna atfedilebilir. Gerçekten insanın tahayyül edebileceğinden kat kat fazla insan yaşıyor bu gezegende şu an. Yiyor, içiyor, seviniyor, üzülüyorlar. Uyuyup uyanıyorlar ve her yerdeler. Her yerde insan var. İnsanın ayak basmadığı bir yer kalmadı belki de. Kutuplarda bile insanlar yaşıyorlar. Bu, düşünmek için bile fazla. Kaç milyar, milyar katı milyar hikaye var bu gezegende, hepsini Allah bilir. Allah bütün hikayeleri kayıt altına alıyor. Böyle düşününce insan hiç tanımadığı insanların hikayelerini merak ediyor. Belki bu yüzden film izlemeyi seviyoruz, hikaye, roman okumayı. Başkalarının olmuş yahut olması muhtemel hikayelerine şahit olurken kendi hikayelerimize de kendimizi şahit tutuyoruz böylece. Bir hikayemiz olduğunu başkalarının hikayelerine bakarak öğreniyoruz. Merak ediyoruz kendi hikayemizin ilerleyişini. Acaba ne olacak, kiminle evleneceğim, çocuklarım olacak mı, zengin olacak mıyım, bir iş başaracak mıyım?…

İnsan en çok kendi hikayesinin akıbetini merak eder, kendi hikayesinin gidişatını değiştirmek, düzeltmek için dua eder ve bunun için çalışır. İnsan, bir hikayesi olduğunun farkındadır ve belki de yaşamın bir anlamı da anlatacak birer hikayemizin olmasıdır. Hikayesi olmayan insan, canlı, cansız herhangi bir şey yoktur. Yoktu, var oldu. Dolayısıyla bir hikayesi var şu bardağın, masadaki lambanın, kalemin, eşyanın ve tabiatın. Bu gezegenin bir hikayesi var. İnsan hiç olmasaydı da hikayeler olurdu. Bin yıl yaşadı şu çınar, o zaman o çınarın bin yıllık bir hikayesi vardır. Şu klavyenin bana yarenliği, benimle ve bensiz bir hikayesi var. İnsan kendinin ve başkalarının hikayesinin farkında olan varlıktır. İnsan hikayeleri umursar. Kayıtsız kalmaz. İnsafsızlık hikayelere kulak tıkayanlara yakışan bir sıfat belki de. Bir hikaye dinleyicisi gibi değil de bir kadı gibi dinleyen yaklaşır insafsızlığa. Kim haklı, kim haksız penceresinden bakan için hikayenin bir derinliği yoktur. Kaldı ki hiçbirimiz kadı değiliz. Hüküm verecek ehliyette olup olmadığımızı bile sorgulamadan dayatıyoruz yargılarımızı bir başkasına. Hikaye incelikler üzerine kurulur. Bir kaş çatışın bir hikayesi vardır ve o kaş çatışın hikayesini merak etmek yerine, çatık kaşlı demeyi, yani bir isim koymayı uygun görürürüz. Şüphesiz ademoğlu isim koymaya ehildir ve fakat insanlığımız, hikayeleri merak etmekle derinleşir. Derinleştikçe görürüz insanlar arasındaki ince ağları. O ağların ilişkileri nasıl yönettiğini. Kendi hikayelerimize de derin bir merakla yaklaştığımızda tanırız kendimizi. Sürekli ayıp arayan bir merak değildir bu. Neden – nasıl ilişkisini kuran bir merakla bakmalı insanoğlu kendisine. Etki tepki düzleminden çıkmanın bir yolu, merakla bir kez daha bakmaktır belki hikayelere.

Kim, ne, nerede, ne zaman, niçin, nasıl, ne yaptı? Mesela; Asiye, parkta çocuğunu izlerken yabancı birinin ona yaklaştığını gördü ve kaşlarını çattı. Şimdi Asiye’ye çatık kaşlı etiketi uygun düşer mi? Hikayeleri bilmek bu yüzden önemlidir. Isimlendirmek yüzeyseldir ama hikayeler derinlik katar olgulara.

Değerli şeyler derinlerden çıkar ne de olsa: Anlam da, petrol de.

Hülya Yücel Ergün

Tepkinizi İfade Edin
Like
Love
Haha
Wow
Sad
Angry

* Kaynak belirtmek suretiyle alıntı yapılabilir.
* Yazarın düşüncesi, sitenin genel düşüncesinden farklı olabilir (Düşünce farklılığı zenginliğimizdir).
* Yazının tüm sorumluluğu yazarın şahsına aittir.

mimhece

Ses-Söz-Arpacık
0 0 Oy
Gönderiyi Puanla
Abone ol
Bildir
guest
0 Yorum
Satır İçi Geri Bildirimler
Tüm yorumları gör

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
0
Düşüncelerinizi bildirmek ister misiniz, lütfen yorum yapınx