YAZILAR

Müslümanın Kendisine Yakıştıramadığı Günah: ŞİRK

İslam dünyası Kur’an’ı güncelleyip zamana ışık tutan ve yaşayan bir kitap haline getirmediği için, ne yazıktır ki Kur’an 1400 sene öncesinin arap çöllerine hapsedilmiştir.

Tabi din, geleneksel olarak atalardan devralındığı için Kur’an’ın ne dediği önemsenmemiştir. Kur’an, iman edilen ama içeriği bilinmeyen bir kutsal olarak hayatın içinde pasifleştirilmiştir.

Kur’an’ın hayatın dışına itilerek haketmediği muameleyi görmesi çok ciddi bir sorunu beraberinde getirmiştir.

Müşrik deyince akla hemen, Mekke’de putlara tapanlar akla gelmekteydi. Putperest/müşrik deyince, Allah’ı inkar eden sadece putlara tapanlar olduğu zannedilmekteydi. İlk önce şunu iyi tespit etmemiz gerekmektedir, Mekke dönemindeki müşrikler o dönemin dindar insanlarıydı. Onlarda Allah’a iman eden, hac ve ibadetleri yerine getiren, sadakalar veren ama putları da Allah’a ortaklar olarak gören insanlardı.

Aşağıda çeşitli araştırmacıların yaptığı incelemeler gösteriyor ki
‘’Mekkeli Müşrikler namaz, oruç, zekât nedir, bilmiyor değillerdi. Onlar Hz. İsmail’in torunları idi. Bozulmuş da olsa büyük dedelerinin dininden kalan bir takım inançlar ve ibadetler mevcuttu. Mesela, Allah’ın, “O namaz kılanlara/ibadet edenlere yazıklar olsun” [Maun/4] dediği kimseler Ebu cehil ve avanesiydi. Bu sure mekkîdir. Surede din/ceza gününü yalanlayanlar Müslümanlar değildir. Allah namazı emrettiğinde, müşrikler ‘bu nasıl bir şey’ diye itiraz etmediler. Zira namazı/salâtı iyi-kötü biliyorlardı. “Onların beytullahtaki namazı ıslık çalmak, el çırpmaktan ibaretti” [Enfal/35] ayeti bunu açıkça göstermektedir. ‘’Mekkeli müşrikler cünüp gezmiyorlardı. Boy abdesti nedir bilirlerdi. Sünnet oluyorlardı. Kâbe’yi tamir için salma çıkardıklarında yardım paralarının fuhuş ve faiz paralarından olmamasını şart koşacak kadar bir vicdanları da vardı. ‘Hılf’ul-Fudûl/Erdemliler Birliği’ gibi dernekler kurarak mazlumlara yardım etmeyi dert edinenleri de vardı. Haccı –Arafat’ta vakfe hariç- bütün şeairiyle biliyorlar ve ifa ediyorlardı. Hac farizalarını yerine getirirken söyledikleri telbiye bile bizimkine çok yakındı. ‘Lebbeyk, lebbeyk, lâ şerîke lek, illê şerîken hüve lek, temlikuhu ve mâ melek /Buyur Allah’ım buyur! Senin hiçbir ortağın yoktur. Ancak bir tane vardır. Onun sahibi de sensin. Ona ve sahip olduğu her şeye mâliksin’. Keza orucun ne olduğunu biliyorlardı. Kureyş Muharrem’in onuncu gününde oruç tutardı. “Aşure” olarak bilinen bu günde Mekkeliler kutlama yapar ve Kâbe’nin örtüsünü değiştirirlerdi.’’ (araştırmalardan alıntı)

‘’Andolsun, onlara: “Gökleri ve yeri kim yarattı, güneşi ve ayı kim emre amade kıldı?” diye soracak olursan, şüphesiz: “Allah” diyecekler. Şu halde nasıl oluyor da çevriliyorlar?’’ (ankebut 61)

‘’ Andolsun onlara; “Gökleri ve yeri kim yarattı?” diye soracak olsan, tartışmasız; “Allah” diyecekler. De ki; “Hamd Allah’ındır.” Hayır, onların çoğu bilmezler.’’ ( lokman 25)

‘’ Andolsun, onlara: ‘Gökleri ve yeri kim yarattı?’ diye soracak olsan, tartışmasız: ‘Onları üstün ve güçlü (aziz) olan, bilen (Allah) yarattı’ diyecekler.’’ (zuhruf 43)

Ayetlerden de anlaşılacağı üzere Mekkeli müşrikler Allaha inana kendilerince ibadet eden ve dindar olduklarını düşünen insanlardı.
Günümüzde en çok hafife alınan günah ne yazıktır ki şirk olmuştur. Şirk deyince puta alenen tapınılması akla gelmektedir.

Halbuki Mekkeli müşriklerle günümüz geleneksel din algısını karşılaştırdık mı o kadar çok benzerlikler var ki. En başta ,Elçi/nebi ve Allah anlayışında o kadar çok benzerlikler var ki.
Müşrikler, Allah resulüne itirazları şu yöndeydi,
Muhammed nebi’den mucizeler istediler,
Muhammed nebiden insan üstü/melek olmasını istediler
Muhammed nebinin kendileri gibi normal insan olmasına itiraz ettiler,
Ayrıca lat, menat, uzza, hubel gibi geçmişte yaşamış insanların Allah katında şefaatçiler olacağını iddia etmişlerdiler.

Günümüze gelelim,
Müslümanların en çok iddia ettikleri
Muhammed nebinin mucizeleri olduğu,
Muhammed nebinin normal insan olmadığı,
Muhammed nebinin kainatın efendisi olduğu,
Ayrıca evliya dedikleri, geçmişte yaşamış insanların Allah katında özel oldukları ve şefaatçi olacakları iddiası, Mekkeli müşriklerin inancına o kadar benziyor ki.

Bunun sonucu olarak da günümüzde namaz kılan, oruç tutan, hacca giden, iyilik yapan, camilerden çıkmayan, Kur’an kursları inşa eden, hafızlar yetiştiren, sarıklı ve sakallı olabilen, afrikada yada başka ülkelerde kurbanlar kesen, yetimhaneler yapan… Müslüman görünümlü müşriklerle karşılaşabiliyoruz.

Ama Allah katında iyiliğin anlam kazanması için şirk belasından kesinlikle uzak durulması gerekmektedir. Mekki ayetlere baktığımızda Allah’ın ilk önce insan üzerinde tevhidi inşa ettiğini daha sonra dünyayı imar etmesini istediğini görmekteyiz.

Bu yüzden her Müslümanım diyen Kur’an’ı iyice anlayıp şirk belası ile yüzleşmesi gerekmektedir.

‘’Andolsun, sana ve senden öncekilere vahyolundu (ki): “Eğer şirk koşacak olursan, şüphesiz amellerin boşa çıkacak ve elbette sen, hüsrana uğrayanlardan olacaksın.’’ (Zümer 65)

Her şeyin doğrusunu bilen yüce Allah’tır.

Erkan Erdoğan

Tepkinizi İfade Edin
Like
Love
Haha
Wow
Sad
Angry

* Kaynak belirtmek suretiyle alıntı yapılabilir.
* Yazarın düşüncesi, sitenin genel düşüncesinden farklı olabilir (Düşünce farklılığı zenginliğimizdir).
* Yazının tüm sorumluluğu yazarın şahsına aittir.

Erkan Erdoğan

Erkan Erdoğan, Araştırma - İnceleme, İslam kategorilerinde eserler yazmış bir yazardır. Rivayetten Vahye kitabının yazarıdır.

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu