YAZILAR

Orucun, Savm’a dönüşmesi

Orucun, Savm’a dönüşmesi:

Tüm toplumlarda bir arınma motifi olan oruç, eskiçağ dinlerinde rahip ve rahibeleri tanrılara yakınlaştırmaya hazırlamanın bir yolu olarak görülür. İnanışa göre tanrılar, belli bir süre eksiksiz oruç tutan kişilere düşler ve görüntüler yoluyla kutsal öğretilerini açıklarlardı. Birçok kültürde aç ve susuz kalmak, öfkelenen bir tanrıyı yatıştırma ya da ölmüş bir tanrıyı diriltme amacına yönelik bir form olarak görülür. Tüm inançlarda, belirli kutsal kabul edilen zamanlar ya da öncesinde özel sebepler nedeniyle oruç tutulur. Oruç, kendini bir şeyden uzak tutmanın ve böylece tanrıya yakınlaşmanın en genel adıdır. Yiyecek ve içeceklerden uzak durma, genişletilmiş sağlık perhizleri, kadına yaklaşılmaması, yıkanmama gibi farklı biçimlerle uygulanır ve dinsel statüde en üst düzeylere yükseliş için kullanılır. Halktan daha fazla bedensel ve zihinsel egzersizler yaparak ayrıcalıklı bir konuma taşınma, tüm toplumların inanç kökeninde görülür. Mabed ve tapınaklara kapanarak münzevi hayat sürdürme görüntüsü altında bu din adamları sınıfı, yaratıcı ile insanlar arasında kutsal bağ kurma görevini üstlenirler.

Sibirya’daki Tunguzlar’ın (Evenkler) şamanları, ilk düşlerinden sonra başka düşler görmek ve ruhlarla ilişki kurmak amacıyla oruç tutarlardı. Şaman adayları oruç tutmak suretiyle şamanlığa geçerler. Böylece açlığın ve susuzluğun neden olduğu halüsünasyonlar, gizemli ve dinsel bir boyut kazanır.

Hindu ermişleri, çeşitli vesilelerle sık sık tek başlarına oruç tutarlardı. Hinduizm’de nefsi terbiye için yılın belirli ayların günlerinde ve ibadet amacıyla duaların okunduğu günlerde oruç tutulması gerekir. Oruç, genellikle belirli bazı besinleri yememe yani bir çeşit perhiz seklindedir. Brahmanizm’de her ayin 12 ve 13’üncü günlerinde oruç tutmak gelenektir. Yaşlılar hastalar ve çocuklar dahi oruçtan muaf değildir. Bazıları insani isteklerini yenmek için on beş gün boyunca oruç tutar. Bu süre içinde bir yudum sudan başka bir şey yiyip içmeleri orucu bozar. Budizm’in kurucusu Buda’ya göre ne dünyaya bağlanmak ne de dünyadan vazgeçmek gerekir. Bu amaca ulaşmak için koyduğu kuralların birincisi ise her iki ayda bir oruç tutmak ve bu süre içinde de toplum içinde tüm günahlarını itiraf etmektir. Sonsuz kurtuluşa yani Nirvana’ya engel olan tek şey arzulardır. Kurtuluş ancak arzuları terk etmekle sağlanır ve arzulardan kurtulmanın birinci yolu da oruç tutmaktır. Budist keşişler, belirli günlerde oruç tutup günahlarını fısıltılarla itiraf ederler. Budizm oruca en fazla önem veren dinlerdendir. Cainizm’de (Jainizm) kişilerin belirli kurallara göre oruç tutması ve belirli meditasyon yöntemlerini uygulaması, dünyadan koparak aşkın bir duruma geçmesini sağlar. Cainizm’de orucun kuralları daha serttir, kesintisiz olarak 40 gün oruç tutarlar. Bu dinin kurucusu Mahavira’nın kendisine işkence yaparak dinde yüksek dereceye ulaşmaya çalıştığı, et, yumurta yemediği ve hatta ölünceye kadar da oruç tuttuğu söylenmektedir. Maniheizm’de oruç, ışığı gönderen güneş ve aya dua etmek amacıyla tutulur. Babil ve Asurlular’ın da oruca büyük önem verdiği bilinir. Eski Mısır’da ise oruç genellikle dini bayramlarda tutulur. Amerika’da Ovalar Bölgesi’nde ve Kuzey- Batı kesiminde yaşayan yerli kabilelerde düş beklerken ya da öncesinde oruç tutulurdu. Amerika’da Güney-Batı kesiminde yaşayan Pueblo yerlilerinin rahipleri, mevsim değişiklikleriyle ilgili büyük törenlerden evvel inzivaya çekilerek oruç tutarlardı. Yine Amerikan yerlilerinde, çocukluktan yetişkinliğe geçiş döneminde tutulan bir oruç vardı.


Çin’de, göksel Yang’ın yeni çevrimine başlayacağı kış gündönümünden önce belirli bir süre oruç tutulur. Taoizm de oruç hayatın geneline yayılan geniş bir anlamda ele alınmıştır. Bu inançta oruç, sağlığı koruma ve böylece yaşlanmayı geciktirme özlemine dönüşmüştür. Çinliler ayrıca büyük bayram günleri ile kötülüklerin arttığı dönemlerde de kendilerini korumak için oruç tutarlar.

Yahudiler, Allah’ın kendilerine felaketler verdiğine inandıkları dönemlerde sürekli oruç tutardı. Babil döneminde matem ve üzüntü sembolü olarak oruç tutulurdu. Yahudilikte Yom Kippur’da oruç tutmak şarttır. İmsak önceki akşam güneş batarken başlar, o gece ve ertesi gün ilk iki yıldız görününceye kadar da yemek içmek yasaktır. Bu süre yaklaşık 25 saattir. Yahudiler Babil dönüşünden sonra Kudüs’ün tahrip edilmesi ve diğer felaketler nedeniyle dört ayrı oruç daha ortaya çıkarmışlardır. Bazı Talmud yorumcuları bu dört orucun, başka devletlerin himayesi altındaki Yahudiler tarafından tutulması gerektiğini aksi takdirde gerekli olmadığını belirtir. Yahudilik, beslenmeyle ilgili birçok kural ve gelenek geliştirmiş, yılda birkaç kez özellikle Yom Kippur’da oruç tutulmasını öngörmüştür.
Hristiyanlıkta özellikle Katolikler ve Ortodokslar, kırk günlük Büyük Perhiz ile Noel’den önceki dönemlerde oruç tutarlar. Katolikler, Cuma günleri et ve yağlı yemek yemezler. Protestan kiliseleri oruç tutmayı üyelerin vicdanlarına bırakmıştır. Süryaniler’in ibadetleri içinde namaz kılmak olduğu gibi, oruç tutmak da vardır. Süryaniler’in oruç ve perhizleri şunlardır: Büyük Oruç (48 gün), Ninova Orucu ( 3 gün), Haziran Başı Perhizi ( 3 gün), Ağustos Perhizi ( 15 gün), Meryemana Orucu, Aralık Perhizi…

Oruç, Keltler’in, eski Roma ve Yunanlıların da inanç sisteminde yer alan bir ibadet türüdür. Bu inançlar da oruç, felaketlerden kurtulmanın bir yolu olarak görülür.
Kültürel geçmişlerde orucun, vazgeçilmez bir ibadet olduğu inancı hemen dikkat çeker. İnsanların bir arınma biçimi ve yaratıcıya yaklaşabilme aracı olarak yöneldiği bu ibadetin, din adamları sınıfı açısından özel bir önemi vardır. Bu ibadet, toplumda ayrıcalıklı bir statü kazanarak din adına konuşmak isteyenlerin en önde gelen tercihlerinden biridir. İnsanlığın bir ibadet formu olarak benimsediği orucu İslam, “savm”a dönüştürmüştür. İbadet sürelerinin tüm insanlar arasında eşit sürede ve hiçbir imtiyazlıya göre değişmediği savm, tüm insanları statü olarak ibadet noktasında eşitleme anlamına gelir. Böylece ayrıcalıklı statüler kazanarak din adına konuşacak özel bir zümrenin oluşmasının önüne geçilmek istenir. Oruç , İslam’i form da “savm”a dönüştürülerek, din adına konuşmanın ve insanların beden ihtiyaçlarından arındırılması yoluyla tanrıya bir yakınlaşma aracı olmaktan çıkarılmış, ihtiyaç sahiplerinin ihtiyaçlarını giderme yoluyla Allah’a ulaşma gayretine dönüştürülmüştür. İnsan kurban edilen korkunç ritüellerden, sosyal yardımlaşma ve dayanışma çerçevesinde yoksulları bir doyurma fonksiyonu kazandırılmış hayvan kurbanı formuna dönüşmesi gibi.

Günümüze yeme ve içmeden kendini alıkoyma eylemi olarak kalan Farsça kökenli “Oruç”, Kur’an da kelime olarak geçmemektedir. Biçim olarak dönüştürülen ve Allah’ın istemiş olduğu “savm” ise evrensel değerlere aykırı alanlardaki zaafları düzeltme ve kendine çeki düzen verme eylemi olarak görülmelidir. Pide kuyruğu, belediye iftar çadırları, televizyonlarda iftar öncesi açlık eşliğinde İslam’i gözüken soru cevap programları “savm” değildir. Savm; ihtiyaç sahibine ulaşmanın bir yolunu aramaktır. Hiç olmazsa en asgari çabayla aç ve susuz kalarak elde edilebilecek ayni ya da nakdi birikimin ihtiyaç sahibi ile paylaşılabilmesidir. Bu birikimin iftarda misliyle israfı ise hiç değildir. Kur’an’ın hiç bir değer biçmediği açlık ve susuzluğun giderilmesinin, toplumsal bir tüketim çılgınlığına dönüşmesi asla Allah’a yakınlaşma aracı olamaz. Ramazan başlamadan önce ki gün marketlerde ki kalabalığın, savaşa hazırlanıyormuş gibi yaptığı alışveriş ve ortaya çıkan telaş aslında her şeyi özetlemektedir. Açı, yoksulu ve garibanı her zaman doyurmadıkça, yalnızca bir ay boyunca aç ve susuz kalarak Allah’a yakınlaşılamaz.
Bedensel arınma ve bilinci kuvvetlendirme ayı olarak algılanıyor görünmesine rağmen senede bir ay, olağanüstü anlam yüklenen bir fırsat ayı olarak yakalanır ve mistik bir arınma psikolojisine indirgenir. Diğer aylardaki “salat” ayakta tutulamaz iken tüm ayların potansiyel iyiliği bu ay içine sıkıştırılır. Toplumsal birlik çimentosu izlenimi ile kültürel etkinliklerin, gelenek haline gelen tokun toku ağırladığı yemek organizasyonlarının ve iftar sonrası iştah arttırıcı reklamların gölgesinde kalmaya mahkum edilmiştir. Tüm zamanlarda ihtiyaç sahipleri için yapılması gereken faaliyetler, ruhun arındırılması için bir ritüele indirgenir ise “İhtiyaç sahiplerinin çoğunlukta olduğu bir toplum, değişim ve sosyal onarımını nasıl gerçekleştirebilir?” sorusuna artık sağlıklı bir cevap verilemez. Sosyal eşitsizliğin oluşumunda da payı olan çabaların nasıl boşa çıkarılacağı, Allah’a ulaşma yolunda ise nelerin öncelikli konu olduğunun en güzel cevabı Bakara Suresi 183 ve hemen sonra gelen ayetler olsa gerek. Ancak bu bağlam dikkate alındığında; neden süresi belirlenmiş, şartları da insan bedenine uygun olarak esnetilmiş bir ibadet yaptığımız ortaya çıkacak ve gereği daha iyi anlaşılacaktır.

Ey iman edenler! Oruç sizden evvelkilerin üzerine farz olduğu gibi sizin üzerinize de farz olmuştur. Umulur ki Allah’ın öğütlediği bu oruç, sizi temelsiz ve uydurulmuş arınma yollarına sapmaktan korur.

Orucu, sayısı belirlenmiş günlerde tutun. Hastalık ve zaruri nedenlerden dolayı tutulamayan gün kadar, başka günlerde telafi etmek için oruç tutsun. Bu kişiler ve zaruri nedenlerden dolayı oruç tutamayacak durumda olanlar, gönül rızası ile yoksul ve ihtiyaç sahibi bir kişinin sıkıntısını gidermeye yarayacak bir bedel ya da karşılık verebilir ise çok hayırlı bir iş yapmış olurlar. Oruç tutarak da bunu yapabilenler için bu daha da hayırlıdır.

Temelsiz ve asılsız tüm iddiaların üzerine gerçeği hakim kılarak tek gerçek kurtuluşa götüren Kur-an, apaçık bir delil olarak size ilk defa Ramazan ayında indirilmeye başlandı. Sizden kim bu aya ulaşır ise bu ayı oruçlu geçirsin. Hastalık ve zaruri nedenlerden dolayı tutamayanlar, tutamadığı gün kadar başka günlerde telafi etmek için tutsun. Eksik günleri böylece tamamlasın. Allah işte böyle kolaylaştırır ve size de zorluk çıkarmak istemez. Kurtuluşun kendilerinde olduğunu ileri sürenlerin uydurduğu yollara sapmayasınız diye, yalnızca böyle bir nefis teskiyesinde bulunun. Yalnızca böyle bir nefis terbiyesi tüm insanları birbirleri karşısında eşit yapar. Ancak böyle bir eşitlik ile Allah’ı tekbir ederek şükretmiş olursunuz. 2/Bakara -183,184,185

Ahmet Topkaya,
Tarihin Sonbaharı, Oruç Bölümü,

Düşün Yayıncılık
Tepkinizi İfade Edin
Like
Love
Haha
Wow
Sad
Angry

* Kaynak belirtmek suretiyle alıntı yapılabilir.
* Yazarın düşüncesi, sitenin genel düşüncesinden farklı olabilir (Düşünce farklılığı zenginliğimizdir).
* Yazının tüm sorumluluğu yazarın şahsına aittir.

0 0 Oy
Gönderiyi Puanla
Abone ol
Bildir
guest
0 Yorum
Satır İçi Geri Bildirimler
Tüm yorumları gör

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
0
Düşüncelerinizi bildirmek ister misiniz, lütfen yorum yapınx