DENEMELER

Eşyalaşan Hayatlar

Modern hayat her şeyi eşyaya dönüştürüyor. Bunu en çok reklam sektörüyle yapıyor. Bir kişi olabilmek için bir şeyler yapmayı değil bir şeylere sahip olmamız gerektiğini söylüyor. Modern hayat bir şeyler satın almamızı, en iyisini almamızı çünkü buna değeceğimizi söylüyor. Eskiden sadece yetişkinlere yönelik reklam yapılırken, günümüzde çocukları hedef alan reklamlara dolarlar harcanıyor. İnsanlar artık düşünmüyor, günlük koşuşturma arasında sadece istiyor. Yeni ilkemiz “İstiyorum, o halde varım.”

Eşyanın sözlük anlamı Türk Dil Kurumunda şöyle: “Türlü amaçlarla kullanılan, insan yapısı, taşınabilir cansız nesneler.” Başka bir anlamı yok. Her nasıl oluyorsa biz eşyalara duygusal, simgesel anlamlar yüklüyoruz. Arabamız kişiliğimizin bir uzantısına dönüşüyor, tenceremizin markası hanımlığımızın kalitesini simgeliyor, evimizin dekorasyonu sözde bizi yansıtıyor, kıyafetlerimizse bizde bir tarz olduğunu el âleme ilan ediyor.

Bu işte bir yanlışlık olduğunu içten içe biliyoruz. Her gün karşılaştığımız insanlar da bizim gibi eşyalara anlamlar yüklüyorlar ve sahip olunan eşyalar toplumda gizli bir dil meydana getiriyor; her birimizin ne kadar özel olduğunu, benzersiz ve değerli olduğunu anlatmasını umduğumuz bir dil. Bu dili konuşmak ancak ayrıcalıklı insanlara verilmiş, yani parası olanlara. Zenginlerin bu dilden konuşması ve bu dille anlaşması değil meselemiz. Parası olan konuşur ama zengin olmayanların bu dilden anlaması, bu dili konuşmaya çalışması bir krizin doğmasına sebep oluyor: Borç krizi. Yıllarca ödenen kredi taksitleri, limiti aşan kredi kartları, ev borçları, tadilatlar, yeni mobilyalar, beyaz eşyalar, genç odası takımları, misafir takımları… Eşya bize değil biz eşyaya hizmet ediyoruz adeta. Kendimize değil eşyaya çalışıyor, kendimize değil eşyaya yatırım yapıyoruz. Modern dünya bunu yavaş yavaş iliklerimize işliyor ve biz bir terslik olduğunu hissetsek de, sorunun ne olduğuna uyanamıyoruz. Çünkü herkes bizimle aynı uykuyu uyuyor. Bizi uyandıracak tek bir kavram var, modern dünyaya tokat atacak tek bir kavram: Kanaatkârlık. Bu kaybettiğimiz kavramı yeniden keşfetmemiz gerek.

Kanaatkârlık, azla, elindekiyle yetinen demek… Alış veriş yaparken şu soruyu kendimize sormak işe yarayabilir: “Buna gerçekten ihtiyacım var mı? Bu bir ihtiyaç mı yoksa yapay bir arzu mu?” Kanaatkârlığı keşfediş sanırım bu soruları kendimize sormamızla başlayacak. Bir de şöyle düşünelim. Bir zaman dilimi seçelim, kralların, kraliçelerin yaşadığı bir dönem… O dönemin kralından bile daha çok konfora sahip olduğumuz bir zaman dilimizde yaşıyoruz. Kaloriferli ısınma, musluktan akan sıcak su, yemek pişirmek için bir çıt sesiyle yanan ocak, yiyeceklerin bozulmaması için buzdolabı, çamaşır ve bulaşıklar için makineler, internet, sosyal medya, televizyon ve daha sayamayacağım bir sürü nimet. Bu nimetler içinde yüzerken ve sahip olmamız gerekenlerin çoğuna sahipken, satın almak üzere olduğum şeye gerçekten ihtiyacım var mı?

Avcı ve toplayıcı atalarımızdan uzaklaşalı fazla olmadı. İçimizde bir toplama güdüsü var. Markete girdiğimizde toplayıcı atalarımızı taklit ederken bulabiliriz kendimizi. Bu kadar çeşidin arasında, özellikle açık büfelerde, atalarımızdan miras aldığımız toplayıcılığımız kendimizi sabote etmemize sebep oluyor. Elimizdeki listede olmayan şeyleri almamıza ya da doyacağımızdan fazlasını tabağımıza doldurmamıza yol açıyor. Bu da bir farkındalık işi. Yavaş yavaş, farkına vara vara modern dünyanın “Al! Al!” tezahüratlarına aldırmamayı öğreneceğiz. Öğrenmek zorundayız çünkü Tekasür suresinin dediği gibi yarın her nimetten sorulacağız.

Bismillâhirrahmânirrahîm.

1,2. Çoklukla övünmek sizi, kabirlere varıncaya (ölünceye) kadar oyaladı.
3. Hayır; ileride bileceksiniz!
4. Hayır, Hayır! İleride bileceksiniz!
5. Hayır, kesin olarak bir bilseniz.
6. Andolsun, o cehennemi muhakkak göreceksiniz.
7. Yine andolsun, onu gözünüzle kesin olarak göreceksiniz.
8. Sonra o gün, nimetlerden mutlaka hesaba çekileceksiniz?

mimhece

Tepkinizi İfade Edin
Like
Love
Haha
Wow
Sad
Angry

* Kaynak belirtmek suretiyle alıntı yapılabilir.
* Yazarın düşüncesi, sitenin genel düşüncesinden farklı olabilir (Düşünce farklılığı zenginliğimizdir).
* Yazının tüm sorumluluğu yazarın şahsına aittir.

mimhece

Ses-Söz-Arpacık

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu