DENEMELER

Beni Böyle Sev

“Beni anlamıyor” diye mırıldandı kadın,
“…Ne yapsam yaranamıyorum” diye düşündü erkek…

Ne kadar tanıdık cümleler değil mi?

Yazar John Gray’in 1990’lar da yazdığı “Erkekler Mars’tan, Kadınlar Venüs’ten adlı kitabı 121 hafta boyunca, en çok satanlar listesinde yer alarak yedi milyonun üzerinde satış rakamına ulaşmış. Bir kitap İçin büyük başarı. Sırf bu rakamlara bakarak bile, aslında birbirimizi tanıdığımızı sansak da, tanımadığımızı görebiliriz. Öyle ki, farklı gezegenlerdeniz desek de, sıkıntı yok da diye biliriz.

FARKLILIKLARIMIZ

Farklı yaratıldığımızı bilmeden, bunun, bilincine varmadan, kadın ve erkeklerin birbiri ile geçinmeleri zordur. Birbirimize kızmamızın altında, bu farklılığı unutmuş olmamız gelir. Karşı cinsin bize benzemesini bekleriz. Bizim gibi düşünen, bizim gibi bakan, bizim istediklerimizi isteyen. Böylesi bir istek, her daim hayal kırıklığı yaratacaktır. Kaldı ki böyle bir şeye gerek de yoktur. Niye kendinizden bir tane daha istiyorsunuz ki? Bu hem çok sıkıcı, hem de gereksiz bir istek.

Erkekler ve kadınlar, farklılıklarına saygı gösterip kabul edebildiklerinde, aşkın, sevginin, saygının büyümesine de fırsat vermiş olurlar.

Erkekler özellikle; güven, beğeni dolu bir sevgi ve benimsemeye ihtiyaç duyarlar. Kadınlar ise; şefkat, anlayış ve saygı ararlar.

Kadınların erkekler hakkında en sık dile getirdikleri yakınma, erkeklerin dinlemediğidir. Kadınlar erkeklerin neden dinlemediği ile ilgili olarak kendilerini yıpratır, dinlememe sebebi olarak kendilerini görürler. Oysaki erkek beyni bir iş yaparken, dinlemeye uygun değildir.

Buz dağlarını bilirsiniz, üstte görünenden fazlası alttadır. Bir erkek bir söz söylediğin de sadece buz dağının üstünden bahseder, kadın altta kalan kısmı da görür. Kadın erkeğe bir şeyden bahsettiğin de, erkek sadece buz dağının üstünü görür fakat kadın altta kalan kısmında görülmesini ister.

Dinleme üzerine bir deney yapılır. Kadın ve erkekten oluşan deneklerin kulaklarına kulaklık takılır ve kulaklarına gelen sesin söylenmesi istenir. İlk denekler kadınlardır, kadınlar kulaklarına gelen sesi söylemek ile kalmayıp, beden dilleri ile sesin sağdan mı, soldan mı geldiğini de belli ederler. Bu deneyde bir şaşırtmaca vardır, arada aynı anda sağ kulağa farklı, sol kulağa farklı şey söylenir, kadınlar yine istiflerini bozmadan sağ taraftan geleni sağı gösterip, soldan geleni solu gösterip devam ederler. Sıra erkeklerdedir. Kelimeler tek tek söylendiğinde sıkıntı yoktur, aynı anda iki isim söylendiğinde, -örneğin koyun ve armut- erkeklerin biran duraladıkları ve “Kormut “ dedikleri, dedikten sonra da “kormut” ne ya diye de şaşırdıkları gözlemlenir. Kısacası, kadınlar dinler, düşünür, anlatırken; erkekler sadece birini yapabilir. Bu onların beyin yapıları ile ilgilidir.

Tv izleyen bir erkeğe “yarın çocukları okuldan sen al” dediğiniz de, başını sallar ve “hı hı“ der. Bu aslında konuşmasavardır. Sizin dediklerinize odaklı değildir o an. Yine bir yere gideceğiniz de erkek sadece gideceği yeri belirler ve o yere odaklanır. Oysa bir kadına şuraya gidiyoruz dediğiniz andan itibaren, tüm ayrıntıları düşünür. Yolda çocuklar bir şey yer mi, atıştırmalık alsam mı, gittiğimiz yer soğuk olabilir üstümüze bir şey alayım mı, eşime ekstra kıyafet koyayım vs. Kadın tüm bu detayları düşünür ve paniklemeden hazırlanır. Kadın aynı anda bir kaç işi birlikte yaparken, erkekler sadece bir işe odaklanırlar.

Kadınlar sorunlarını konuşarak çözerler. Çoğu zaman kadın o günkü duygularını paylaşmak için konuşurlar. Yaşadığı olaylarda çözümden çok paylaşma isteği vardır. Sürekli sözü kesilip yardım önerisinde bulunulması, kadını rahatsız eder.

Erkekler bir sorun yaşadıklarında ise kendi mağaralarına çekilmeyi ve çözüm bulana kadar orada kalmayı isterler. Erkekler mağaralarına, çekildiklerinde, kadına düşen, erkeğinin o mağaradan çıkmasını beklemektir. Ona sunduğunuz her yardım teklifi, kendisinin işe yaramaz, güvenilmez, sevilmeye layık olmadığı izlenimi verecektir.

Kadınlar sorunlarını konuşarak çözdükleri için erkeğin o dönem de içine çekilmesine bir anlam veremez. Bunu kendini önemsememesine, sevmemesine verir. Oysa durum öyle değildir. Erkek sevdiklerinin yanına problemini çözmüş olarak dönmek ister. Erkek ailesini her türlü sıkıntıdan, sorundan uzak tutmak ister. Onların her üzüntüsünü, kendi başarısızlığı gibi görür.

Kadınların diğer en yakındığı şey ise, kendini anlamayan erkektir. Erkeğe bunu dediğiniz de ise elinden geleni yaptığını ama yaranamadığını söyler.
Kadınlar genelde anlatmak istediğini dolaylı, imalı anlatırlar. Sema Maraşlı buna bükçe dili diyor. Eşinin kendine sarılmasını isteyen bir kadın bunu direk söyleyeceğine “üşüdüm” der, bunu duyan erkek de bir hırka yelek giymesini tavsiye eder. Çünkü O, üşüyorsa ‘üşüyorum’ der ve kendi söylem tarzına göre çözüm üretir. O yüzden bir kadın üşüdüm yerine eşine sarılmasını istediğini, ona yakın olmak istediğini direk söylemelidir, çünkü, erkekler bükçe dilini bilmezler. Bilmedikleri içinde sizin bükçe dilinize kendilerince çözüm üretirler. Siz anlaşılmadığınız için kırgın, hatta biraz kızgın, eşiniz de verdiğiniz tepkiden dolayı ne olduğunu anlamamanın şaşkınlığı içinde kalır.

Erkek ve kadın iki farklı fıtrat ve aslolan onları olduğu gibi kabul etmek. Her değiştirme çabası kişiyi, güvensiz, beğenilmez hissi ile başbaşa bırakır. Bu hissiyat sürekli olduğunda ilişkiye zarar verir. Herkesi olduğu gibi kabul edersek, göreceğiz ki daha mutlu ve huzurlu olacağız.

Her Adem bir alem. O alem çok inişli, çıkışlı olabilir. Bu sizin onda ki güzellikleri görmenize engel olmasın. Ömrünüzü didişerek değil, birbirinizi tanımaya çalışarak, severek geçirin. Hayat, geçirdiğiniz ânı birbirinize zehir edecek, mutsuzluk ile geçirecek kadar uzun değil.

Birbirinizin kıymetini bilin, farklılıklarınız ile birbirinizi sevin. Farklılıklara gösterdiğiniz her itiraz, aslında onu yaratana, yapılmış bir itirazdır, Unutmayın!

Eşleriniz, size, huzur bulasınız diye verilmiştir. Size benzesin diye değil. Eş, Kur’an’da da zevc kelimesi ile tanımlanır, biri birine uymayan ama diğer teki de olmadan olamayandır. Diğer yarınızın kıymetini bilin, bir birinizde sevgi ve huzuru ancak bu şekilde bulabilirsiniz. Farklılıklar zenginliktir. Farklılıklarınızı sevin…

Yeşim Mızrak Gemici

* Kaynak belirtmek suretiyle alıntı yapılabilir.
* Yazarın düşüncesi, sitenin genel düşüncesinden farklı olabilir (Düşünce farklılığı zenginliğimizdir).
* Yazının tüm sorumluluğu yazarın şahsına aittir.

Yeşim Mızrak Gemici

1971, Şubat, Bursa doğumlu Yeşim Mızrak Gemici; evli ve 2 çocuk annesi, ilişki ve evlilik danışmanı ve profesyonel yaşam koçudur. Ayrıca 2000 yılından beri Kur'an Talebesidir. Okumayı, seyahat etmeyi, psikoloji ile ilgili araştırmaları sever. İnsan ayetini okumaya meraklı, dünya da yolcudur...

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu